Bölüm 28: şirketler ve çalışanlar

Start from the beginning
                                    

Hazır olduğumu gördüğünde evden beraber çıktık ve arabaya bindik. Babamın işe aldığı adam bize gülümsedikten sonra arabayı çalıştırmış ve yola koyulmuştu.

Aradan geçen dakikalar boyunca Kamil abiyle konuştuk. Nasıl bu işi bulduğundan ve ailesinden bahsetmişti. Elli yaşında bir adamdı ve güler yüzlüydü.

Yarım saatten biraz daha az bir sürenin ardından araba büyük bir binanın önünde durduğunda arabadan indik. Kamil abi bizi otoparkta bekleyeceğini söylemişti.

Ağzım açık bir şekilde önümde serili duran binaya bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Kaç katı olduğunu bile sayamazdım, o kadar yüksek ve büyüktü.

Yalın yüz ifademi gördüğünde sırıtmış ve kolunu omuzuma atmıştı. "Dilin tutuldu her halde."

Şaşkınlıkla bir ona birde koca holdinge baktım. "Her halde."

"İçeri girelim de Onur abim daha fazla sinirlenmesin." Kolu omuzumda olduğu için o yürümeye başladığında otomatik olarak bende yürümeye başladım. "Aslında inat ederek getirmezdim ama çok önemliymiş."

İçeri girdiğimizde bizi öyle bir kalabalık karşıladı ki şokuma şok eklendi. Çok insan vardı ve oradan oraya koşturuyorlardı. Bizi görenlerse Yalın'ı selamlıyor ve bana şaşkınlıkla bakıyorlardı.

Asansörlere vardığımızda Yalın düğmeye bastı ve beklemeye başladık. Bizimle birlikte bekleyen üç kişi daha vardı.

Arkamızda duran kadınlardan biri yanındakine fısıldayarak konuşmaya başladığında sesinin tonunu ayarlayamadı. "Asaf beyin kızı bu. Ölü gösterilmişti ama yaşıyor. Bak, Yasemin hanıma ne kadar da benziyor."

Bunu böyle rahat bir şekilde söylemesi yutkunmama neden olmuştu. Demek ki herkes biliyordu ölü gösterildiğimi. Gerçi, saklanılamazdı zaten. Yıllar sonra tekrar ortaya çıkmıştım sonuçta.

Yalın fısıltıları duyduğunda omuzunun üzerinden iki kadına baktı. Suratında sert bir ifade vardı. "İşinizi kaybetmek istemiyorsanız çenenizi kapatın."

Kızıl saçları olan kadın başını utançla eğdi. "Özür dileriz Yalın bey."

"Dedikodu yapacaksanız mümkünse biz ortalıkta olmadığımızda yapın. Bir daha affetmem." Dedikten sonra asansör geldi ve bindik. Kapılar kapandığında iki kadının binmediğini fark etmem uzun sürmemişti.

On ikinci kata geldiğimizde asansör durdu ve indik. Koridor bile kocamandı. Biraz yürüdükten sonra bir odanın önüne geldik. Yalın kapıyı çalmadan içeri dalmıştı, bende onun peşinden gitmiştim.

Onur başını okuduğu dosyadan kaldırdı ve Yalın'a sinirle baktı. "İnsan kapıyı bir çalar. Ne haydut gibi giriyorsun oğlum."

Yalın onu takmayarak çalışma masasının önünde duran iki koltuktan birine oturdu ve dosyayı masaya savurdu. "Dua et de o çok önemli dosyanı getirdik abi. Biz olmasak ne yapardın acaba."

Onur gözlerini devirerek dosyayı aldı ve içinde yazanları okumaya başladı. "Kırk yıl da bir iyilik yapacaksın onu da burnumdan getiriyorsun."

"Bizde böyle." Hala ayakta duran bana döndü ve göz kırptı. "Sen hariç Yağmur. Sana bu şekilde davranmam. Sen torpillisin."

Onur beni daha yeni görmüş gibi bana baktı. "Sen neden geldin? Ağrın yok muydu?"

Yalın ona onaylamayan bakışlar attı. "Kızı kovmaktan beter ettin."

"Öyle demek istemedim." Mahçup bir şekilde konuşmuştu. Eliyle boş olan koltuğu gösterdi. "Otursana."

"Oturma." Yalın ayağa kalktı ve koluma girdi. "Babamın ve Rutkay abimin odasını da göstereyim sana."

"İyi, gidin hadi." Yalın'a güvenemiyormuş gibi baktı ve işaret parmağını salladı. "Sakın ortlalığı karıştırma."

Yalın sırıttıktan sonra ona el salladı ve beni de peşinden sürükleyerek odadan çıktı. Biraz yürüdükten sonra başka bir odanın önünde durdu, ama bu sefer kapıyı çaldı. Çok geçmeden babamın sesi yükseldiğinde içeri girdik.

Babam bizi gördüğünde mutlu oldu, bunu yüzüne de yansıtmıştı. "Hoş geldiniz çocuklar. Onur söylemişti geleceğinizi. Her şey yolunda değil mi?"

"Hoş bulduk baba ve her şey yolunda." Yalın demin de yaptığı gibi kendini koltuğun üzerine bıraktı. Tek fark koltuğun daha büyük olmasıydı. Geniş bir koltuk takımıydı.

Büyük bir odaydı. Raflar ve üzerine dizilmiş tonlarca kitap vardı. Kapaklı dolaplar ve birkaç tablo da vardı. Çalışma masası da büyüktü ve üzerindeki şeyler çok düzenliydi.

Odayı incelemeyi bıraktım ve babama doğru adımladım. Yanına geldiğimi fark ettiğinde sandalyesini biraz döndürmüştü. Kollarımı boynuna doladım ve ona sarıldım.

Son günlerde harap olmuştu. Saatlerce bir şeyler bulmak için araştırıyordu ve çok az uyku uyuyordu. Her şey üst üste gelmişti ama bir şekilde ayakta durmayı başarıyordu.

"Babayı mı özledin." Dedi elini saçlarımda gezdirerek.

Sarılmamızı kestim ve ona çekinerek baktım. Babalığını hissettiren birine sarılmak gerçekten tuhaftı ama çok güzel hissettiriyordu. "Hıhı."

"Bende." Gülümsediğinde göz kenarlarındaki kırışıklıklar belli olmuştu. Eline birkaç şey aldı ve ayağa kalktı. "Bir görüşmem var. Siz rahatınıza bakın çocuklar."

"Bakıyoruz zaten baba." Yalın'ın keyfi gerçekten yerindeydi. Ayaklarını masaya koymuştu ve arkaya doğru uzanmıştı.

"Hergele." Babam başını iki yana salladıktan sonra bana son kez gülümsedi ve bizi yalnız bırakarak odadan çıktı.

Yalın o gider gitmez ayağa kalktı ve hala ayakta duran benin önünde beliriverdi. "Ne yapalım?"

Dudak büküp omuz silktim. "Bilmem."

"İstersen yiyecek bir şeyler alayım. Sandviç falan." Dedi bir öneride bulunarak.

Bu olabilirdi aslında. Evden çıkmadan önce yoğurt yiyip içine meyve kesmiştik ama yine de acıktığımı hissediyordum.

Aklıma yattığında onu onayladım. "Olur."

"O zaman ben gidip alayım. Aslında orada da oturabiliriz ama babamın odası daha rahat. Kendi halimizde takılırız."

"Bir telefon etsen onlar getirmez mi? Zenginsiniz sonuçta." Diye sordum merakla.

"Zenginiz." Burnuma bir fiske attığında yüzümü geriye çektim. "Çalışanlar hangi ekmeği yediğimi hala ezberleyemedikleri için en iyisi kendim gidip alayım. Özel bir isteğin var mı? Yoksa kafama göre bir şeyler alacağım."

"Yok, seç beğen al."

"Bir on dakikaya gelirim." Yanağımdan makas aldıktan sonra bir şey dememe izin vermeden odadan çıktı ve kapıyı arkasından kapttı.

Aklıma gelen şeyle elimi alnıma vurdum. Hangi içeceği istediğimi söylememiştim. Onu da kafasına göre alabilirdi ama benim canım aşırı derecede portakal suyu çekmişti.

Yalın'ın ortadan kaybolmadığını umarak odadan çıktım ve kapıyı arkamdan kapattım. Hızla yürümeye başladım ama onu hiçbir yerde göremedim.

Tam köşeyi dönerken hızımı alamadım ve biriyle çarpıştım. Dengemi sağlayamadığımda ellerimi o kişinin omuzuna koydum. Belime kollar dolandığında başımı korka korka kaldırdım.

Hiç görmeyi beklemediğim biriyle göz gözeydim.

⚡️

O biri kim acaba? 🙄

Diğer bölümde görüşmek üzere!

Yalnızlığımı alamaz Where stories live. Discover now