17-Love Time

802 83 97
                                    

050723
novel -Stray Kids

27 Aralık
Bir gün kuzeninde kalan Yongbok, dün akşam Chan'a gelmişti. Jae, fazla odasından çıkmadığı için nasıl biri olduğunu pek anlamamıştı. Chan da düne göre çok iyiydi, sesi hâlâ vantilatör gibi çıkıyordu ama iyiydi işte.

Chan ile Yongbok salonda sohbet ediyordu. İki üç yıldır sadece telefonda konuşabilmişlerdi. Bu büyük aradan sonra çok iyi hissettiriyordu Chan'a.

Zil çalınca gülmeyi kesip ayağa kalktı Yongbok. "Sen otur." dedi Chan'a, İngilizce. Kapıya gidip açtı. Kapıyı açtığında gözleri ayakkabısında olan çocuk kafasını kaldırıp Yongbok'a bakınca şaşırdı. "Sen kimsin?" dedi Minho. Kapı zilini duyup gelen Jae, Yongbok'un yanına geçti. "Arkadaşıyım." dedi Yongbok, Korecede iyi değildi bu nedenle konuşmaktan çekinirdi. Minho kaşlarını çatıp Jae'ye döndü, "Jae?" dedi.

Jae gülmemeye çalışıyordu, "Chan'ın arkadaşı." dedi. "Ha, tamam." dedi Minho. Ayakkabısını çıkarıp içeri girdi. Montunu asıp Jae'ye sarıldı.

Yongbok sordu bu sefer, "Sen kimsin, peki?" Minho gülümsedi, "Sevgilisiyim." dedi. Yongbok kaşlarını çatıp Jae'ye döndü kafası karışmıştı, İngilizce sordu. "Siz ikiniz sadece arkadaş mısınız, yoksa çıkıyor musunuz? Anlayamadım."

Jae, göz ucuyla Minho'ya baktı. "Çıkıyoruz." dedi Minho İngilizce. Yongbok kafasını salladı. "İngilizce biliyormuşsun." dedi yine İngilizce. İngilizce konuşmaya devam ettiler. "Dil sınıfındayız, ikimizde." dedi Minho. Chan içeriden seslendi, "Kimmiş Lix?!"

Yongbok da ona seslendi, "Jae'nin sevgilisi!" dedi İngilizce. Jae'nin gözleri büyüdü. Chan'a söylememişti daha.

Chan içeriden hızla geldi, Minho'yu görünce hızla Jae'ye döndü. "Söylemeyi düşünüyor muydun?" dedi hafif sinirle, sesi zaten kalın geliyordu bu siniri üzerine korkutucuydu. "Dün, söyleyemedim. Sen, şeydin... hastaydın, bir de onun arasında söylemedim." dedi kısık çıkan sesiyle. Yongbok'un önünde bunu konuşmak istemiyordu. Tanımıyordu onu.

"Böyle bir şey olduğunda ilk bilmesi gereken ben değil miyim, Jae? Bak, geçen sefer ki gerçek değildi diye bir şey demiyorum ama bu üzdü beni."

Jae, Chan'a sarıldı ve "Özür dilerim." dedi. Chan da iç çekip kollarını sardı ona. "Tamam, sorun değil." dedi. Minho, Jae'nin kolundan tutup çekti. "Kardeşlik bağlarınızı güçlendirmenin zamanı değil." dedi salona ilerlerken. Chan gülerken Yongbok anlamadığı için boş boş bakıyordu. "Ne dedi o?" diye sordu Chan'a, İngilizce. Chan ona çevirince o da güldü.

Koltuğa oturdu Minho, Jae ondan biraz uzağa oturdu. Minho kaşlarını çattı, Jae'nin belini kavrayıp yanına çekti. Kolunu da omzuna attı ve gülümsedi. Jae kalbini kulağında duyuyordu, böyle şeyleri hep yapacaksa; kalp doktoruna gitmesi gerekebilirdi. "Böyle daha iyi." dedi Minho.

Chan ve Yongbok salona girdiler. Chan, ikiliyi görünce tek kaşını kaldırdı. "Baksana şunlara, kırk yıllık sevgili gibiler." dedi Yongbok'a dönüp. Minho dil çıkardı, "Abisi değilsin bir şeyi değilsin, istediğimi yaparım." dedi. Kafasını eğip kızı yanağından öptü. Jae'nin gözleri kocaman açıldı. Daha önce kimse onu öpmemişti. Bu böyle mi hissettiriyordu gerçekten? Yutkundu, kalbinde maraton koşusu vardı şu an.

"Onu gözümün önünde öptü, değil mi?" diyerek Yongbok'a döndü. O ise sadece Chan'ın dediğini anlamıştı. "Evet ama bu normal değil mi?" dedi. Chan kafasını iki yana salladı, "Benim çocuğumu öptü!" dedi ağlamaklı bir sesle.

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now