Alev (2) (Varoluş 2 Tanıtım Bölümü)

567 25 0
                                    

ALEV

Savaş alanına gelmekle büyük bir hata yaptığını kabul ediyordu, ama düşmanıyla tanışmak istemişti, Reis denilen kişiyle. Onun gözlerine bakıp onu yendiğini göstermek istiyordu ona. Ama zaten mağlup edilmiş bir adam ile uğraşmak arzu ettiği başarıya ulaşma hissini verememişti.

Yanında komutan ve sürekli gözlerini kaçırmak için yoğun bir çaba sarf eden genç er Yusuf ile askeri araca ilerliyordu. Helikopter ise biraz daha ilerideydi. Kalkışa hazırdı, birazdan havalanacaktı.

"Bundan hoşlanmadım" diye belirtti komutan helikoptere endişeli bakışlar atmayı ihmal etmeyerek.

"Oradaki herkes onu sorgulamak isteyecektir, Tuncer Bey" dedi Alev, ama o da bu durumdan pek hoşlanmamıştı. O gemide kendisi olmalıydı, William'ı bir kere daha görebilirdi. Ama burada rolüne devam etmek zorundaydı, şimdi bu Reis denen adam gemide William'ın yakınlarında olacaktı ve bu onu dehşete düşürüyordu.

"Artık gücü elinden alınmış bir adam, zarar veremez kimselere" dedi komutan birden, sanki Alev'in endişelerini anlamış gibiydi.

"Yanılıyorsunuz işte bu konuda, Komutan. En tehlikeli düşman gücü elinden alınmış olandır, çünkü kaybeden birini daha başka ne konuda tehdit edebilirsiniz?"

"Canı bence yeterli olur."

"Canı yetmez, Tuncer Bey. Ruh daha büyük bir kozdur. Siz iyisi mi silahlarınızın başında anladığınız işe geri dönün, irtibatta olacağız. Bir süre daha fuar alanında askerlerin geri kalanıyla ikamet etmeniz en mantıklısı olur. Tüm askerleri çadırların yanına getiremeyiz, bu güven duygusunu zedeleyecektir insanlardaki. Hem ikinci bir düşman daha istemeyiz, öyle değil mi?"

"Reis'ten daha tehlikeli kim olabilir ki?"

"Reis silahla yenilebilir bir düşmandı. Ama asıl yüreğinizle savaşmanız gereken düşmanlar da olacaktır ve bunlar savaş alanına kendileri direkt çıkmazlar."

Komutan bu bilmeceli konuşmalardan rahatsız olmuştu. Alev adamın gözlerinde kendisiyle ilgili şüphe tohumlarının filizlenmeye başladığını görebiliyordu.

"Ben sizin müttefikinizim. Burada bizlerle bulunan genç erleri ordunun tamamı olarak görmek zorundayız. Bu durumda sadece ikimiz varız ordunun liderleri olarak. Bunu sakın unutmayın."

"Sizi kim ordunun başına getirdi, Alev Hanım? Siz sadece bir büyükelçiydiniz."

Alev şeytani bir gülümsemeyi saklamadan duramadı, komutana en içten yanıtını vermesi gerektiğini biliyordu. Komutan kaybedilmemesi gereken bir dosttu, onunla düşman olmaması gerekiyordu.

"Kimse kimseyi bir şeyin başına getirmez, Tuncer Bey. İnsan kendisi bir konuma gelir, yükselir ve düşer. Konumlar gelip geçicidir, kavramlar gibi. Bir şeyin var olduğuna inandığımız sürece yaşamaya devam ederiz."

"Neyin varlığından bahsediyorsunuz, dini duyguları mı söylüyorsunuz?"

"İnanç, aşk, aile, vatan, siz ne için varsınız, komutan? Herkesin bir var olma amacı vardır, bizi yaşama bağlayan şey budur, amacımız. Kimileri sadece yaşamın kendisini amaç edinir, aldığı her nefesi bir başarı olarak görür. Kimileri ailesini bir arada tutmak için savaşır, koşulları zorlar bu uğurda, başarısız olması sorun değildir önemli olan bu uğurda yaşamasıdır. Kimileri âşık olduğu insanı bir daha göreceği an için yaşar ve ölür. Kimileri sizin gibi bastığı topraklara yaşamın kendisi kadar değer verir, onu tarihiyle, coğrafyasıyla korunması gereken bir hazine gibi görür. Bazıları vardır ki inandıkları onu var eder ve bu uğurda savaşmaktan çekinmez. Bunlardan herhangi bir amacın peşinde koşan biri her an karşımıza bir düşman olarak çıkabilir. Biz yalnızca toprak için savaştık, daha diğerlerine yeni geliyoruz, komutan."

Tuncer'in kafası basmayan birisi olmadığının farkındaydı. Bu bahsi geçen tüm kavramların bir karşılığı olduğunu biliyordu. Sırada en büyük tehdit Hoca Efendi'nin ta kendisiydi. İnanç için çıkan savaşların daha kötü sonuçlanabileceği de aşikârdı. Tuncer, Alev'e Poyraz'ın grubunu da anlatmıştı. Poyraz ailesi için savaşan birisiydi, o küçük kıza bu kadar bağlanmasının nedeni buydu. Başarısız olsa bile bunun için yaşıyordu sadece. Kızın kaybının ardından rahatlıkla düşman bir kimliğe bürünebilirdi, Reis ile olan çatışmasında katil olmaktan çekinmediği gibi. O grupta asıl tehlike teşkil eden biri varsa Kerem'di, çünkü o sadece hayatta kalmak istiyordu, onun tüm amacı buydu ve bunun için her şeyi yapmayı göze alabilirdi. Komutan anlamamıştı, ama aşk derken Alev kendisinden bahsediyordu. Aşkı bu yaşamdaki amacı olarak görmemesi gerektiği konusunda babasından bizzat özel ders almıştı, ama William başkaydı. Onu yüreğinden silip atamıyordu ve bu yüzden kendisi Reis, Hoca, Poyraz ve hatta Kerem'den daha tehlikeli bir düşmana dönüşebilmekten korkuyordu. Bunu komutana söylemeyecekti tabi ki de.

"Başka diyeceğiniz bir şey yoksa görüşmek üzere, Alev Hanım" dedi Komutan ve elini samimi bir şekilde uzattı. Şimdilik iki dost kalmayı tercih etmişlerdi ikisi de, ama birbirlerine dikkat edeceklerdi. Alev içinden tetikte olması gerektiğini düşünüyordu bu adama karşı, tüm orduyu kendi aleyhine her an döndürebilecek gücü olan tek kişi oydu.

"Görüşürüz, Tuncer Bey."

Reis'in kendi sınırlarını geçici süreliğine çizdiği yıkık şehre Yusuf ile beraber gelmişlerdi sadece. Alev, Yusuf'u tek kişilik genç koruması olarak görüyordu. Ne olursa olsun Yusuf'un onu koruyacağına inancı tamdı, ne de olsa bu genç bakir adam ona şehvet dolu hisler taşıyordu ve bu yüreğinde biriktirdiği hisler yüzünden yapamayacağı şey yoktu. Küçük bir kızı öldürmekten de bu yüzden bir tek onun çekinmeyeceğini biliyordu. Askerlere Reis'in yaşadığı yerden gelebilecek herkesin potansiyel düşman olabileceğini söylemişti ve düşünmeden ateş edebilmekten kaçınmamaları talimatını vermişti. Ama sonuçta çoğu asker yine de küçük bir kızın olduğu gruba ateş etmeden önce düşünürdü, emir ne olursa olsun. Yusuf düşünmezdi, buna emindi. Yine de bu meselenin üzerine gitmeyecekti ve Yusuf'u yakınlarında tutmaya devam edecekti.

Askeri aracı sürerken elinin titremesine zar zor engel olan Yusuf bir süreliğine burada geçecek olan zor günlerinde bir eğlence aracına dönüşebilirdi, bu fırsatı kaçırmak istemiyordu.

"Yakında Hoca'nın grubu ile aramızda bir çatışma çıkabilir, Yusuf. Buna hazırlıklı olmalıyız" diye ağzını aradı Alev, hem biraz vakit geçirmek istiyordu gidene kadar.

"Böyle bir durumda tehdidi elimine etmemiz gerekecektir, efendim..."

"Bu biraz günahkârca olmaz mı, Yusuf? Ne dersin?"

"Herkes rolünü bildiği sürece sıkıntı olmaz, öyle bir şeye kalkışması onu artık bir din adamı değil bir terörist haline getirir."

"Bu konuda sana katılıyorum."

VaroluşWhere stories live. Discover now