4-Little time out and a fight(?)

1.2K 138 148
                                    

İkiside sessizce yürüyordu. Jae'nin kulağında her zaman ki gibi kulaklık vardı. Minho ise elleri ceplerinde düşünceli şekilde yürüyordu. Yetimhaneye yaklaştıklarının farkındaydı. Jae ile biraz daha vakit geçirmek istiyordu. Bir anda durdu ve kızın kolundan tutup onu da durdurdu. Aklına ilk gelen şeyi söyleyiverdi, "Şey, dondurma yemek ister misin?"

Kız kaşlarını çattı, "Minho, Aralık ayındayız?" dedi. Minho omuz silkti ve "Olsun. Canım çekti, hadi." dedi. Jae gülümseyerek kafasını iki yana salladı ve "Tamam." dedi. Genç adam tebessüm etti. Kızın kolunu bırakıp gittiklerinin tersi yönde ilerlemeye başladı, Jae de onu takip etti. Girdikleri marketten birer dondurma alıp yakınlardaki bir parka gittiler. Issız bir parktı, bir tane bile çocuk yoktu. Salıncaklara oturup dondurmalarını yemeye başladılar.

"Aslında dondurma yemek iyi fikirmiş." dedi Jae kıkırdayarak. Minho güldü. Aralarında bir sessizlik oluştu. Bu sessizlik biraz rahatsız ediciydi. "Hiç kız arkadaşın oldu mu?" diye sordu Jae. Merak etmişti, oldukça güzel bir yüzü vardı. Kesin çok kez birileriyle çıkmıştır diye düşündü Jae. Kafasını çocuğa çevirdi vereceği cevabı merak ettiği için. Minho kafasını iki yana sallayıp "Hayır, hiç olmadı." dedi.

Jae şaşkınlıkla çıkıştı: "Ne, şaka yapıyor olmalısın? Çok yakışıklısın!" Minho güldü, "Teşekkür ederim, iltifat için. Fakat insanlarla çok haşır neşir olan biri değilimdir." diye açıkladı ona durumu. Devam etti: "Peki senin hiç erkek arkadaşın oldu mu?"

Kız kafasını iki yana salladı, "Hiç." dedi. Minho, Jae'yi taklit ederek konuştu, "Ne, şaka yapıyor olmalısın? Çok güzelsin!" Kız güldü ve "Pislik." dedi. Minho alınmış gibi bir yüz ifadesi takındı "Ayıp ama!" dedi. Jae bunu üzerine sesli bir kahkaha attı. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutluydu. Minho kızın gülmesini izledi. "Çok tatlı." diye mırıldandı istemsizce. Jae bunu duymuştu. "Efendim?" dedi anlamamış gibi yaparak.

Minho sakince tekrarladı "Çok tatlısın."

Jae kısa bir süre nasıl cevap vereceğini bilemedi. "Ben, şey... Teşekkür ederim?" dedi tedirgince. Kalbini hızlı atması anksiyetesinden kaynaklanıyordu herhalde, değil mi?

Uzun bir süre konuşup eğlendikten sonra tekrar yola çıktılar. İkiside ağır adımlarla ilerliyordu. Ayrılmak istemiyorlardı. Şuan okullarının normal çıkış saatiydi. Eğer Jae yetimhaneye gitmezse büyük ihtimalle başına iş açılırdı. Minho ile arkadaş olma fikri gerçekten güzel bir fikirmiş. İlk önce korkmuştu ondan, ona söyleyebileceklerinden. Ama daha ikinci günden onun çok iyi bir insan olduğunu anlamıştı.

Yetimhanenin kapısına gelince Minho'ya kaçamak bir bakış attı. Ona dönüp ani bir kararla sarıldı. Çocuk böyle birşeyi beklemiyordu. Havada kalan kollarını kızın beline sardı. "Teşekkür ederim. Yıllardır bu kadar güzel zaman geçirmemiştim." dedi Jae. Minho kızın göremeyeceğini bile bile gülümsedi. "Bende teşekkür ederim." diye yanıtladı onu. Yavaşça kollarını çekti kız. Bir adım geriye gitti.

"Ooo yabani kız, sevgilin de burada. Gizemli çocuk, acaba bu yabani şey ile çıkmayı nasıl kabul ettin? Rüşvet verdi, değil mi?"

Minho'nun arkasından gelen üçlüyle "Ah lanet olsun!" diye mırıldandı. Minho ise Changbin'in sesini duyunca çok şaşırmıştı, en çok da dediği şeylere. Hızla arkasını döndü ve hızlı adımlarla Changbin'in yanına ulaştı. Bu sırada Changbin korkuyla mırıldandı, "Minho hyung..." Changbin'in yakasından tutup bir tane yumruk geçirdi. Jae gözlerine inanamıyordu. Minho diğer bir yumruğu geçireceği sırada hızla Minho'nun yanına gidip onu kolundan tutup geriye çekti.

"Seo Changbin! Bir daha bu kıza bulaştığını görürsem, ciddiyim yaşatmam seni!" diye bağırdı bir parmağını havada sallarken. Changbin korkuyla kafasını eğdi, arkasında ki ikili de aynı şekilde. "Peki hyung." Jae, Changbin'in ismini bilmesine şaşırarak mırıldandı "Siz tanışıyor musunuz?" Minho kıza döndü, "Lise birdeyken bunlarla aynı okuldaydım, ortaokul lise karışıktı. Bu hallerini görmesem arkadaşız derdim." dedi arada sinirli bakışlarını üçlüye yollarken.

Jae yutkundu ve üçlüye baktı. Bu sırada Minho derin bir nefes aldı, daha sakindi şimdi. Jae'ye dönüp ellerini omuzlarına koydu, "Bir daha sana bir laf dahi edecek olsalar bana söyle. Yaşatmam onları." dedi.  Kız çekinerek cevapladı onu, "Tamam."

Minho üçlüye döndüğünde Changbin konuştu hemen "Hyung, senin kız arkadaşın olduğunu bilmiyorduk. Özür dileriz." Minho tekrar sinirle üzerine yürüdü, "Benim kız arkadaşım olmasa yapmaya devam edecektin yani?!" diye bağırdı yüzüne doğru. Jae küçük dilini yutmuştu, benim kız arkadaşım mı demişti o? Gözleri kocaman olurken zaten hızlı atan kalbi duyduklarında daha da hızlanmıştı.

Hiçbir şey olmamış gibi Minho'nun elinden tuttu ve yavaşça geriye çekti. "Minho, hadi boşver. Git sen evine." dedi. Elleri titriyordu, korkuyordu şu an Minho'nun onu yargılamasından. Ama buna rağmen elini bırakmadı. "Onlar cezasız mı kalsın Jae!" dedi hafif yüksek sesle. Jae hafifçe iç çekti. "Buna neden bu kadar takıldın ki? Ben üstünden kalabilirim. Şimdi daha fazla olay çıkmadan git." dedi bir üstünlük yaratmaya çalışarak.

Kız, Minho'nun elini bıraktı. Minho arkasını dönüp sinirle yürümeye başladı. Bu söyledikleri hiç hoş şeyler değildi ne yapmasını bekliyordu ki, onlara katılmasını mı? Ona böylesine kötü laflar edilirken durup izleyemezdi ya?

Jae arkasından gelen üçlüye bakmadan bahçeye girdi. Ne diye takip ediyorlardı ki? Adımlarını hızlandırdı. Changbin zaten dudağının kanamasıyla ilgilenmeliydi. Ne diye onun peşinden geliyorlardı ki. "İm Jae!" dedi Changbin. Kız yavaşça kafasını çevirdi. Ne diyeceğini merak etmişti. "Ben şu zamana kadar dediklerim için çok özür dilerim. Kabalık ettim, ettik." dedi, kızın yüzüne bakamıyordu.

Jae hiçbir şey olmamış gibi kafasını önüne çevirdi ve kızlar yatakhanesinin kapı şifresini girdi görmemelerine özen göstererek. Kapı açılınca içeri adımladı hızlıca. Odasına geçip kısa bir duş aldı. Üzerini giyindi. Aynadan kendine bakarak saçını taramaya başladı. Çok değişik hislerle dolu bir gündü. İlk önce Minho ile mutlu olmuş sonra ise Changbin yüzünden kırılmıştı, ve en sonunda ise sinir olmuştu. Minho'nun kendisi hakkında bu kadar korumacı olması çok değişikti. Ve Jae'ye 'kız arkadaşım' demişti.

Kafasını iki yana salladı ve saçlarını kurutmak için odanın ortak kurutma makinesini eline aldı. Nazikçe saçlarını kuruttu. Ardından tekrar taradı saçlarını. Banyodan çıkıp yatağına attı kendini. Duvardaki saate baktı, biraz kestirebileceğini düşündü. Sonuçta dil bölümünü seçmişti. Nadiren de olsa dinlenebilirdi değil mi? Sayısal vs. seçmiş olsaydı soluksuz ders çalışmak zorunda olurdu. Bu düşüncelerle yavaşça uykuya daldı.

Birinin onu sarsmasıyla uyandı. "Yemek saati." dedi oda arkadaşı, ve Jae'yi beklemeden çıktı odadan. Kız yataktan kalkıp ayakkabılarını giydi. Sallana sallana yemekhaneye indi. Yemeğini alıp her zamanki yerine oturdu. Yemeğine başlayacağı sırada oturduğu masaya üç kişi daha oturdu.

Karşısında oturan Changbin ve Hyunjin'e baktı , daha sonra yan tarafında oturan Jeongin'e çevirdi gözlerini. "Defolup gidin." dedi ve yemeğine döndü. "Yenge, biz özür dileriz. Gerçekten pişmanız." Jae, Hyunjin'in hitap şeklini duyunca ağzındaki yemek boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Bir bardak suyu kafasına dikti ve "Yenge mi?" dedi. "Evet, sen Minho hyungun sevgilisisin ya." dedi Jeongin, 'uy şuna' der gibi.

Jae kafasıyla onayladı ve "Sizin yerinizde olsaydım yüzüme bakamazdım." dedi. Changbin derin bir nefes aldı, "İm Jae, biz gerçekten dersimizi aldık. Hem bundan sonra sana bir daha bulaşmayacağız."

Jae onun kafasını kırmak istiyordu. Ona karşı söylediği tüm o sözler, beyninde dolanıyordu. Yabani, insan sevmeyen, mal, çirkin, s***ük... Ve dahası. Sinirlerine hakim oldu ve yemeğine dönüp yemeye devam etti.
___________
Nasıldı?
Beğeniyor musunuz?
Yorum ve oy göremiyorum bu yüzden bölüm atma isteğim gidiyor.
Umarım seviyorsunuzdur.
Oy vermeyi unutmayın♥️
Bu sefer oy sınırı koymaktan başka çarem yok...
Sınır: 5 oy

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now