Poyraz (12)

1.9K 113 17
                                    

POYRAZ (12)

"Şunu anlamama izin ver. Burada tam olarak ne ispatlamaya çalışıyorsun?" diye sordu ilk başta Poyraz. Reis korktuğu gibi davranmamış ve uysallıkla karşısına oturmayı tercih etmişti.

"Bariz değil mi?" diye karşılık verdi Reis rahat bir şekilde. "İnsanları kaostan kurtarmaya çalışıyorum; bir zamanlar Sezar'ın, Atatürk'ün, Hitler'in yaptığı gibi. Üçü de aynı karakter özellikleri taşıyan liderler değil ve yaptıkları şeyler tamamen farklı. Kendimi hiçbiri olarak da görmüyorum, inan bana ben kendimi daha özgün biri olarak görüyorum. Üçü de kaosun ortasında insanları bir araya getirmeye çalışmış ve tamamen yeni bir sistem getirmişler yönetmek için."

Bir tarih hocasıyla konuştuğunun farkında değildi anlaşılan. Poyraz her bir tarihi figürü yeterince tanıyordu, onlarla ilgili her şeyi okuyup öğrenmek hayatının bir parçası

olmuştu. Kendisi Atatürkçü bir aileden geliyordu ve babasının sol görüşüne o da aynen sahipti. Bahsi geçen liderlerle ilgili söylediği şeyler doğruydu. Sezar, Roma Cumhuriyeti'nin ve senatonun yozlaştığını düşünüyordu. Bu nedenle ona göre sistemdeki sorunlar ancak güçlü bir liderin büyük yetkililere sahip olduğu bir yönetimle aşılabilirdi. O nedenle Roma Cumhuriyeti'nin bir imparatorluğa dönüşmesi gerektiğini düşünüyordu. Ama kendisinin ömrü bu düşüncelerini gerçekleştirmeye yetmemiş ve bu iş başkalarına kalmıştı. Hitler de benzer düşüncelere sahipti aşağı yukarı ve o zamanki Cumhuriyet yerine 3. Reich'i yani imparatorluğu kurmuştu. Atatürk ikisinden çok farklıydı, imparatorluk yerine o Cumhuriyet'i getiriyordu. Bu açıdan ikisinin tersiydi aslına bakılacak olursa. O da güçlü bir liderin etkili olabileceğini düşünüyor olsa da gelecekte halkın kendisini yönetebileceğine inancı vardı. Yani diğerlerinin yanında adının geçiyor olması bile çoğu insanı kızdırmaya yeterdi. Bu onlara göre bir hakaretti ve Poyraz da o kadar ileri gitmeyecek olsa da benzer şekilde düşünüyordu.

"O halde sen de kendi kurduğun düzenini mi getiriyorsun? Yanımda olmayan herkes düşmanımdır mantığıyla herkese ateş mi açacaksın bundan böyle?" diye sorguladı Poyraz adamın söylediklerini.

"Gerekirse evet, ama bu topraklar bana ait," diye yanıt verdi sert bir ses tonuyla Reis.

Poyraz cebinden çıkarttığı bir ilaç kutusunu masanın üstüne koydu: "Aradığın şey bu değil miydi? Eşini kurtarmaya çalışıyordun. O zamanlar yaptığın şeylerin bir mantığı vardı. Ama şimdi iyice düşün, eşini düşün, burada liderlik edeceğim diye inat ettiğin masum insanları düşün. Hepsinin ölümünden sen sorumlu olacaksın."

"Buraya geliyorsun ve kendini bir elçi konumuna sokuyorsun. Sen çok mu masumsun sanki? İçinde bir katilin saklı olduğunu söyledin mi seni buraya gönderen askerlere?"

Protezini masanın üstüne çarptı, ilaç kutusu yere düştü. Acı çektiği yüzünden okunuyordu, ama bunu belli etmemek için yoğun çaba harcıyordu.

"Ben bir katilim, sen de bir diktatör. Ama ben yakında zaten öleceğim, bu yüzden de başka kimseye zarar veremem. Sen ise burada olmaya devam edeceksin, insanlara zarar vereceksin ve o kan kokusu yüreğinden çıkmayacak."

Reis aradaki birkaç kelimeyi cımbızla çekebilmiş ve Poyraz'ın durumunu anlamıştı: "Hasta olduğunu bilmiyordum. Bu durumunu iyi saklıyorsun, hakkını vereyim."

Poyraz derin bir nefes aldıktan sonra karşılık verdi adama: "Kanserim. Bu durumum felaketler başlamadan evveldi. Çoktan ölürüm sanıyordum ama hala ayaktayım. Sanırım o kızın hatırına beni yaşattıklarını düşünüyorum."

"O kız için her şeyi yapıyorsun değil mi? Aynı benim gibisin. Bir farkın yok aslında."

"Var. Ben o kız için gerekirse önüme çıkan herkesi öldürürüm hiç acımadan. Ama sen sevdiğim dediğin eşin için değil başka bir nedenin peşinden giderek insanların canını alıyorsun. İkimiz aynı olamayız."

VaroluşWhere stories live. Discover now