Genç adam önce kendisi yerleşip ardından Zümra'nın oturmasını bekledi. Genç kız bisikletin arka kısmına sabitlenmiş küçük mindere bakıp hafif bir tebessüm ile yerine yerleşti.
-Rahat mısın?
-Evet.
-Sıkı tutun, diyerek genç kızın bileklerinden tutarak kendi beline sardı.
Bisiklet ilerlemeye başladığında Zümra, gözleri kapalı, yüzüne vuran rüzgarın tadını çıkarıyordu. Tatlı esinti hem genç adamın kokusunu getiriyordu ona, hem de içini ferahlatıyordu.

Bisiklet durduğunda kulağına gelen su sesiyle gözlerini araladı. Yiğit'i kendisine yüzündeki tebessüm ile bakarken buldu. Kollarını onun belinden çözerek kendini geriye çekti. Genç adam bisikletten inerek onu kucağına aldı.

Sahil boyunca sıra sıra dizilmiş banklardan birine bıraktı genç kızı. Bisikleti de banka yakın bir ağacın altına bırakıp yanına oturdu.
-Evde sıkılmışsındır dedim. Hava almak iyi gelir, diyerek gözlerini önlerinde uzanıp giden gölete çevirdi. O kadar büyüktü ki ucu bucağı olmayan bir deniz gibiydi adeta.

Sabah saatleri olduğu için etrafta yürüyüş yapanlar karşıdaki cafede kahvaltı eden insanlar vardı etrafta. Önlerinden geçen simitçiden simit alıp etrafta uçuşan birkaç martıya atmaya başladı genç adam. Kendisine ilgiyle bakan Zümra'ya bir parça simit uzattı.
-Sende atmak ister misin? Diye sorduğunda Zümra hevesle başını salladı. Yiğit, genç kızın yanına ilerleyip ağırlığı kendi üzerine vermesini sağlayarak beline sarıldı. İyice kıyıya yaklaştığında genç kız elindeki simiti parçalara bölerek bir parça fırlattı. Öne doğru sendelediği sırada Yiğit kollarını sıkıp onu dengesini bulmasını sağladı.

Zümra kendini bir anda Yiğit'in göğsüne yapışık şekilde bulunca başını kaldırdı. Genç adamla gözleri kesiştiğinde bir süre öylece baktılar birbirlerine. Yiğit yavaşça ona doğru eğildiğinde Zümra kolları arasında dönerek elinde kalan iki parça simiti de martılara attı. Tedirgin bakışlarıyla etrafı süzerken, tekrar genç adamla kesişti bakışları. Yiğit'in gözlerindeki anlam yükleyemediği ifade ile aynı şekilde kendisine bakmayı sürdürdüğünü gördü. Gergin bir tebessüm yüzünde belirirken,
-Yoruldum. Oturalım mı? Dedi. Yiğit bedenini dikleştirip seslice nefesini bıraktı.
Dikkatlice genç kızı banka kadar götürüp oturmasını sağladı.
-Neli dondurma seversin?
-Hı?
Genç adam, Zümra'nın önünde dizleri üzerine çöküp boylarını eşitledi.
-Dondurma alacağım. Nasıl seviyorsun diyorum.
-Hı... Şey, karamel, limon, çilek bide vanilya.
Yiğit onun cevabına gülümseyerek ayağa kalktı. Kalkarken saçları arasına kaçamak bir öpücük bırakmayı ihmal etmedi.

-Bekle burada. Geliyorum hemen, diyerek uzaklaştı. Zümra'nın yüzündeki alık ifade genç adam arkasını döndüğü gibi yerini gülümsemeye bıraktı.
-Sabrını sınıyorum. Ama kusura bakma yüreğim, sana hala güvenemiyorum. Sana yüreğim diyorum. Çünkü orada bir tek sen varsın. Senden başkası olmaz, olamaz. Yakışmaz ki zaten. Ama Yiğit, seni sana, yüreğimi, avuçlarına bırakamam.

Gözlerini suyun üzerinde dans eden güneş ışıklarına sabitlediği sırada omzunda hissettiği dokunuş ile sağına döndü ancak kimseyi göremeyince önüne döndüğü anda Kenan ile burun buruna geldi. Bir anlık irkilmeyle kendini geriye çekerken,
-Kenan Bey, diye sitem dolu nida döküldü dudaklarından.
-Korkuttum mu? Kusura bakma! Şaka yapmaya çalıştım. Koşuya çıkmıştım seni görünce selam vereyim dedim. Hem biraz dinlenmiş olurum, dedi genç kızın yanına otururken.

Zümra karşısındaki adamın rahat ifadesine şaşırsa da onu samimi buluyordu. Ancak Yiğit ile geçirdiği bu güzel günü bozmaya niyeti yoktu.
-Kusura bakmayın Kenan Bey ama eşim bu gibi durumlardan rahatsız olan bir yapıda. Sizin bir art niyetiniz olmadığını biliyorum ama kendinizi onun yerine koyun. Anlayış göstereceğini umuyorum, dedi. Genç adam arkadan kendilerine doğru sinirle gelen Yiğit'i fark edince gülerek ayağa kalktı.
-Fark ettim. Bu tarafa doğru geliyor. Biraz daha durursam beni parçalara ayıracak gibi. Neyse ben gideyim. Bu arada geçen gün söylediklerim sadece bir şakadan ibaretti. Tercihim değilsin Zümra. Neyse görüşürüz, dedikten sonra gülerek uzaklaştı. O gider gitmez Yiğit tepesinde bitmişti.
-Zümra! O herifin burada ne işi var?
-Burası herkesin bulunabileceği halka açık bir alan dikkatini çekerim.
-O zaman senin yanında ne işi var? Sen halka açık değilsin bildiğim kadarıyla. Daha bana bile açık değilsin. Genç kız duyduklarıyla yüzünü asarak Yiğit'in elinden dondurmasını çekip aldı.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum