-Ne oluyor, bak böyle yapma ne olur Zümra içine attıkça hasta olursun. Bana anlat inan seni anlarım, dedikten sonra güven vermek istercesine tebessüm etti. Onun söyledikleriyle biraz rahatlama hisseden genç kızda arkadaşına minnetle gülümseyip boynuna sarıldı.


-Teşekkür ederim canım benim ama inan anlatmak istesem anlatırım. Hem biraz olsun düşüneyim emin ol anlatırım, dedikten sonra arkadaşının kollarından ayrıldı. Bu kadar dolu ve karma karışık bir kafayla ders dinleyemeyeceğine karar verip adımlarını otoparkın çıkışına çevirdi. Tam çıkışa geldiğinde otoparktan içeri girmekte olan Yiğit'in arabasını gördü gözleri. Neydi bu şimdi. Ne yaptığını sanıyordu Yiğit. Ona bakmadan, umursamadan arabayla yanından geçip gitmişti. Gördüğünün şokuyla arkasını dönen Zümra onu arabasını park ederken göz hapsine aldı. Gayet sakin ve bir o kadar da umursamaz edasıyla arabadan indi. Yeşimde inip koşar adım yanına gelerek kollarını beline doladı. Tabi kambersiz düğün olur mu? Gözlerinin önündeki bu manzaraya daha fazla dayanamayacağına karar verip tekrar adımlarını çıkışa yönlendirdi. O sırada arkasından öfkeyle bakan Yiğit'ten bir haber...


Otoparktaki grubun yanına varan Yiğit hepsiyle selamlaştıktan sonra kendisine yapışan Yeşim'i biraz uzaklaştırdı. Bakışlarını az önce otoparka girerken fark ettiği Zümra'nın tarafına çevirdi. Nereye gidiyordu okuldan çıkmıştı da. Mücahit'in,


-Okula girelim, hadi.. demesiyle adımlarını okula çevirdi, ama aklı çoktan Zümra'yla birlikte okuldan çıkıp gitmişti..



Ne ara sahile gelmişti hiç farkında değildi Zümra, ancak ayaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını fark ederek ağaçların altındaki banka çöktü. Sonsuz maviliğe dikti gözlerini..


'Allah ne kadar güzel yaratmış' diye geçirdi içinden.. Önünden geçen insanlara çevirdi bakışlarını sonra. Kimisi aceleyle elinde çantası işe gidiyordu, kimisi yavaş adımlarla sabah yürüyüşünü yapıyordu, kimisi de sevdiği insanın kanatları altında huzurlu bir gün geçiriyordu işte.


Peki ya ben, dedi genç kız.. Ben ne yapıyorum.. Böyle pes etmişcesine oturup etrafı izlediği için kızdı kendi kendine. Yıllardır hiçbir şey yapmadan Yiğit'i sevmiş, ondan hiçbir karşılık beklememişti. Ama o beyefendi ne Zümra'yı ne de duygularını önemsememiş görmezden gelmişti. Önüne gelen her kızla takılıp gününü gün etmişti. Ama artık bu vurdum duymazlık Zümra'nın canına tak etmişti. Ne yapması gerektiğini bir türlü karar veremiyordu. Boş bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine çevirdi. Evet onu çok seviyor olabilirdi, ama artık bıkmış usanmıştı. Yıllardır Yiğit'i seviyordu, ama o onu bir kez olsun görmemişti. Bu düşüncelerle acı bir tebessüm geçti genç kızın dudaklarından. Eline damlayan bir damla gözyaşıyla artık kendisini tutamadı ve hıçkırıkları martıların sesine karıştı. Deli gibi ağlıyordu. Önünden gelip geçen insanlar tedirgin bakışlarını genç kızın üzerine kondurup çekiyordu. Ne kadar süredir öyle ağladığını bilmiyordu, kulaklarına dolan şefkatli ama sert aynı zamanda da tecrübeli sesle bakışlarını hızla kaldırdı. Gözlerinin önüne gelen görüntüyle şaşırdı. Bu tanımadığı adam da kimdi böyle?


-Çok canını yakmış olmalı.


-Af..afedersi..niz anlamadım, bir anlık şaşkınlık ve uzun süre ağlamasının etkisiyle sesi titrek çıkmıştı. Gözlerinin önündeki buğulu görüntüyü netleştirmek için titreyen ellerini kaldırmıştı ki, yaşlı adamın ona bir şey uzattığını fark etti. Bir iki kez gözlerini kırptıktan sonra, şaşkın bakışları arasında yaşlı adam eline ipek bir mendil tutuşturup önüne döndü. Zümra bir süre öylece mendile baktıktan sonra beynine komut vermeyi akıl edip göz yaşlarını mendille sildi. Tekrar başını kaldırıp yaşlı adama baktığında onun yine eski yerine oltasının başına döndüğünü gördü. Ne kadar sevimli göründüğünü düşündü bu yaşlı ton ton adamın. Başını tekrar önüne eğdi. Bir müddet öyle durduktan sonra yaşlı adamın sesiyle bakışlarını çevirdi.


-Hayat böyle üzülmek için çok kısa. Hele senin gibi güzel bir kıza ağlamak hiç yakışmıyor. Hayatın tadını çıkar güzel kızım. Canını sıkan her kimse, büyük aptallık etmiş. Ama boş ver dedim ya hayat kısa. Ne olduğunu anlamadan ömür geçip gidiyor. Seni üzenleri arkanda bırakıp önüne bakmalısın güzel kızım, dedikten sonra gözlerini denizden ayırıp genç kıza çevirdi yaşlı adam. Genç kıza güven verircesine sıcaklığı ta yüreğine işleyecek şekilde gülümsedi. Zümra'da aynı içtenlikle tebessüm etti yaşlı adama.


-Bak birde bu kadar güzel bir gülümsemen varken sen ağlıyorsun. Olur mu güzel kızım.


Tekrar tebessüm etti Zümra. Yaşlı adamı onaylarcasına başını sallamayı da ihmal etmedi. İyi olduğuna karar verip ayağa kalktı. Yaşlı adamın yanına yaklaştı birkaç adımda. Elindeki mendili yaşlı adama uzatıp,


-Teşekkür ederim, dedi. Yaşlı adam bakışlarını tekrardan genç kıza çevirip sıcak bir tebessüm daha gönderdi.


-Sende kalsın. Bunu görünce konuşmamızı hatırlarsın, böylece bir daha ağlamaman gerektiğini unutmazsın. Ve eğer dertleşmek istersen bu sahilin aşağısında bir balık lokantası var oraya beklerim. Zümra bakışlarını elindeki mendilde gezdirdi. Üzerinde bir çiçek deseni işlemesi vardı ve altında da Z.Y. harfleri işlenmişti. Bunu fark eden genç kız şaşkınlığını gizleyemeyerek, bunun ne anlama geldiğini sormak için, bakışlarını yaşlı adama çevirdi. Ancak onun çoktan oltasını toplayıp yolun karşı tarafına geçerek uzaklaştığını gördü. Yine tebessüm etmekle yetindi bu yaşlı tonton amcanın arkasından. Bu tebessüm biraz huzur, biraz minnet ve birazda güven barındırıyordu. O da adımlarını eve doğru çevirdi. Bugün olan tek dersini kaçırmıştı zaten. Bu saatten sonra okulda işi yoktu. Ancak bundan sonra herkesin karşısına bambaşka bir Zümra olarak çıkacaktı. Bu değişime herkes lal olacaktı. Herkesin dili tutulacaktı. Kendine bir söz verdi genç kız, bundan sonra asla ama asla onun için ağlamayacaktı, onu umursamadığını herkese en çok ta ona gösterecekti. Artık Zümra'da önüne bakacaktı. . .


*Öncelikle selamun aleykum geniş bir okuyucu kitlem olmadığı halde hikayeyi yayımlamaya devam ediyorum lütfen sizden rica ediyorum hikayeyi arkadaşlarınıza önerin şimdiden teşekkür ediyorum..

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now