I'll go back to black.

71 13 20
                                    

Babamın yıllar önce tek bir kelimeyle verdiği söz, onun tarafından olmasa bile yıllar sonra tutulmuştu.

Annemin mezarı cehennemin yokluğundan çıkmış gibi değildi artık, ölmüş bitkilerin, susuzluktan kurumuş bir toprağın beşiğinde değildi.

Bir zamanlar gözyaşları içinde dizlerimin üzerine çöküp acının beni canlı canlı yemesine izin verdiğim yer değildi.

Sanki Tanrı'nın bahşettiği cennetinden ufak bir parça gibiydi.

Gerçek olamayacağına inandığımdan yaşadığımı hissetmek için bir adım attım.

Ayağım sağlam toprağa bastı.

Ve bir adım daha...

Temiz havayı içime çektim.

Tüm bunlar bir rüya değildi.

'Tıpkı o ceketin sıcaklığının rüya olmadığı gibi...'

Gözlerimi açtım.

Sasuke'nin evinde o zümrüt yeşili küpeyi bulduğumda her şey çok hızlı bir şekilde ilerlemişti.

Ona mezarlığı nasıl bildiğini ya da  o gün neden kendini bana açık etmediğini sormak aklıma bile gelmemişti.

Çünkü nefes alabileceğimiz ve sakinleşebileceğimiz bir zaman olmamıştı.

Ancak şimdi, benim için dünyadaki en değerli yer olan annemin mezarını tekrardan canlandırmıştı.

Bana söylememesinin nedeni belki de benimi için sürpriz olduğunu planlaması olabilirdi.

Yine de...

Bu hayatım boyunca aldığım en büyük hediyeydi.

'Ve Sasuke'ye daha da bağlanacağım hediye...' 

İçimde daha önce hiç hissetmediğim duygular yeşermeye başladı.

Minnettarlık, özlem, ihtiyaç...

Bir ad bulamadım.

O anda sadece hissetmeyi seçtim.

Ve kafamdaki tüm o kötü düşünceleri attım.

Ağaçların arasında yürümeye başladım.

Her bir adımım beni sebepsizce daha da mutlu etti, daha da huzurlu hissettim.

Annemin mezarı ileride açığa çıktığında ise yalnızca bana özel olan o anım, tuzla buz oldu.

Çiçeklerin kendine has renkleriyle çevrelediği mezarda başka bir figür vardı.

Simsiyah giyinmişti tıpkı benim gibi...

Gözlerini kapatan güneş gözlüğüne rağmen onu tanıdım.

Mikoto...

Benim geldiğimi hissetmiş olmalı ki mezara eğilmiş bakışlarını kaldırdı ve bana döndü.

Onun bu mezarı bildiğini bilmiyordum, gerçi annem çocukluk arkadaşıydı ve babam bu yüzden ona mezarın yerini söylemiş olabilirdi.

Ama neden bundan benim haberim yoktu?

Mikoto ile ilgili aklımda cevaplanmamış o sorular tekrardan açığa çıktılar.

Annemle ilgili, tüm geçmişiyle ilgili olan o sorular...

İçimi bir soğukluk kapladı ama dışarıdan hiçbir şey belli etmedim.

Mezara doğru bir adım attığımda güneş gözlüklerini çıkardı.

"Seninle burada karşılaşmak ne kadar da beklenmedik oldu..?"

Gözlerimi kıstım.

"Burayı nereden biliyorsun?"

Sorduğum soruyu cevaplamak yerine bana soruyla geri döndü.

"Oğluma iyi bakıyor musun? Sonuçta seni seviyor."

Sinirlendiğimi hissettim.

Yine de bozuntuya vermedim ve yanında dikildim.

Sasuke'nin evindeyken onların anne-oğul ilişkilerinin de bir kısmını gördüğümü düşünmüştüm.

Çünkü Mikoto oğluyla konuşmaya çalışırken Sasuke onu başından savan bir tarafta olmuştu.

Bakalım, gözlemlerim doğru muydu?

"Evet, ona iyi bakıyorum. Onunla senin aksine oldukça güzel bir iletişimim var."

Engelleyemediği bir şekilde gözlerini kıstığında doğru yere parmak bastığımı anladım.

Aralarında bir şeyler vardı ve bu durum ilişkilerine zarar vermişti.

Sert bir sesle konuştu.

"Bu duruma sevindim."

"O zaman bana bir iyilik yap ve sana sorduğum soruyu cevapla. Burayı nereden biliyorsun?"

Bana doğru döndüğünde gözlerimi mezardan ve çiçeklerden ayırmadım.

"Babandan öğrendim. Üstelik buraya gelmek benim de hakkım, annen benim çocukluk arkadaşımdı."

Sırıttım.

Ama içim acıyla kavrulmaya başlamıştı bile...

"Neden şimdi buraya geliyorsun o zaman? Sakladığın her bir sır açığa çıkınca günahlarından arınacağını düşünüp mü annemi ziyarete geldin?"

Onu bilerek kışkırtıyordum çünkü her zaman kontrol sahibi birisi olsa da Sasuke ile tüm gerçekleri ortaya döktüğümüzde soğukkanlılığını kaybettiğini görmüştüm.

Bir şeyler sakladığını tahmin etmek zor olmasa da bu şüphemi Sasuke'den bilerek saklamıştım.

Sinirli bir şekilde bana döndü.

"Geçmişte yaşanılanlar seni hiçbir şekilde alakadar etmez."

İşte şimdi beklediğim fırsat ayağıma gelmişti.

"O yüzden mi annem ölmüşken bunca zaman saklandın? Babam onlardan kurtulmanın imkansız olduğunu söylerken sen nasıl onlardan uzaklaşabildin?"

Bunları sesli bir şekilde duymak onu etkilemiş olmalı ki geriye doğru bir adım attı.

Evet, bir şeyler dönüyordu.

Ve bunun sebeplerinden biri de Mikoto'nun sakladığı bir şeydi.

İşin ucu annem ile olan arkadaşlıklarına kadar gidiyor olabilirdi.

Göğsümün ortasında bir baskı hissettim.

Yine de Mikoto bana öylece bakarken duruşumu bozmadım.

"Hiç bir şey bilmiyorsun..."

Evet, bilmiyordum.

Sasuke'de bilmiyordu, ama benim gibi annesinin bir şeyler sakladığını tahmin ettiğinin farkındaydım.

Bana bir adım attığında geri çekilmedim.

Beni tehdit edebilirdi ya da kendini savunabilirdi.

Sonuçta, sakladığı sır her ne ise onu korumaya çalışabilirdi.

"O karanlık çukurun içinde annenle en büyük ortak özelliğimiz yatıyor, işte bunu kaçırıyorsun, Sakura..."

Kaşlarımı çattım.

"Sen neyden bahsediyorsun?"

Dudaklarını çocuksu bir edayla büzdü.

"Annenle ikimiz çok fazla insan öldürdük."

Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında her şey için çok geçti.

Ne olduğunu anlamadan boynuma ince bir iğnenin battığını hissettim.

Dizlerim bağı çözüldü ve görüşüm karardı.

Hiçliğin içine çekilirken kafam karmakarışık oldu.



Sasusaku ile kalın...

She And Her Sacrifice♟️/SASUSAKU FANFICTION [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin