Tamamen hazır olduğumda son kez aynadan kendime baktım. Güzel görünüyordum, birkaç yıl önceki aciz Sima şuanki bu halimi görse bir hayli şaşırırdı sanırım.

Mutfağın önünden geçerken beni gören Amelia koşarak yanıma gelmişti. "Günaydın Cherry hanım. Kahvaltınızı hazır etmiştim." Dedi sevimli kadın saygıyla." Sanada günaydın Amelia, ben bugün kahvaltıya kalmayacağım. Lütfen sen kahvaltıyı Aya ile birlikte yapabilir misin? Aklım onda kalmasın. He bide lütfen şu 'hanım' ekini ne zaman bırakacaksın? Lütfen ama." Dedim gülümseyerek. Aylardır ondan tek istediğim bana adım ile seslenmesiydi. Benden büyük birinin beni saygı sıfatı ile çağırması insanı utandırıyordu. Ne ben buna alışmıştım ne o vazgeçmişti. "Tamam Cherry hanım, pardon Cherry." Sevgiyle onun omuzunu sıvazladıktan sonra dışarıya çıktım.

Ciğerlerime soluduğum oksijen tıkanan bütün damarları açmış içimde huzur bırakmıştı. Hava ne çok soğuk ne çok sıcak öyle güzel ayarlanmış serin bir durumdaydı. Park halindeki arabama doğru giderken bahçede oturan Livio'nun özel şoförü beni bırakmak istemişti fakat kendim süreceğimi söyleyip evden uzaklaşmıştım.

Mete'nin gönderdiği evinin konumu baya uzaktaydı, ama ciddi anlamda uzakta. Şuan bulunduğum konumdan 50 dakikalık bir mesafede idi.

Olaysız sessizce geçen dakikaların ardından kocaman bir zengin mahallesine giriş yapmıştım. Mahallenin içlerinde bulunan krem boyalı, etrafı çitlerle sarılı büyük bahçeli, her katta büyük balkonları olan 3 katlı bir evin önünde durmuştum. Hafif bir kalabalık hakimdi evin bahçesinde. Daha önce yüzünü hiç görmediğim takım elbiseli genç adamlar ve birkaç naif görünümlü genç kızlar vardı. Göz göze geldiğim insanlara hafifçe başımı eğip selam veriyordum. Sonunda evin açık kapısından içeriye girince evin içininde gümüş renkli balonlara seslendiğini görmek beni güldürmüştü. Etrafı incelerken beyaz önlüklü bir kadın tam önümde dikilmişti. "Lavaboyu mu arıyordunuz efendim?" Dedi beni incelerken. "Doğum günü çocuğu nerede?" Dedim gülümseyerek. Kadının duyduklarına şaşırdığı her halinden belli oluyordu. "Mete bey mi?" Dedi şaşkın şaşkın. Sanırım ondan 'çocuk' sıfatı ile bahsetmem garibine gitmişti. Bu benimde komiğime gitmişti. "He Mete bey. O nerede?" Diye sordum tekrar gülümsememi kısıp. "Kendisi şuan odasındadır. İsterseniz burada bekleyebilirsiniz. Odasına yabancıların girmesinden hoşlanmaz dedi." Dedi kadın bu kez bana 'deli mi ne?" Dermiş gibi bakışlar atarak. "Söylediğiniz için teşekkürler." Diyerek kadının yanından uzaklaşmıştım. Patronuna çok sadık bir kadın olduğu her davranışından belliydi.

Telaşlı çalışan çalışanların ellerinde dolu tepsilerle arka bahçesi olduğunu tahmin ettiğim tarafa doğru koşuşturduklarını görmüştüm. En iyisi bende herkes gibi onu arka bahçede beklemeye karar verip o tarafa doğru gidiyordum ki bir şey çarpmamla neredeyse düşüyordum. Ayağımın neye çarptığını görmek için eğildiğimde ayağımdan uzaklaşan elektrikli küçük bir araba ile karşılaşmıştım. Kaşlarım şaşkınla çatılırken gözlerim arabanın uzaklaştığı yönü takıp ediyordu. Sol tarafımda kalan bir odanın kapısının önünde tekerlekli bir sandalyenin üzerinde oturan, kahverengi açık saçları kıvırcık tatlı dalgalara sahip, üzerinde ki toz pembe elbisesi ile, elinde kumanda tutan 8 yaş etrafında bir kızda durmuştu gözlerim. Elinde tuttuğu elektrikli arabanın kumandası ile kıkır kıkır gülüyordu. "Sizde herkes gibi ön bahçeden dolanmalıydınız arka bahçeye." Dedi çok düzgün İtalyancasıyla. "Birini arıyordum." Dedim sakince gülümseyerek. "Kimi arıyorsanız evin içinde değildir." Dedi olduğundan daha olgun görünmeye çalışarak. Sonrada tekerlekli arabasını hareket ettirip oradan uzaklaşmıştı.

HAYATIN SİMASIWhere stories live. Discover now