"Ayğğ canığğm sen Işık olmalısığn. Babam senin yerineğğ beni aldığğ. Kovuldun yaniğğ."

Bu kız ne diyordu? Ne demek kovuldun ya?

"Ne diyorsun sen ya," deyip üstüne yürüdüm. Kolumda hissettiğim el ile bir anda yapacağım hamle engellendi.

"Doğru duydun Işık. Kızım Funda çalışacak bundan sonra burada."

Lanet olsun. Ben işe girince mi akıllarına geliyor? Neden bir iş yerinde 3 günden fazla çalışamıyorum. Yok ben cidden bahtsız bir insanım. Hayatımda hiç olumlu bir şey olmayacak mı ya? Her şey mi üst üste gelmek zorunda?

Çoğunlukla Anıl ile buluştuğumuz parka gidip bir banka oturup düşünmeye başladım. Neden? Neden! Lanet olsun ki bütün felaketler neden benim başıma geliyor? Omzumda hissettiğim el ile başımı kaldırdım.

"Işık?"

Anıl'a sarılıp gözyaşlarımı ondan gizleyerek omzuna akıttım. Böyle zamanlarda ona sarılmak iyi geliyordu.

"Anıl ben yine kovuldum."

Sırtımı okşadı yavaşça.

"Biliyorum güzelim biliyorum." Başımı kaldırdım.

"Nerden biliyorsun?"

"Amcam söyledi. Patron kendi kızını sokmuş işe," deyince dudağımı kıvırdım.

Ne diyorduk?

"Hayırlısı."

Evet bundan başka bir şey diyemiyordum. Bir gün kader bana da gülecekti. Buna sonuna kadar inanıyordum.

3 AY SONRA

Geçtiğimiz aylarda yine bir sürü işe girip çıkmıştım. Bu mümkün değildi. Nasıl oluyordu anlamıyorum. Girdiğin her işten ertesi gün kovulmam hiç ama hiç normal bir durum değildi. Anıl bir aydır işten her kovulduğumda bana aynı şeyi hatırlatıyordu. Tefeci. Hatta bir keresinde bunun yüzünden kavga bile etmiştik. Ben ısrarla tefeciye gidemeyeceğimi ona hatırlatırken bir gün buna mecbur kalacağımı asla tahmin etmemiştim. Yine işten kovulduğum bir gün parkta buluşmuştuk. Telefonum çalmıştı. Annem arıyordu. O an içime bir fenalık düştü zaten. Annem ağlamaktan zar zor konuşan bir sesle babamın hastaneye kaldırıldığını söylemişti. Annemin söyledikleri vücudumda adeta kurşun etkisi yaratmıştı. Ve hemen babamın kaldırıldığı  hastaneye doğru yola çıktık Anıl ile. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı çoktan. Anıl beni motive etmeye çalışıyordu. Babamın iyi olacağını söylüyordu ama ben buna inanmak yerine deli gibi ağlıyordum. Hastaneye geldiğimizde doktor artık yapacakları bir şey olmadığını tedaviye yurt dışında devam edilmesi gerektiğini söylemişti.
Ne kadar da kolay söylüyordu bunu. Tedavi diyordu. TEDAVİ!!
150 bin dolarlık tedavi!

İşte o an Anıl ile gözgöze geldik. Gözlerime başka çaren yok der gibi baktı.

Ve şu an ise elimde bir adres kağıdı ile taksinin içindeyim.
Taksi barın önünde durunca borcumu sordum.

"20 ₺ hanım kızım." Parayı verip indim. Üzerinde kocaman harfler ile NIGHT yazan bardan içeri adımımı atmam ile ağzım açık kaldı. Gündüz vakti bu insanların ne işi vardı burada? Hepsi de delirmiş gibi dans ediyordu. Kızlar üzerlerindeki mini eteklerden cüretkarca sergiledikleri kalçalarını kıvırta kıvırta erkeklere sürtüyorlardı. Erkeklerse zevkle bu anın tadını çıkarıyordu. Etraf dumanla kaplıydı sanki. Alkol kokusunu tam da burnumun ucunda hissediyordum. Etrafa yabancı bakışlar atarken omzuma biri çarptı ve özür dilemeden koşarak gitti. Elim omzuma gitti. Fazlasıyla canımı yakmıştı. Parmaklarımla hafif hafif omzumu okşarken hâlâ etrafa bakınıyordum.
Ben parayı kimden isteyecektim şimdi?

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now