Leyla (3)

2.6K 159 14
                                    

Başlangıç Notu: Bu bölümü okumadan önce ilk iki Leyla bölümünü hatırlamak için yorumlar kısmına koyacağım linklerden bölümlere ulaşabilirsiniz.

LEYLA (3)

Ayşe'yi sakinleştirmek için bayağı efor harcaması gerekmişti. Onun bir suçu olmadığına inandırmıştı en azından. Bir süre çadırından çıkmak istemedi ve zaten kimsenin yüzünü görmek istemediği için yemeğe bile gitmemeye niyetliydi.

Ayşe çadıra yine gözyaşlarıyla girdiği zaman aynı şeyleri tekrar yaşayacaklarını düşünerek morali bozulmuştu ama bu sefer gözyaşlarının sebebi farklıydı.

"Lütfen yardım et... Kimse gidemiyor... Onu kurtar..."

"Kimden bahsediyorsun?" diye sordu Leyla. Ayşe'nin sakinleşmesini bekleyemezdi, onu sarsarak hemen yanıt vermesini istedi.

"Murat yıkık binalardan birine çıkmış, atlayacak. Kimse yanına yaklaşmıyor. Ne olur sen yardım et ona," diye yalvarırcasına durumu anlattı Ayşe.

Murat kırbaçlandıktan sonra soluğu binaların birinin tepesinde almış olmalıydı. Ya gurur meselesi yapmıştı ya da sevdiği kızdan görmüş olduğu ihanet yaşama hevesini elinden almıştı. Leyla bu gencin başına gelenlere üzülüyordu ve böylesi bir cezayı hak etmediğine de emindi. Hem kimse kimseyi bu şekilde suçlayamazdı, onlara neydi ki? Bu düşüncelerle çadırdan çıktı, Ayşe'ye döndü: "Sen sakın gelme, çadırda bekle."

Ayşe söylenenlere uyacaktı, Leyla bunu gözlerinde görebiliyordu. Murat'a olan sevgisiyle ona öğretilmiş olan inanç kalıpları birbiriyle çelişiyordu. Onu göremezdi, hiçbir şekilde onunla temasa geçemezdi. Leyla, o anda, intihar etmeye kararlı olan gençten daha çok Ayşe'ye acıdığını fark etti.

Çadır kentin içinden geçerek yıkılmış üniversitenin içlerine doğru yol aldı. Kimse tam olarak hangi binanın tepesinde olduğunu söylemiyordu ona. Ayşe de yolu gösteremiyordu korkusundan. O da avcılık yeteneklerine güvenerek ilerledi. Yakın zamanda yoldan geçen ayak izlerini fark etmemek imkânsızdı, onun için kolay bir av olurdu ama neyse ki insan avlamıyordu.

Eskiden metro ile üniversiteye geldiği zamanları hatırladı. Buralara sıklıkla gelirdi. Az ileride diğer binalara göre daha az hasar almış olan yemekhaneyi görebiliyordu. Orası çoktan talan edilmişti belki de binlerce kez. Yemekhanenin önüne geldiğinde bir süre etrafını inceledi. Bir yol ağzına gelmişti. Buradan yol dört farklı kola ayrılıyordu. Sol taraftan dümdüz ilerlenirse Fen Fakültesine ait binalara ulaşılırdı, ama orada pek sağlam bina kalmamıştı. İntihar etmek isteyen biri daha kolay çatısına çıkabileceği bir bina arardı herhalde zaman kaybetmemek için.

Yemekhane tam köşede yer alıyordu. Sağ taraftan gitmeye kalktığında bir sürü seçenek vardı. Metronun olduğu tarafta yer alan yol onu ileride daha büyük bir kavşağa çıkartırdı ve çadır kent de kavşakla kavşağa varmadan sağ taraftan gidilecek bir yan yol vasıtasıyla ulaşılabilen Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nun bulunduğu bina arasına kurulmuştu. Gitgide de yayılıyordu, yakında tüm üniversitenin içerisini çadırlar dolduracak gibi duruyordu.

Dümdüz giderse yemekhaneyi sağına alıp içinde çıkan yangın sebebiyle tüm kitapları yanan ve sürekli aklına geldiğinde kahrolduğu kütüphaneye varırdı. Yangın her yerini harap etmişti ama binanın iskeleti aynen duruyordu. Gözünü kısıp oraya doğru baktığı zaman hedefini görebilmişti, Murat binanın çatısına çıkmış orada duruyordu. Hemen acele bir şekilde yol aldı Leyla, en azından gence seslenip konuşmak istediğini söyleyecekti. Tüm umudu onu vazgeçirebilmekti.

Kütüphanenin önüne vardığında gence sesini duyulmak için bağırdı: "Murat, bekle!"

"Senin beni bulacağını biliyordum abla."

Leyla çadır kentte ilk avcılığa çıktığı günlerde Murat'ı da yanına alırdı onu çırağı olarak yetiştirmek için, ama bir süre sonra hocanın sözlerinin etkisiyle erkekler ailesi olmayan kadınlardan uzak durmaya başladı. Bir abla olarak gördüğü halde Murat da kınanmamak için selam bile vermemeye başlamıştı Leyla ablasına, ama avcılığa meraklı olduğundan içinde hep ukde kalacaktı onunla doğru dürüst bir av macerası yaşayamaması.

"Lütfen bekle beni orada, çıkıyorum ben de. Konuşalım en azından."

"Beni vazgeçiremezsin abla, ben kararımı verdim çoktan."

"En azından benimle konuş, sana yalvarıyorum."

"Peki bekliyorum abla, ama sadece vedalaşmak için."

Leyla konuşmayı daha fazla uzatmadan binaya girdi. Eskiden kart basarak geçilen turnikelerin üzerinden atlayarak merdivenlere yöneldi. Tüm gücüyle nefes nefese kalacağını bile bile yukarıya yöneldi. Yukarıya çıktıkça yangının neden olduğu harabiyeti daha yakından görme şansı da olmuştu ve yanmış kitapları gördüğünde içi cız etti.

VaroluşTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang