Bölüm 4: yanlışlar ve tuhaf davranışlar

Start from the beginning
                                    

Sessizlik sinirlerimi bozmaya başladığında boğazımı temizledim. "Şey..."

Üçlünün arasından siyah saçlı ve yeşil gözlü olanı dudaklarını araladı. "Biz aslında-"

Ondan bir büyük duranı sözlerini keserek hızla konuştu. "Bir karışıklık olmuş Yağmur. Seni aslında haftaya çağırmıştık. Sekreter yanlış anlamış."

Kaşlarım çatıldı bu dediğine. "Öyle mi?"

Halbuki bugün geleceğimi biliyor gibi görünmüşlerdi. Halime dedikleri çalışan kadın da ismimi biliyordu. Hatta beni salonda beklediklerini söylemişti.

Siyah saçlı gözlerini hafifçe açarak sözlerini kesene baktı. "Abi."

Abisi olduğunu öğrendiğim adam kardeşine uyarırcasına baktı. "Öyle Yamaç." Daha sonra bana döndü ve devam etti. "Tekrar özür dileriz. Seni buraya kadar yorduk."

Salak değildim, bir şeyler döndüğünü anlamıştım. Bakışları bu tanıya varmama yetmişti. Diğer adamın kafedeki tavrı ve şimdiki yaşananlar ortadaydı.

Ayrıca beni umutlandırmaları da sinirlerimi bozmuştu. Onca yolu para kazanmak için yürüyerek gelmiştim. Şimdiyse bir yanlışlık olduğunu söylüyorlardı.

Daha fazla burada durmak istemediğim için başımı salladım ve bir şey demeden arkamı döndüm. İçime birden bir korku düşmüştü. Bu evden ve tanımadığım insanlardan kurtulmak istiyordum.

Birden önüme isminin Yamaç olduğunu öğrendiğim kişi çıktı ve beni durdurmak için ellerini havaya kaldırdı. "İstersen seni eve bırakabiliriz. Bunu bir özür olarak kabul et. Onca yolu boşu boşuna geldin."

"Gerek yok, nasıl geldiysem öyle giderim." Yanından geçtim ve koridoru da yürüyerek dış kapıya vardım. Kendimi dışarı attığımda derin bir nefes alabilmiştim.

Tam yürüyecektim ki önümde bu sefer başka bir beden belirdi. Asaf beydi. "Özür dilerim Yağmur. Sanırım bir aksaklık olmuş. Yamaç'ın dediği gibi, seni eve bırakabiliriz."

Sırt çantamı daha sıkı tuttum ve anlaması için üzerine bastırarak konuştum. "Bakın, bir aksaklık olduğu için zaten sinirliyim. Sizin bir suçunuzun olmadığını da biliyorum. Ama lütfen benden tanımadığın bir adamın arabasına binmemi istemeyin. Ayrıca, haftaya da gelmemeye karar verdim."

Uzun konuşmamdan sonra yutkundu ve cevap verdi. "Tanımadığın insanların arabasına binmek istemediğini anlıyorum. Ama haftaya neden gelmek istemiyorsun?"

Düşündüğüm şeyleri dile getirmekten çekinmedim. "Doğruyu söylemek gerekirse bakışlarınız beni rahatsız hissettirdi. Burada çalışmamam daha iyi olacak."

Kenarda bizi izleyen üçlünün arasında duran Yamaç aralarından en küçük durana eğildi. "Çok açık sözlü, aynı benim gibi."

Asaf bey onu takmadı ve içimi rahatlatmak için konuştu. "Amacımız seni huzursuz etmek değildi."

"Öyle hissettiğimi inkar etmeyeceğim." Yerimde kıpırdandım ve gitmek için yeltendim. "Artık gideyim."

Diyecek bir şey bulamadıklarında Asaf beyin yanından geçtim ve onlara sırtımı dönerek yürümeye başladım.

Üzerimdeki gerginliği atmaya ve bana olan bakışlarını unutmaya çalışarak eve giden yolculuğuma başladım.

Rutkay'ın anlatımıyla

Ne zamandır salonda sessizlik içinde oturuyorduk bilmiyordum. Yağmur gideli ne kadar olmuştu onu da bilmiyordum. Tek bildiğim şey gitmemesini istediğimdi.

Onu yakından ilk gördüğümde kafede çalışıyordu. Abisi olarak değil de bir müşteri olarak oturmuştum o masaya. O beni tanımıyordu ama biz onu aramış ve sonunda bulmuştuk.

Yamaç ellerini dizlerinin üzerine koydu ve uzun süren sessizliği sonunda bozdu. "Aynı anneme benziyor."

"Kopyası gibi." Diye ekledi babam başını inanamıyor gibi sallayarak.

Yamaç yerinde sabırsızca hareketlendi. "Onu ne zaman yanımıza alacağız?"

"Ona gerçekleri anlatmamız lazım." Dedim bende hızlıca.

Babam sıkıntıyla nefesini verdi ve elini sakalında gezdirdi. "Onu korkutmadan yapmalıyız bunu."

Yamaç ona inanamayarak baktı ve ayağa kalktı. "Ne korkutması baba! Eninde sonunda söyleyeceğiz zaten, neden bunu şimdi yapmıyoruz? O Kerim'e güvenmiyorum!"

Kerim'e bende güvenmiyordum. Kaldıkları evi izlettiriyorduk ve adamın eve giriş çıkış saatleri bir tuhaftı. Onun dışında elinde bazen alkol şişeleri oluyordu. Tuhaf bir tipti.

Yağmur'un bir büyüğü olan Yalın ayağa kalktı ve bize son bir kez baktıktan sonra salondan çıktı. Bir kız kardeşin varlığına hala alışamamıştı.

Onur da onun gibi düşünüyordu. Yamaç'ın bir büyüğüydü. Yağmur'a güvenmiyor ve yıllar sonra ortaya çıkan bir kız kardeş istemiyordu.

Onur boğazını temizlediğinde bakışlar onu buldu. "O kızı aramızda istemiyorum baba, ona güvenmiyorum. Yıllarca aramızda değildi ve şimdi de ailemize girmesine gerek yok. Düzenimizi bozacak."

Babam başını izlediği masadan kaldırdı ve Onur'a kaşlarını çatarak baktı. "Sen ne dediğinin farkında mısın oğlum?"

Onur alayla güldü ve konuşmaya devam etti. "Yıllar sonra birden bir telefon geliyor ve kızının yaşadığını öğreniyorsun. Gerçi, kızın olup olmadığını da bilmiyorsun ki. DNA testi yaptırmadan hemen bu tanıya vardın."

Yamaç ellerini iki yana açtı ve abisine inanamayarak baktı. "Annemize ne kadar benzediğini sende gördün abi."

Onur omuz silkti ve ilgisiz bir tavırla konuştu. "İnsan insana benzer."

Bu tavrı hoşuma gitmediğinde sıkılı dişlerimin arasından konuştum. "Saçmalıyorsun."

Babam ikimizin de sesini keserek ayağa kalktı ve son sözlerini söyledi. "Yağmur haftaya geldiğinde ona gerçekleri anlatacağım ve DNA testini yapacağız. Konu kapanmıştır."

Salondan çıktığında herkes sessizleşmişti. Yamaç ve ben bariz bir şekilde rahatlamışken Onur sinirlenmişti. Yağmur'un kız kardeşi çıkmasını istemiyordu.

Ama ben emindim, Yağmur bizim kız kardeşimizdi.

⚡️

Böylelikle abileri ve babayı da görmüş olduk. Hemen bir özet geçeyim:

Asaf (baba)
-45 yaşında
-şirket sahibi

Rutkay (büyük abi):
-25 yaşında
-şirkette çalışıyor

Onur:
-23 yaşında
-yeni mezun oldu, şirkette çalışıyor

Yamaç:
-20 yaşında
-tıp okuyor

Yalın:
-18 yaşında
-lise son

Yağmur:
-17 yaşında 

Umarım dört tane abi sizi tatmin eder. 🙄

Diğer bölümde görüşmek üzere!

Yalnızlığımı alamaz Where stories live. Discover now