Leyla (5)

1.9K 135 8
                                    

LEYLA (5)

Uzaktan izliyordu sadece, katılmak istememişti. İntihar eden gencin kefeni düzgün bir şekilde mezara gömülecekti. Gözyaşlarını tutamıyordu ve oraya giderse kendisini başka yönlerden de tutamayacağının farkındaydı. Hüseyin Hoca cenaze namazını kıldırırken görevini en iyi şekilde yapmaya çalışıyordu, olaya elinden geldiğince tarafsız yaklaşmış ve ölen gençle ilgili hiçbir şey söylememişti. Leyla en azından gerçekten de bir cami imamıymış diye düşündü, ama hala onu sahtekârın teki olarak görüyordu.

Yaşlı adam bir cenaze namazında ne yapılması gerekiyorsa yapıyordu. İkinci tekbiri alırken sesi gür bir şekilde çıkmıştı. Ellerin kulak hizasına kadar kaldırılmadığı ikinci tekbirde sadece imam sesli bir şekilde alırken, diğerleri bunu gizli bir şekilde yapardı. İçlerinden duaları okumayı bitirdikten sonra imam üçüncü tekbiri de aldı ve cenaze duasını okudu.

Leyla çoğunu duyamamıştı, ama aradaki bazı sözleri çıkartabilmişti. Zamanında Arapça öğrenmeye çalışmıştı ve duaların çoğunun manasını biliyordu: "Yâ Rabb! Bizden yaşattıklarını İslâm üzere yaşat. Bizden öldürdüklerini iman üzere öldür. Bilhassa bu ölüyü kolaylığa, rahatlığa, mağfirete, rızana erdir... Eğer bu ölü yaramaz bulunmuş ise affet..."

Cenazenin sonlarına doğru ölen gence veda etmek istediğinden cesaret bulup mezara doğru yaklaştı. Hoca bunu görmüş olsa da hiç sesini çıkartmadı, ama bazıları aralarında fısıltı halinde konuşmaya başlamışlardı bile.

Zaten hiç anlaşamadığı biri olan Yağmur'un: "Terbiyesize bak! Şimdi mi aklına geldi?" diye konuştuğunu duymuştu. Leyla kulaklarını hakaretlere kapatarak gencin gömülmeye başlandığı mezara yaklaştı iyice. Eğilip baktı bir süre, kefen yüzünden bedeninin hiçbir noktası görülmüyordu. Onu açmak istedi, ama bu saygısızlığı yapamayacağını biliyordu. Buradaki insanlara değil, bunu gencin kendisine saygısızlık olarak görüyordu.

"Gördün işte, git artık!" diye birisinin bağırdığını duydu. Ses erkeklerden birinden çıkmıştı. Leyla, Veysel olabilir diye düşünmüştü ama emin değildi ve umurunda da değildi.

Büyük bir hırsla ayağa kalktı ve Hüseyin Hoca'nın üzerine yürümeye başladı: "Onun ölümünden sen sorumlusun, bunu ikimiz de biliyoruz Hoca Efendi!"

"Kızım, şimdi bunun sırası değil," diye sakinleştirmeye çalıştı hoca, ama kadının söz dinlemeyeceği belliydi.

"O gence yaptıklarından sonra burada nasıl masum numarası yapabiliyorsun, hiç utanman yok mu?"

Hoca hiç sözlerden etkilenmemişe benziyordu. Sabır taşını çatlatmamaya kararlıydı. Sakince kendini savundu: "Birinin bu görevi yapması gerekiyordu, intihar etse bile imanlı bir gençti ve cenazesi uygun bir şekilde gömülmeliydi. Yoksa bunu da yapmamamızı mı tercih ederdin? Kargalara yem mi etseydik acaba?"

"Ne demek istediğimi gayet iyi biliyorsun, sözlerimi çarpıtma!"

"Asıl sen şu anda ölümüne üzüldüğün gence saygısızlık yapıyorsun, cenazede bunu yapmak senin yaşında bir kadına hiç yakışmıyor. Yazık!"

Leyla iyice sinirlenmişti, elleri titriyor ve daha kötü şeyler yapabileceğinden de korkuyordu. Adam karşısına geçmiş sakince konuşmaya devam ediyordu. Asıl ona saygısızca gelen şey buydu, hiç kusuru yokmuş gibi nasıl böyle konuşabildiğine inanamıyordu.

"O öldü artık, burada olanları görmüyor, duymuyor. Ama ben buradayım ve o gencin ölümünden seni suçluyorum, bu işin peşini bırakmaya da niyetim yok."

"Peki, bırakma. Ne yapacaksın, beni mahkemeye mi vereceksin?"

Hocanın son dediğine etraftakiler gülmüştü, anlaşılan hoca efendi bu kavganın galibi olacaktı. Leyla'nın ise pes etmeye niyeti yoktu. Hoca bunun farkındaydı, o yüzden burada bu kavgayı devam ettirmek istemiyordu.

"Bu konuyu burada konuşmak doğru değil kızım. Eğer düzgün bir şekilde konuşacaksak ben çadırıma geçiyorum, orada seni dinlemeye hazırım," diye belirtti ve kadının diyeceklerini beklemeden oradan ayrıldı.

Herkesin ona nefretle baktığını görüyordu Leyla, ama onlarla işi yoktu onu. Kefenin tamamı artık toprağın altındaydı ve son toprak atılana kadar bekledi. Gömülme işi tamamen bittiği zaman ise hiç vakit kaybetmeden hoca ile arasındaki meseleyi devam ettirmeye kararlı bir şekilde büyük çadıra doğru ilerledi.

VaroluşWhere stories live. Discover now