"Siz kimsiniz?" Laubali bir tavırla ellerini beline koyup hesap sordu bana. Asıl benim ona sormam lazım. Kalkmış bana kimsin diyor.

"Asıl sen kimsin?" diye tısladım. Kız boyalı kızıl saçlarını geriye atıp konuştu.

"Ben Gece'nin özel çalışanı," deyince kaşlarımı çattım.

Özel ne ya? Ne kadar özel? Ne yapıyorsunuz ki özel olsun? Yemek hazırlayıp evi temizleyen bir hizmetliden ne farkı oluyordu bu özel
çalışanın?

"Özel?" dedim sorar gibi. Kıza adım adım yaklaşıyordum. Güneş salonda günlük bir dizi izliyordu.

"Evet özel," deyip sırıttı ve ekledi.

"Çok özel." Gece bu kızı kesin... Lanet olsun. Ben kimim ki zaten? Her gece yattığı kızlardan ne farkım var ki benim? Ben de geceyi onunla geçirmiştim ve sabah olunca da her şey bitmişti işte. Benim o kızlardan tek farkım Gece'nin o kızları beceriyor oluşuydu. Belki beni yanında tutmasındaki amaç da buydu. Bana sahip olmak. Ama bu asla olmayacaktı. Asla onun tek gecelik oyuncağı olmayacaktım. Gözümden akmak üzere olan yaşı elimin tersi ile sildim. Onun için akıtmaya değecek tek bir gözyaşım bile yoktu.  Merdivenlerden koşarak çıkmaya başladım. Kafam sert bir göğüse çarpınca başımı kaldırdım. Yaşlı gözlerime baktı.

"Ne oldu?"

Bir de ilgiliymiş gibi sormaz mı? Sen çok büyük bir oyuncusun Gece.

"Sana ne!" diye bağırdım. Kaşlarını çatıp dişlerini sıktı.

"Sen. Bana. Bağıramazsın," dedi her kelimenin üstüne basa basa. Hâlâ daha bana üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyor. Evet anladık. Patron sensin egoist manyak!

"O zaman sen de bana hesap soramazsın," diye tısladım. Sen git o özel çalışanına hesap sor.

"Sen hayırdır. Ne bu cesaret? Bir gece aynı odada kaldık diye ne sandın ki kendini." Son söylediği söz kalbime dokunmuştu. Doğru söylüyordu işte. Ben ne sandım ki kendimi? Tam da düşündüğüm gibi. Akmak için direnen göz yaşlarıma izin verip gözünün içine baka baka ağladım.

"Bir de gözümün önünde yalandan ağlıyorsun."

Yalandan öyle mi? Bu nasıl bir şey ya? Neden onun karşısında yalandan ağlama gereği duyacağım ki? Şizofren herif!

"Sen var ya... sen piçin tekisin. Hayatımda tanıdığım en bencil adamsın. Senden nefret ediyorum," deyip koşarak merdivenleri çıktım. Arkamdan geldiğini gümbürdeyen merdivenlerden anlamıştım.

"Piç mi dedin sen bana!"

Öyle bir kükredi ki sesi duvarlara çarpıp geri yankılandı. İşte şimdi bitmiştim. Koşarak bir odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Nefes nefese kalmıştım. Fazlasıyla sinirlenmişti anlaşılan.

"Aç şu siktiğimin kapısını!"

Çekinme denen şeyin zerresi yok bu adamda. Rahatça küfürler savurabiliyor herkese her şeye. 

"Açsana!"

Şimdi beni hiçbir kuvvet Gece'nin gazabından koruyamazdı. Sinirlendi ya beyimiz şimdi kimse tutamaz onu. Ama bu sefer onun patronluk taslamasına izin vermeyecektim.

"Açmıyorsun ha," dedi ve hemen ardından kapı hiddetle açıldı. Koşarak odanın en köşesine çekildim. Kahretsin. Ben ne sanmıştım ki zaten? Bu adamı az çok tanıdıysam beni öldürürdü. Ama haketmişti. Beni küçük düşüren o cümleyi kurmamalıydı. Üstelik o özel çalışanını da beceriyordu. Ve bu gece onunla aynı odada kalmıştım. Benim duygularım ile oynuyordu işte besbelli.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now