38-Father, drink, swim...

522 61 60
                                    

280723

apocalypse -Ciggarets After Sex

Evin içerisine çantalarını bırakıp arka bahçeye çıktılar. Babası onlara oturmalarını söyleyip içeri girmişti. Çok tatlı bir yerdi, deniz kıyısındaydı. Fazla büyük olmayan dikdörtgen bir masa vardı bahçenin kenarında. Jae ve Minho da uzun kenarına oturmuştu. Babası içeriden elinde bir tepsiyle geldi. Hava kararmıştı hafiften.

Tepsiyi masanın ortasına bıraktı, "Etler geldi!" dedi ve sandalyelerden birine oturdu. Jae etlere baktı, "Çok güzel duruyor, ellerinize sağlık!" dedi. Adam gülümsedi, "Güzelce ye kızım." dedi. Jae gülümserken adam etlerden bir tane kızın tabağına koydu. Minho 'hah'ladı, "Baba, ben senin çocuğunun o değil!"

Jae güldü. Adam Minho'nun tabağına da bir et koydu. "Al oğlum sende ye." dedi. Minho tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi, tabağına dönüp yemeğe başladı.

Adam sandalyesinin yanındaki sehpadaki poşeti açtı, içerisinden bir şişe soju çıkardı. "Soju?" diyip kendi bardağına doldurdu. Minho kendi bardağını babasına uzattı, babası onun bardağını doldururken "Jae, sen içmeyecek misin?" diye sordu. Jae kafasını iki yana salladı, "Yok, teşekkür ederim. Ben içmeyi pek sevmiyorum." dedi.

Adam 'sen bilirsin' dercesine baktı. Minho ile bardaklarını tıklatıp kafalarına diktiler. Adam bardağı bırakıp yemeğe dönerken sordu: "Eee, anlatın bakalım nasıl tanıştınız?"

Minho o günü hatırlayınca Jae'ye bakıp gülümsedi. Babasına döndü, "Geçen sene, yeni okulda ilk günümde; sıra arkadaşı olmuştuk. Çok çekinmişti benden," kıkırdayarak Jae'ye bir bakış attı. "Sonraki gün ona arkadaş olmayı teklif ettim. Duygularım olduğunu fark etmemiştim, sebepsizce ona yaklaşıyordum."

"Wuhuu, ilk görüşte aşk diyorsun." dedi babası, onunla arkadaşı gibi konuşması çok hoştu.

"Yaklaşık bir ay sonra, en yakın arkadaşı aradı. 'Sen aşıksın, Jae'ye. O senden hoşlanıyor.' falan dedi." Minho bir anlığına sustuğunda sevgilisine dönüp baktı, şaşırmıştı. "Bir dakika, Chan sana söylemiş miydi?!" dedi, haberi yoktu. Minho kafasıyla onayladı onu. Jae 'hah'ladı, "Vay şerefs-" derken Minho'nun babasının da yanlarında olduğunu hatırlayıp yalandan öksürdü. Hafifçe kafası eğip düzeldi, "Affedersiniz." dedi.

Adam ona gülerek cevap verdi, "Merak etme, kızım. Sorun olmaz." dedi. Jae rezil olduğunu düşünerek yemeğine gömülmüştü.

"Ailen nasıl, bir ara onlarla da tanışmak isterim." dedi adam. Jae kafasını ona çevirdi, Minho endişeli bakışları yolladı kıza. "Onlar ben küçükken vefat etmiş." diye açıkladı kız. En azından abisini bulmuştu. Adam buruk bir şekilde gülümsedi, "Artık bir baban var." dedi. Jae gülümsedi, "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Masadaki telefonuna baktı, bir sürü mesaj ve iki cevapsız arama vardı. Telefonu eline aldığında tekrar bir arama düştü. Minho'ya bakıp "Abim," dedi. Adama döndü, "İzninizle." diyip masadan kalktı.

Bahçenin biraz uzağına gidip aramayı açtı. "Alo?" dedi gülümseyerek. "Jae ödümü kopardın! Mesaj atıyorum bakmıyorsun, arıyorum açmıyorsun. Ödüm koptu, daha seni yeni bulmuşken..." abisinin hızla konuşmaya başlamasıyla kıkırdadı. Seni merak eden bir aile ferdinin olması çok güzel bir histi. "Affedersin, telefon sessizdeydi."

Abisi bir oh çekti, "Bir dahakine titreşim moduna al. Neyse evde değilsiniz sanırım, zili çaldım bir kaç kere açmadınız." dedi. Jae nasıl açıklayacaktı ki durumu. "Biz, şeydeyiz, Jeju'da. Minho babasıyla tanıştırmak için getirdi." dedi.

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now