| AÇIKLAMA | |TAMAMLANDI|
"Başından beri bana bilerek mi yaklaştın?"
"...... evet."
"Düşmanın kızını seviyormuş gibi yapmak zor olmalı."
Annette, kraliyet soyundan geliyordu ve askeri bir generalin tek kızıydı.
İki yıl süren tutkulu bir aşkın ardınd...
Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.
AU 716.
Düğünleri Lancaster'ın kalbindeki Manhern Kilisesi'nde gerçekleşti. Başkentin en büyük ve en lüks kilisesiydi, her iki duvarı da devasa vitray pencerelerle doluydu.
Şapel iyi giyimli konuklarla doluydu. Hepsi de Marki Dietrich'in yakınlarıydı. Damadın düğün sırası boştu.
Özellikle fabrika işçileri için kaotik bir devrim dönemiydi ama konukların yüzlerinde herhangi bir endişe ya da kaygı belirtisi görünmüyordu.
Heiner kayıtsız ifadesinin altında küçümsemesini gizledi. Sonra parlak bir gülümseme çizdi. Sadece bugün için dünyanın en mutlu damadı olmalıydı.
Nikâh memuru geline yerini bildirdi. Heiner kürsünün önünde dimdik durdu ve koridorun sonundan yürüyen göz kamaştırıcı beyaz figüre baktı.
Gelini çiçek koridoru boyunca ona doğru yürüyordu.
Marki Dietrich'in elini tutuyordu. Peçeli gelin beyaz buketiyle tertemiz ve kutsal görünüyordu.
Onun karşısında Heiner bilinmeyen bir korku hissetti. Kız son derece güzel ve masum görünüyordu. Kalbi zonkluyor ve ağrıyordu.
Çok geçmeden gelin platforma ulaştı. Heiner onun elini Marki Dietrich'ten devraldı. Beyaz dantel bir eldivenle sarılmış olan el, dikkatsizce dokunulmaması gerektiğini hissettiriyordu.
Damat ve gelin karşı karşıya geldi. Heiner hafifçe titreyen elini uzattı ve gelinin duvağını dikkatlice kaldırdı.
Duvak boyunca, zarif beyaz boynu ve ince çene hattı, kırmızı dudakları ve pembe yanakları ve derin okyanus mavisi gözleri sırayla göründü.
Gelini utangaç bir şekilde gülümsedi. Heiner önündeki yüce yüz karşısında sessizce inledi. İkili duygular karmakarışık bir şekilde birbirine karıştı.
Bu masum kadını yok etmek istiyordu.
Ya da sadece onun elini tutmak istiyordu.
ve uzaklara kaçmak.
Bu renkli ve mutlu dünyayı ondan almak istiyordu.
Ya da sadece onunla birlikte bu gürültülü ve acımasız dünyadan uzaklaşmak istiyordu.
Sadece birbirleri için her şey oldukları yerde olmak...
