49-Regret

563 53 127
                                    

-Uzun Bölüm-
200823

16 Aralık
Derin bir nefes alarak kapıyı açtı, hızla odaya girdi. Minho orada değildi. Kapıyı kapatıp dolabın kaptığını açtı, bol bir pantolon çıkardı. Minho'nun rafından bir sweatshirt aldı. Aldıklarını üstüne giyip etrafa bakındı, yerde gördüğü şortu ve tişörtünü alarak çıktı odadan. Elindekilerini kirli sepetine atıp çekingen adımlarla mutfağa ilerledi.

Kenarda duran küçük kare masanın önündeki sandalyede oturan Minho, duyduğu adım sesleriyle kafasını telefondan kaldırdı. Tebessüm etti, "Günaydın." dedi.

Jae dudaklarını birbirine bastırıp kafasıyla onayladı onu, diğer sandalyeye oturdu o da. "Güzel gözüküyor, ellerine sağlık." dedi masadaki yemeğe bakarak. Minho kıkırdadı, "Evet, dün akşam da yemiştik ya hani." dedi. Jae dün akşam ki yemeği ısıttığını anlamıştı. Sessizce yemeklerini yediler. Minho onun sessizliğini fazla takmadı. Normal, diye düşündü.

Okula doğru yola çıktılar hemen, önceki iki dersi kaçırmışlardı. En azından diğer derse yetişebilirlerdi. Minho, Jae'nin elini tutmak için uzandığında Jae ellerini sweatwhirtün cebine koymuştu. Minho kaşlarını çattı, ne yapıyordu böyle?

Jae çok fena utanıyordu, evet çok fazla ileri gitmemiş olabilirlerdi ama yine onun için utanç vericiydi. Elleri terliyordu, kalp atışları da hızlanmayı bırakmıyordu; yüzü de kıpkırmızı denebilecek derecede kızarmıştı. Sarhoş olsaydık da hatırlamasaydım, diye düşündü.

Sınıfa girdiler, tam zamanında yetişmişlerdi. Seonghwa'nın yanına geçtiler. Seonghwa heyecanla onlara döndü, "Minho, Minho! Aşık oldum ben. Çok pis aşık oldum." dedi. Minho kıkırdadı, "Bu yüzden mi o kadar çok aradın?" diye sordu. Seonghwa hızla kafasını salladı. "Kim peki?" diye sordu. Bir sır söylüyormuş gibi eğildi masaya, "Hongjoong'un kuzeni, Kim Vien." dedi. Jae duyduğu isimle kaşlarını çattı. "Kim, dedin sen?" diye mırıldandı.

"Kim Vien, tanıyor musun yoksa?!" dedi gülümseyerek. Jae kafasını iki yana salladı, "Hayır, diğer isim." doğru duyduğundan emin olmak istiyordu. "Hongjoong, dedim." dedi Park anlamazca. Jae alayla 'hah'ladı. "Soyadı, Kim mi?" diye sordu.

Seonghwa kaşlarını çattı, "Nereden tanıyorsun?" diye sordu. Minho dişlerini sıkmış neyden bahsettiklerini dinliyordu. Jae gülerek Minho'ya döndü, "Hatırladın mı, Eun'un doğum gününde biri bana sarkıntılık etmişti. Kim Hongjoong o işte." dedi. Minho sıktığı dişleri arasından zorla gülümsedi, kafasını salladı. Sinirleri bozulmuştu aklına gelince.

"Dünya küçük." dedi Seonghwa gülerek. "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu, Jae dün gece olanları unutup Seonghwa ile sohbete dalmıştı. Minho ise sinirle bacağını sallıyordu ve kollarını göğsünde birleştirmişti. Hocanın gelmesiyle sohbeti bırakıp derse odaklandılar.

Sınıfın kapısına ilerlediler, Minho elini kızın beline koyup ilk geçmesini sağladı. Jae'nin aklına tüm o anlar sırayla yüklenmişti sanki. Yutkunup bir adım atarak elinin boşluğa düşmesine sebep oldu. Minho çenesini sıktı, bir şey demedi. "Lee, İm!" kendilerine seslenilmesiyle arkalarını döndüler. Bölüm temsilcisiydi. Hoseok onlara gelmelerini işaret etti, ofise girdi. İkili kafalarındaki sorularla onun peşinden girdi.

Ciddi bir şekilde konuşmaya başladı: "Bakın, açık konuşacağım. Daha ilk yılınız, sınıfta kalmayın. Bu devamsızlıklar ne gerçekten? Arada derse gelmezsiniz anlarım, ancak bu kadarı da fazla değil mi? Ya eğitiminizi ciddiye alın ya da okumayın. Çünkü bu yaptığınız okumak değil, ailelerinizin emeklerine yazık ya!"

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now