-Günaydın Melek, diye fısıldadı ve omzu ile boynunun birleştiği noktaya, kokusunu içine çekerek, uzun bir öpücük bıraktı. Onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktı. Üzerini değiştirip elini yüzünü yıkadı. Odaya döndüğünde uyanmış olan kızın yatağı topladığını gördü.
-Acele et kahvaltıya geç kalmayalım, dedi telefonuyla uğraşırken.

Aşağıya indiklerinde herkesi kahvaltı masasının başında buldular.
-Günaydın yavrularım, diyen yaşlı kadın onları gülümseyerek karşıladı.
-Oturun hadi bakalım, başlayalım artık acıktık, diyen Yekta dedenin sesiyle herkesin yüzünde küçük tebessümler oluştu.

-İki güne kış festivali başlayacak. Evde ne var ne yok çıkarılsın. Her şey yıkanacak, dedi Zümrüt Hanım.
-Çalışanları şehir meydanına göndereceğiz dedik ya Zümrüt. Kim yıkayacak onca şeyi?
-Sen karışma Yekta Bey! Gelinler torunlar ne güne duruyor.
-Yeni gelini yorma. Kız zayıf zaten bir de yorulursa hasta olur, sonra Yiğit bizi topa tutar, karısını hasta ettik diye, dedi muzip pırıltılar ile bakan gözleriyle.

* * * * * *

Genç adam Zümra'dan kaçmak için iki gündür şirkete gidiyor, tarlaları dolaşıyor, işçileri ziyaret ediyordu. Sabah erken gidip akşam geç dönüyordu eve. Geldiğinde ise yatağında büzülmüş uyuyan kıza sarılıp kendisi de uyuyordu.

Zümra yatağından kalktığında Yiğit'in olmadığını gördü. Yüzü asıldığı sırada banyo kapısının açılması ile kendini toparladı.

-Günaydın, dedi. Ancak Yiğit başını sallamak dışında bir tepki vermedi. Odadan çıkarken Zümra da arkasından bakıyordu.
-Sende aşağı in, bir şeylere yardım et!

Yiğit kapıyı kapattığında yüzü yine asıldı. Kaç gündür yüzüne bakmayan adama içten içe sinirlenmeye başlıyordu artık.

Genç kız aşağıya indiğinde büyük bir curcunanın içinde kaldı. Çalışanları yanlarına verdiği eşyalar ile evden gönderen Zümrüt Hanım karşısına aldığı gelinler arasında iş bölümü yaptı.

Zümra ve Melis'e avludaki çeşmenin önüne yığılan her şeyi yıkamalarını söyledi. Zümra işini yapmaya başladığında bir süredir öylece yanında dikilen ve elini bir şeye sürmemiş yüzünü asarak bakan kıza döndü.
-Sen neden yapmıyorsun? Yardım et hadi bir an önce bitirelim, dedi. O sırada avluya giren kızı gördü.
-Selam Meliscik, diyerek kıza seslenen Peri avluda duran iki kızın yanına geldi.
-Ay iyi ki geldin, hadi beni bu saçmalıktan kurtar.

Konağın geniş avlusuna çıkan Zümrüt Hanım yanındaki torununun kolundan destek alıyordu. Yiğit yorulan yaşlı kadını dinlenmeye ikna edebilmenin rahatlığı ile odasına götürüyordu. Zümrüt Hanım durunca o da durmak zorunda kaldı.
-Peri sen mi geldin?
-Evet, dedim bir ziyaret edeyim.
-Ben biraz rahatsızım sende kızlara yardım et o halde. Hadi bir an önce bitirin şu işi. Akşama kalmasın yağmur yağacak gibi romatizmam tuttu.
-Tamam, sen hiç merak etme Zümrüt Anneanne, diye cevap verdi Peri abartılı bir sahtelik akan gülümsemesi ile.

Zümrüt Hanım, Yiğit'e döndü.
-Oğlum sende işine git, ben kendim çıkarım yukarıya, dedikten sonra merdivenlere yöneldi ve ağır adımlar ile gözden kayboldu. Yiğit olduğu yerden çeşmenin başında arkası dönük işine odaklanmış kıza baktı bir süre. Zümra'nın kendisine bakmamasına kızdı. Çatık kaşları ile göz hapsine aldığı kızdan gözlerini ayırmasını sebep olan Peri'nin ince sesi oldu.

-Yiğit bizi kent meydanına götürsene? Dedi dudaklarını büzerek.
-İşinize baksanıza, anneannem kızar burası bitmezse!
-Ya kuzen, ama çadır kapanır biz burayı halledene kadar. Hadi gidip geliriz anneannem uyanmadan, dedi. Yiğit yanına gelen kızları duysa da Zümra'nın üzerinden gözlerini ayırmıyordu.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora