"Ben bir erkeğim ve senin karşılayamayacağın bazı ihtiyaçlarım var," deyince başımı eğdim. Şart mıydı yani gitmesi?

"Anladım," dedim. Hüzünlenmiştim. Neden ki? Elbette o da kendince haklıydı. İhtiyaçlarını ben karşılamadığıma göre tabi başka kadınlara gidecek.

"Ben gidiyorum," deyip hareketlendi.

"Son bir şey soracağım."

Onu durdurdum. Bunu sormam gerekiyordu.

"Evet," dedi aceleyle. Bu kadar mı acildi yani?

"Eğer bir kızın seni sevdiğini bilseydin yine başka kızlara gider miydin?" dedim çekinerek. Bakışlarındaki ifade sarsılsa da cevap verdi.

"Eğer o kız beni seviyorsa bana ait olur zaten. Başka kızlara gitme gereği duymazdım," diye cevap verdi. Düşündüğün zaman mantıklı konuşuyordu.

"Peki ya kız bunu istemiyorsa? Zorlayamazsın sonuçta," deyince kısa süreli de olsa düşündü.

"Onun istediği olurdu."

Cevabı karşısında acı bir tebessüm ettim.

"Peki gidebilirsin şimdi," deyip yatağa döndüm. Kapıyı açıp çıktı. Gidiyordu işte. Başka kızlara gidiyordu. Ben ise ona karşı ne hissettiğimi çözmeye çalışıyorum. Onu seviyor muyum? Bu soruya bir türlü cevap bulamıyorum. Peki ya az önce hissettiklerim? Onu kıskanmamış mıydım? Apaçık kıskanmıştım işte. Düşüne düşüne uyumaya çalıştım ama olmadı. Aklıma hep o geliyor. Kızlarla birlikte olduğu gerçeği beynimi kuşatıyordu. Eğer bir kızın onu sevdiğini bilse başka kadınlara gitmezmiş. Peki ya o kızı sevmiyorsa? Bu da muammaydı. İçim yanıyordu sanki. Şu an yanıma masum masum uyumasını istiyordum. Başka kızlar ile yatakta olmasını değil. Boğazım susuzluktan kurumuştu. Aşağı inip su içmeliydim. Yataktan kalkıp sessizce aşağı indim. Mutfağa giriş suyumu içtim. Boğazımdaki acı biraz dinse de kalbim hâlâ aynıydı. Odaya çıkmak için merdivenlere yürüdüm. Kafamı salona çevirince... Gece? O gitmedi mi? Karanlıkta tam olarak seçemesem de ondan başkası olamazdı. Yanına gitmeye karar verdim. Dirseklerini dizlerine yaslamış başını da ellerinin arasına almış oturuyordu. Neden gitmemişti ki? Yanına oturdum usulca.

"Hâlâ burdasın?" dedim yumuşak bir sesle. Ani bir tepki verip kızmasını istemiyordum.

"Burdayım," dedi bana bakmadan.

"Gidecektin... kızlara," deyip yutkundum.

"Gidemedim." Sesi kısıktı.

"Neden?" diye sordum. Neden gidemedi? Ben gitme deyince mi ikilemde yoksa? Onu ben vazgeçirmiş olabilir miyim?

"Öyle işte. Gidemedim," deyip bana baktı sonunda. Karanlıkta tam olarak anlamasam da gözlerime baktığını hissedebiliyorum.

"Sana engel olan şey ne?" diye sordum merakla.

"Gidemedim işte. Sen gitme deyince gidemedim. Bana sen engel oldun," dedi büyük bir sakinlikle. Benim lafıma uyup gitmedi. Yani ona ben engel olmuştum. Bu bana anlamadığım bir mutluluk hissettirdi.

"İhtiyacın vardı?" dedim sorar gibi. Omuz silkti.

"Var-dı," dedi. O dı'nın üzerine bilerek vurgu yapmıştı. Bu sanki artık yok der gibiydi. Başımı göğsüne yasladım. Beni dinleyip gitmemişti. İyi ki gitmemişti.

"Gitmemene sevindim," dedim cesurca.

"Ben de," dediğinde anlamadım. Ama sormadım da. Göğsünde huzur vardı sanki. Ayrılmak istemiyordum.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now