21-Under the moonlight

698 78 155
                                    

120723
can't remember to forget you -Shakira (ft. Rihanna)

2 Ocak
Chan'ın telaşla etrafta dolaşıp her şeyi kontrol etmesini gülerek izliyordu ikili. Bu kadar telaş yapmasına hiç gerek yoktu, Eun zaten onun yaptığı süprizi görünce dibi düşecekti. Sahil manzaralı kafenin her tarafını milyonuncu defa kontrol etti Chan.

Jae ayağa kalktı, omzundan tuttu onu. "Chris, sakin dostum." dedi İngilizce. Chan endişeli falan olduğunda onunla İngilizce konuşurdu. "Beğenecek mi ki?" diye sordu. Jae iç çekti, "Eğer ki beğenmezse kendimi gidip şu çatıdan atacağım." dedi kendinden emin bir şekilde. Minho da kalkıp kolunu Jae'nin omzuna attı, "Ve bende onun ardından atlayacağım." dedi onlar gibi İngilizce.

Jae eliyle sandalyeyi işaret etti, "Şimdi biraz otur, başımız döndü seni izlerken." dedi Koreceye dönerek.

Chan dünden beri doğru düzgün dinlenmemişti. Biraz dinlense iyi olurdu. Her şey harikaydı zaten. Eun'un en yakın arkadaşlarından bir kaç kişi içeri girince Jae, Minho'nun kolundan tutup kendisine bakmasını sağladı. Kafasıyla dışarıyı işaret etti.

İkili dışarı çıktıklarında Minho fırsat bilerek cebindeki sigara paketini çıkardı, bir tane yakıp dudaklarına götürdü. Jae sevmiyordu kalabalık ortamları ama Chan ve Eun için katlanacaktı. "Jae, kendini kötü hissettiğinde söyle çıkarız dışarı. Tamam mı?" dedi Minho ona dönerek. Jae kafasıyla onayladı onu.

"Geçen gün, rüyanda ne görmüştün? Hâlâ anlatmadın, bir de o telefon konuşması." dedi Jae üşüyen ellerini montunun cebine koyarken. Minho iç çekip anlattı, "Annem aramıştı, anca seneye geleceğini söyledi. İşleri uzamış, mış. Onun yüzünden gördüm rüyayı. Kocasının koluna giriyordu, 'Dava yalanına nasıl da kandın, biz sensiz iyiyiz. Bir hiçsin.' falan diyordu." Aklından hiç çıkmıyordu, arka plana atıyordu sadece. Yoksa hayatını yaşayamazdı.

Minho telefonunun çalmasıyla cebinden çıkardı elini. Telefonu açıp kulağına götürdü, "Efendim teyze. Evet, evet o evdi. Annem zaten seneye gelecek, boşuna durmasın ev. Oraya taşınacağım...tamam, tamam. Teşekkürler, görüşürüz."

"Taşınacak mısın?" diye sordu Jae şaşkınlıkla. Minho kafasını salladı, "Evet. Annem gelince birlikte taşınacağımız ev vardı. O benim hayatımı aldı, ben de onun evini alacağım." dedi sonda gülerek. Bu gülmesi gereken bir söz değildi, aksine üzücüydü. Jae bir elini cebinden çıkardı, "Ne olursa olsun seninleyim." dedi oğlanın elini tutarak. Minho tebessüm etti, "Biliyorum" dedi bir adım yaklaşıp kızın alnını öptükten sonra.

Jae uzaktan gelen Eun ve abisi Seokjin'i görünce konuştu, "İçeri girelim, geliyorlar." dedi. Minho sigarasını söndürüp çöpe attı. İçeri girdiler. Minho ellerini yıkamaya giderken Jae, Chan'a haber verdi.

Minho, Jae'nin yanındaki yerini aldı. Kafenin kapısının açıldı, ikili içeri adımladığında konfetiler patladı. Eun gülerek ellerini ağzına kapadı. Koşarak Chan'ın boynuna sarıldı. Abisi onları gülümseyerek izliyordu.

Chan adına gidip Seokjin ile konuşması gerekiyordu, Jae'nin. Chan istemişti ondan. Minho'nun kulağına doğru geliyorum diyip Seokjin'in yanına gitti. Kafasını eğip selam verdi. "Yardımın için teşekkürler oppa. Chan sen olmasaydın yapamazdı." dedi. Adam gülümsedi, "Ee, damadım sonuçta yardım edeceğim tabii." dedi. Jae güldü. Eun'un üvey abisi olmasına rağmen hem Eun'a hem de Chan'a karşı çok iyiydi hep. Ailesinin Chan'ı kabul etmesindeki en büyük neden Seokjin'di.

Voices |Lee Minho|Kde žijí příběhy. Začni objevovat