Yiğit sinirle yanına oturup bakışlarını karşıya dikti. Kıskançlık damarlarında virüs gibi yayılıyordu. Sinirleri hat safhaya çıkmıştı. Halbuki gün ikisi için çok güzel başlamıştı. Genç kıza dönüp bir şeyler söyleyeceği sırada gördüğü manzara aklını başından aldı.
Zümra küçük bir çocuk gibi dondurmayı yerken ağzının etrafı hatta burnunun üzeri bile dondurma olmuştu. Zümra'nın sevimli hali içinde onu öpme isteği uyandırsa da genç adam hislerini frenledi.
Genç kız duyduğu kahkaha ile ilgisini dondurmadan çekip Yiğit'e çevirdi. Az önceki sinirli halinden eser kalmayan genç adamın gülüşü onu şaşırttı.
-Ne gülüyorsun?
-Sana gülüyorum. Çok komiksin. Şu haline bak, diyerek bankta Zümra'ya doğru kaydı.

Elindeki peçeteyle yüzüne bulaşan dondurmayı temizledi.
-İşte oldu. Devam et hadi! Derken yüzündeki muzip ifade yerini koruyordu.
-Çok komik!
-Evet komik. Küçük bir kız çocuğu gibi görünüyordun, dedi. Zümra dondurmanın geri kalanını yemeyip bankın yanındaki çöpe fırlattı.
-Hey hey! Neden attın kızım dondurmayı?
-Yemiyorum!
-Peki. Tamam.
Tekrar bisiklete bindiklerinde büyük parkın içinde uzun süre gezdiler.

Parktan çıktıklarında,
-Acıktın mı? Bir şeyler yiyelim, diye sordu Yiğit.
-Olabilir.
-Sen hala bana kızgın mısın?
-Hayır!
-Ama çok sevimliydin ve komik. Gülmeden duramadım Melek ne yapayım?
-Neden Melek diyorsun? Diye sordu genç kız gözlerini genç adamın kendisine bakan siyahlarına dikerek.
-İçimden öyle söylemek geliyor. Hem... Hemde sana daha çok yakışıyor. Bide herkesten farklı olsun istiyorum. Zümra'yı herkes kullanıyor. Ama Melek diyen yok. Bana özel hissettiriyor.

Yiğit yaptığı açıklamadan sonra gözlerini kaçıran genç kıza tebessüm edip utançla kızaran yanaklarından öpmemek için kendini tuttu. Önüne dönüp,
-Sıkı tutun! Dedikten sonra bisikleti sürmeye başladı.
Yemeklerini yiyerek eve döndüklerinde henüz akşam olmak üzereydi. Yiğit genç kızı kucağına alıp salondaki kanepeye bıraktı.
-Yoruldun değil mi?
-Yok yorumladım. Aslında uykum bile yok. Zaten saat daha erken.
-Televizyon izleyelim mi?
-Aslında filmler görmüştüm şu kitaplıkta. Film izlesek?
-Olur. Ne izleyelim?
-Bilmem seç bir şeyler, derken çalan telefonuyla dikkatini ondan çekip cevapladı.
-Canım?
-...
-İyiyim sen nasılsın?
-...
-Yok ya bir şey olduğu yok. Yiğit ilgileniyor sağ olsun.
-...
-Merak etme beni. Kavuşacağız zaten birkaç gün sonra.
-...
-Tamam dikkat et sende, görüşürüz.

Telefonu kapattığında yanına oturan genç adamın soran bakışlarına karşılık,
-Gizem ile Devran'nın selamı var, dedi. Yiğit anlayışla başını sallarken,
-O iki deli bir arada mı? Diye sordu. İkisi de genç adamın söylediğine gülerken Zümra başını sallayarak onayladı onu.
-Hayret birbirlerini yemeden bir arada nasıl duruyorlar.
Yiğit'in elindeki filme baktı.
Aşk ve Gurur...
-Bu...-
-Son sınıfta ödevimizin konusu olan kitabın filmi.
-Yiyecek bir şeyler hazırlayayım ben. Film izlerken iyi gider, diyen genç adam mutfağa yöneldi.

* * * * *

-Güzel filmdi, dedi genç kız elindeki mısırı ağzına atıp. Yiğit'e baktığında onun başını koltuğa yaslayarak kendisine baktığını gördü. Gözleri uyku mahmurluğu ile bakıyordu.
-Uykun mu geldi? Diye sorduğunda genç adam başını salladı. O sırada Zümra, Yiğit'in arkasındaki büyük cama kaşlarını çatarak baktı. Yiğit onun yüzündeki huzursuz ifadeyi fark edince yerinden doğruldu.
-Ne oldu?
-Sanki pencerenin önünden bir gölge geçti.
-Yok canım, sana öyle gelmiştir. Hadi gel uyuyalım artık, diyerek Zümra'yı kucağına almaya yeltendiğinde genç kız tarafından engellendi.
-Dur! Önce bütün kapıları kilitler misin? Ne olur ne olmaz. İçim rahat etsin, dedi. Yiğit dediğini yaptıktan sonra genç kızı kucağına alıp yatak odasına götürdü. Üzerini değiştirmesi için dışarıya çıkacağı sırada Zümra bileğini tuttu.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now