Bölüm 64: dolu gözler ve titreyen eller

2.4K 261 30
                                    

Avucumu şakağıma daha çok bastırdım ve bir şeyler karalamaya devam ettim. Soru çözmeye koyulmuşken aklımı bir türlü verememiş ve rastgele şekiller çizmeye başlamıştım.

Öğlen arasındaydık ama benim canım kantine bile inmek istememişti. Boş sınıfta tek başıma oturuyordum. Diğerleri bir şeyler yemek için kantine gitmişti.

Birkaç gün önce babama annemin o adam tarafından saklanmış olabileceğini söylemiştim. Bu çok düşük bir ihtimaldi ama yine de umutlanmaya devam etmiştim.

Ancak bu sabah babam beni yanına çağırmış ve öyle bir şeyin mümkün olmadığını söylemişti. Test yaptırdığını ve annemin gerçekten de öldüğünü söylemişti. Bu çok acı bir şeydi. Bütün umutlarım da böylelikle tükenmişti.

Sabahtan beri annemin gerçekten de öldüğünü hatırlatıyordum kendime. Saçma sapan teoriler üretmek istemiyordum artık, ama bazen başarılı olamıyordum işte.

Aklıma sevgilimin düşmesiyle telefonumu cebimden çıkardım ve ona mesaj atmaya karar verdim. Aslında sabah da yazardım ama uyuyor olduğunu düşünüp yazmamıştım.

Yağmur: Uyandın mı?

Doğu: Okuldayım

Yağmur: Pardon?

Doğu: Yanlış okumadın evet

Doğu: Okuldayım

Doğu: Yat yat nereye kadar

Doğu: Dersleri dinleyeyim de kafam dağılsın dedim

Yağmur: Doğu sen şaka mısın

Yağmur: Daha tam olarak iyileşmedin bile

Yağmur: Hemen geri eve dön!

Yağmur: Amcan nasıl izin verdi gitmene?

Doğu: Vermedi

Doğu: Ona haber vermeden gitmiş olabilirim

Doğu: Zaten evde değildi

Doğu: Hoca bana tip tip bakıyor

Doğu: Doğu seni seviyor

Yağmur: Doğu!

Çevrim dışı olduğunda sıkıntıyla telefonumu gözümün önünden kaldırdım ve dudaklarımı kemirmeye başladım.

Her hareketinde canının yanmasından korkuyordum. Aradan bir hafta geçmişti ama iyileşmesi için yetmezdi ki. Ağır bir ameliyat atlatmıştı. Üstelik mental olarak ne kadar iyi olduğunu da bilmiyordum. Endişeleniyordum.

Sınıftan içeri kuzenlerim ve Yalın girdiğinde yüz ifademi düzeltmeye çalışarak yanıma gelmelerini bekledim. Birde benimle uğraşsınlar istemezdim. Zaten zor bir dönemden geçiyorduk.

Yalın yanıma oturdu ve elindeki kağıda sarılmış tostu bana uzattı. "Sana tost aldım. Karnına bir şeyler girsin. Güçsüz düşme."

Küçücük gülümseyerek tostu elinden aldım ve içimden gelerek konuştum. "Teşekkür ederim, abi."

Yalın ilk önce bir şey değil dercesine bana gülümsedi. Sonradan jetonu düşmüş gibi gözleri kocaman açıldı ve bana inanamayarak baktı. "Ne dedin sen?"

"Abi." Dedim tekrar gülümseyerek.

Gözleri dolduğunda işaret parmağıyla kendini gösterdi. "Bana?"

Gözlerinin dolması beni de duygulandırdığı için gülümsemem buruk bir hal aldı. "Evet."

Öğretmen masasında oturan Serkay hayali gözyaşlarını silerek konuştu. "Bende ağlayacağım şimdi."

Yalnızlığımı alamaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin