-Hadi ufak bir gezintiye çıkalım, dedi. Herkes atına bindiğinde bir yanında Zümra diğer yanında Bahar ilerlemeye başladılar geniş toprak yolda. Hemen arkalarından Sedat ve Melis'te onları takip ediyordu. En arkada ise korka korka bindiği atla yavaş yavaş ilerliyordu Peri.

-Sahi Zümra hiç korkmadın mı ona yaklaşmaya? Diye sordu Sedat. Genç kız arkasından gelen sesin sahibine dönüp kısa bir bakış attıktan sonra,

-İnsanlarla diğer canlılar arasında bazı bağlar vardır. Bu hayvanlar ya da bitkiler olsun fark etmez. Onunla gönül bağı kurdum ve o da beni kabul etti, dedi genç kız. Yiğit genç kızın kendinden emin duruşu ve söylediği sözlerle bir kez daha hayran kaldı ona. Onbeş dakika sonra bir turu tamamlayıp başladıkları yere geri dönmüşlerdi. Peri hemen attan inip,

-Ben çok yoruldum, diyerek atını seyislerden birine bıraktı. Diğerleri de atlarından indiğinde Yiğit hala atın üzerinde duran genç kıza döndü,

-Sen yorulmadın mı? diye sordu. Genç kız gözlerini atından ayırıp genç adama baktı.

-Sakin bir gezi oldu. Yorulmadım. Hatta tat almadım bile diyebilirim.

-Neden? Diye sordu genç adam şaşırarak. Oysa genç kızın tavırlarından dolayı atla çıktıkları gezintinin hoşuna gittiğini düşünmüştü.

-Ata binmeyi sevmiyor demek ki, diye araya girdi Peri. Zümra, Peri'nin söylediklerini duymamış gibi davranıp kaşlarının neden çatıldığına anlam veremediği genç adamın yüzüne baktı,

-Ben atımla bütünleşip rüzgarı saçlarımın arasında hissedemezsem yaptığım şeyden bir şey anlamam, dedi. Genç adam aldığı cevapla içinde bir yerlerde küçük bir sıcaklık hissetti.

-Yorulmadıysan seni bir yere götürmek istiyorum, dedi. Zümra genç adama gülümseyerek,

-Olur, gidelim, dedi. Ikili tam hareket edecekken,

-Nereye gideceksiniz? Diye soran Peri'ye döndü genç adam.

-Seni ilgilendirdiğini hiç zannetmiyorum, dedi. Sonra genç kıza dönüp,

-Hadi, diyerek atını hızlandırıp uzaklaştı. Zümra'da genç adamın arkasından,

-Hadi kar tanesi uçur beni, diyerek hızlandı. Kısa sürede Yiğit'e yetişti. Genç adam yanına gelen kıza bakıp biraz daha hızlandı. Genç kız Yiğit'in arkasından,

-Oyun istiyorsun anlaşıldı, dedi kısık sesle. Atını daha da hızlandırdı. Yiğit'in yanından geçtiği sırada atın sarsıntısıyla kaskın içine sıkıştırdığı saçları sırtına döküldü. Rüzgardan dolayı savrulan saçlarından düşen toka arkada kalan genç adamın kucağına uçtu. Yiğit gördüğü manzaradan etkilense de bozuntuya vermedi. Yüksek tepeye ulaştığında genç kızın büyük çınarın altında atından indiğini gördü. O da atından inip,

-Neden durdun? Diye sordu.

-Burası çok güzel... Büyülendim, dedi gözlerini kapatıp alnını atının alnına yaklaştırıp küçük bir öpücük bıraktı. Yiğit atların yularını eline alıp iki atı da çınarın alçak dallarına sabitledikten sonra genç kızın yanına gidip çınarın altına yönlendirdi. Ikisi de oturduğunda,

-Seni getirmek istediğim yer burasıydı. Küçükken canım sıkıldığında gelip burada saatlerce otururdum. Bu çınarın gölgesi beni yakıcı sıcaktan korur, tepenin yamacından esen rüzgar bütün sıkıntımı alıp götürürdü. Aşağıda akan derenin şırıltısı, rüzgarların esmesiyle birbirine çarpan yaprakların sesi, kuş cıvıltıları benimle dertleşirdi. Yada çocukluk işte ben öyle hissederdim. Şimdi hava o zaman ki gibi değil. Şimdi kış. Soğuk yapraklar ve kuş cıvıltıları yok. Rüzgar sert esiyor. Ancak derenin şırıltısı hala duyuluyor...

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now