Bölüm 29: çarpışmalar ve çaylar

Start from the beginning
                                    

Tam dudaklarını aralayacakken koridorun başından bu sefer Yalın'ın sesi duyuldu. "Çok beklemem gerekmedi. Tabii patronun oğlu olunca hemen bana yardımcı oldular."

Yalın yanımıza geldiğinde Doğu boğazını temizledi. "Ne haber Yalın?"

"İyidir Doğu, senden ne haber? Ne yapıyorsun burada?" Dedi Yalın başını sallayarak.

"Bende iyiyim. Babamın bir dosyasını getirmek zorunda kaldım."

"Getirdiği dosya da yanlış dosyaymış." Diye ekledim kendimi tutamayarak.

Yalın bu dediğime yamukça sırıttı. Ardından bana döndü ve elindeki kağıda sarılmış sandviçi uzattı. Diğer elime de portakal suyumu verdi.

"Teşekkür ederim." Elimdekiler gerçekten iştah açıcı duruyordu.

"Rica ederim." Tekrar Doğu'ya döndü. "İstersen sende kendine bir şeyler al, beraber yeriz."

"Yok, ben eve gidip ders çalışacağım." Dedi Doğu onu reddederek.

Yalın başını yapay bir kederle salladı. "Tıp okumak bir başka tabii. Abimden biliyorum."

"Ben gideyim o zaman. Kendinize iyi bakın." Son kez bana baktıktan sonra arkasını döndü ve gözden kayboldu.

Yalın beni yönlendirerek bizi yürüttü ve babamın odasına girmemizi sağladı. "Bizde şunları yiyelim. Çok acıktım."

Koltuk takımına oturduktan sonra sandviçlerimizi afiyetle yemeye başladık. Ara sıra konuşuyor ve güzel vakit geçiriyorduk. O kötü olay asla yaşanmamış gibi davranıyorduk.

Sandviçim ve portakal suyum bittiğinde ayağa kalktım. "Tuvaletler nerede? Ellerimi yıkayayım."

"Koridorun sonunda. Görürsün zaten."

"Sen ellerini yıkamayacak mısın?" Diye sordum.

Ellerine bakıp omuz silkti. "Kirlenmedi."

Bende omuz silktim ve odadan çıktım. Koridorun sonuna doğru yürürken içimi tuhaf bir his kapladı. Bir çift gözün beni izlediğini hissediyordum.

Başımı omuzumun üzerinden arkaya doğru çevirdiğimde kimsenin olmadığını gördüm. Koridor bomboştu.

Başımı hayali bir şekilde iki yana salladım. Sadece kafamda kuruyordum. O yalanan şeyler beni korkuttuğu için böyle hissediyordum sadece.

Tuvalete vardığımda içeri girdim ve ellerimi yıkayıp kuruladım. Aynadan yüzümü incelemeye başladığımda biraz solmuş olduğumu fark ettim.

Umarım bu olaylardan kurtulur ve huzurlu bir hayat yaşardık.

İç çektim ve lavabodan ayrılıp babamın odasına geçtim. Yalın koltuğa yayılmış bir şekilde telefonuyla uğraşıyordu. Bende kitaplığın önüne geçtim ve kitapları kurcalamaya başladım. İlk başta çekinsem de bu çekincemi kenara atmaya karar vermiştim.

Dakikalar geçtiğinde ben hala kitaplara bakmaya devam ediyordum. Benim aksime Yalın sıkılmış olacak ki oflayarak yığıldığı yerden kalktı. "Ne yapalım? Canım sıkıldı."

İncelediğim kitabı tekrar raftaki yerine koydum ve ona döndüm. "İstersen eve gidelim."

Birkaç saniye düşündükten sonra başını onaylarcasına salladı. "Gidelim ya. Kamil abi de ne zamandır bekliyor zaten."

Masada bıraktığımız çöpleri attıktan sonra odadan çıktık ve asansöre bindik. Bu sefer çok beklemek zorunda kalmamıştık. Alt kata indiğimizde çıkışa doğru yürüyen Onur'la karşılaştık ve durduk.

Yalnızlığımı alamaz Where stories live. Discover now