Poyraz (13)

1.5K 96 11
                                    

"Bir döngünün içinde hapsolduğunuzu hiç düşündünüz mü? Yaşadığımız bu evren aslında kendini tekrar edip duruyor, size de bu şekilde gelmiyor mu? Aslında hep tekrarlardan ibaretiz, nakaratlar arasında yaşayıp gidiyoruz. Bu nakaratlar da sonsuz bir şekilde tekrar etmeye devam ediyor. Durdurmak istiyorsunuz ama şarkı hiç bitmeden devam ediyor, dinlemek istemiyorsunuz ama kulaklarınızı kapatsanız da nafile, zihninizin içinde dönüyor her şey. Bu döngüden kaçış yok maalesef ve nereye kaçarsanız kaçın döngünün içerisine çekiliveriyorsunuz en sonunda.

Yeliz ile karşılaştığımda bu döngüyü kırdığımı sanmıştım. Yaşamak için bir neden bulmuştum kendime. Kaybettiğim her şeyin yerini doldurabilecek kuvvetteydi onun varlığı. Ama nakarat başlamak üzereydi yeniden ve bunu durduramıyordum. Döngünün başından sonuna kadar yaşadıklarımı gözden geçirdim, hayır, hiçbir yerde hata yapmamıştım ama neden döngü yeniden başa dönüyordu?

Sevdiklerimize sıkıca sarılırız, sanki elimizden her an uçup gitme ihtimallerini engelleyebileceğimizi sanırız. Onların gözlerinde kendimizi görürüz. O ışıkta var oluruz. Benliğimizi sarıp sarmalarlar ve onlarsız artık kendimizi bir hiç olarak görürüz.

Size anladığım tek bir şeyi söyleyeyim bu hayatta. Bu döngüden kaçış yok ve yapılabilecek tek şey nakaratların arasını güzel anılarla doldurabilmemiz. Böylece döngünün sonuna geldiğimizde sığınabileceğimiz bir şey olur elimizde ve yüreğimizde sevdiklerimizi saklayabileceğimiz güzel bir köşe ayarlayabiliriz. O köşeyi döneriz ve mutlu anılarla yeni bir döngünün başlangıcını bekleriz.

Bazen bunların hiçbir işe yaramadığı ve her şeyin anlamsız kaldığı anlar olur, maalesef bu döngünün de bir parçasıdır ve bunun için hazırlanamazsınız bile, sadece hissedersiniz."


POYRAZ (13)

Silah seslerini arkalarında bırakmışlardı. Ne tarafa doğru kaçacaklarını bilemiyorlardı. Önlerinde gidilebilecek tek bir yol vardı. Kimse oraya gitmek istemiyordu ama askeri üssün bulunduğu yere gitmek tehlikeliydi, Reis'in bölgesinin çevresinden dolanmaları gerekecekti.

"Çadır kentteki yobazlar da bizi alkış tutarak bekliyorlardı," zaten diye yorum yaptı Yiğit.

"Herkes aynı şekilde değildir orada, hem yardıma muhtaç durumdaki kimseyi geri çevirmeyeceklerdir," dedi Poyraz, ama o da söylediklerine pek inanmıyordu. Hem en son konuştuğu zaman hoca ona ne demişti: "Buradan çıkarsanız bir daha ne olursa olsun geriye dönemezsiniz, sizi buraya almayız."

"Daha hızlı," diye uyardı Kerem, bu şekilde bir uyarıda bulunacak son kişiydi normal bir durumda çünkü genelde en geriden o gelirdi ama şimdi en önden koşturuyordu.

"Çadırlar az ileride," diye belirtti Poyraz. "Bu sefer kimseyi geride bırakamayız. Hepimiz topluca gideceğiz, zaten ancak bu şekilde beraber kalırsak orada kalmamızın bir anlamı olur."

"Bunu içeri girince bir daha sorgula derim dostum," diye karşılık verdi Yiğit. Yiğit'in umutsuz olduğunun farkındaydı ama başka bir seçenekleri de yoktu. Tekrar aynı yolu denemek zorundalardı, belki bu sefer farklı olur ve kabul edilirler diye umut ediyordu Poyraz.

"Yanımızdaki biraderin durumunu fark etmeseler iyi olur esas," diye hatırlattı birden Kerem. Berk anlamamıştı kendisinden bahsedildiğini, ama diğerleri hemen anlamıştı. Yeliz de tahmin etmişti, ama bu konuyu bir daha konuşmamasının daha iyi olacağını görmüştü askerlerin arasında pot kırdıktan sonra.

"O mesele dert değil, onu tanımıyorlar ne de olsa. Sorun çıkmayacaktır onunla ilgili," dedi Poyraz, "en azından bir erkeği öpmeye kalkmadığı sürece" diye içinden geçirmeyi de ihmal etmedi.

Yeliz, Poyraz'ın gergin olduğunu görebiliyordu. Onu sakinleştirmenin yolunu da biliyordu. Ona bakarak göz kırptı. Onu gülümsetmek istemişti. Her şey yolunda olacak demek istedi ona tüm masumluğuyla. Sonra elini tuttu ve ona: "Baba," dedi.

Poyraz birden karşısında öz kızını gördü. Onu kaybettiği günü capcanlı bir şekilde zihninde yaşıyordu. Bilinmeyen bir yerden silah sesleri duyuyorlardı. Kızının yavaşça elini bıraktığını ve yere düşen bedenini son anda tuttuğunu hatırladı. Kızının hayat ışığı gözlerinden silinip gidiyordu ve o haykırıyordu sadece, durduramadığı bu güce isyan edercesine.

Aynı döngünün içerisindeydi şimdi de. Yeliz'in elini yavaşça bıraktığını hissetti ve korkuyla çok iyi bildiği bu anı yaşamaya başladı tekrar. Ne olduğunu anlayamamıştı. Kurşunun nereden geldiğini görememişti ama o önemli değildi. Yeliz kucağında vurulmuş bir halde ona bakıyordu ve: "Korkma... Korkma..." diyordu aynen serserilerin eline düştükleri zaman Poyraz'ın ona dediği gibi.

VaroluşWhere stories live. Discover now