16-(real) Couple

788 75 84
                                    

030723
loverboy - A-Wall

O aşık çocuk oluyordu, ve kız da onun aşık kızı olabilirdi. Onu evinden alır, gezdirirdi. Ona nasıl aşık olacağını gösterirdi. Bu yüzden gözlerini kapatmalıydı. Kendisine bakış şekli, oğlanı büyülemişti. O kadar güzel bir sevgisi vardı ki, terk edilirse kalbini fırlatıp atabilirdi.

25 Aralık
Kış tatiline gireli 5 gün olmuştu. Her zamanki gibi çok soğuktu. Kalın, kırmızı sweatshirtünün kollarını sıvadı. Elindeki ateş ölçerle hasta Chan'ın odasına girdi. Yatakta üzerine yorganı çekmiş yatıyordu. Yüzü solgundu, sanki ruh gibi. Baş ucuna yaklaştı, elindeki ateş ölçeri anlına tuttu. Üç tane bip sesi gelince baktı, "39." dedi Jae.

Ateş ölçeri komidine bıraktı ve banyoya gitti. Küçük bir bez bulup onu soğuk suyla ıslattı, fazla suyunu lavaboya sıkıp tekrar odaya döndü. Dikkatle Chan'ın alnına yerleştirdi. Jae söylenmeye başladı, "Off, bu Eun'da gidecek zamanı buldu. Yulaf yapayım desem bilmiyorum ki!"

"Sana dedim, değil mi o kadar. Gitme hasta olacaksın, bak göt gibi kaldın ortada." Chan bir kaç kez öksürdü. Jae oflayıp "Bekle sen, yulaf lapası yapacağım." dedi.

Mutfağa girip telefondan bir tarif buldu. Malzemeleri çıkartıp yapmaya başladı. Yapabildiği muamma ama deniyordu işte. Yarım saat kadar uğraşıp yapamayınca tencerenin içine fırlatırcasına bıraktı kaşığı. Bir of daha çekti. "Yapacak bir şey kalmadı." diye mırıldandı. Tezgahtaki telefonu alıp Minho'yu aradı.

"Ya bak, yulaf lapası yapmayı denedim. Bu yulaf lapası değil, başka bir bok oldu. Gel şuna bir el at, Tanrı aşkına!" Minho, onun sinirli konuşmasına güldü. "Tamam, yakınlardayım geliyorum. Görüşürüz." dedi Minho ve telefonu kapadı. Minho da her zaman dışarıdaydı.

Yaklaşık 15 dakika sonra kapı çaldı. Jae, Chan'ın odasından çıkıp kapıyı açtı. Siyah kargo pantolon ve gri sweatshirt giymişti, üzerinde de siyah kaban. "Mutfağa geç." dedi Jae mutfağa ilerlerken. Minho kabanını astı vestiyere.

Mutfağa girip kollarını sıvadı, "Göster bana yaptığın lapayı." dedi. Jae ocaktaki tencereyi işaret etti, Minho kapağını açıp baktı. "İyi ki az yapmışsın." İçerisindeki kaşıkla karıştırıp kıvamına baktı. Jöle gibi katıydı. "Çöpe gidecekmiş yoksa hepsi." diye ekledi.

Tezgahtaydı malzemeler. Tencereyi tezgahın en uzak köşesine koydu. Jae onu dikkatle izliyordu, neyi yanlış yaptığını merak etmişti. Minho malzemeleri başka bir tencereye Jae'nin yaptığı gibi eklemeye başladı. Yanlış bir şey yapmamıştı ki.

Tezgahın üzerindeki baharatlıklardan içinde tuz olanı aldı, bir yemek kaşığı da tuz koydu. Jae koymamıştı.  "Bir yemek kaşığı tuzun, kıvamda bu kadar fark yaratmayacağını söyle bana." dedi sinirle. Minho güldü, "Üzgünüm, ama öyle." dedi.

Tencereyi ocağa koyup altını orta derecede açtı. Yavaş yavaş karıştırmaya başladı. Jae'ye baktı, karıştırmayı bırakıp geri çekildi. "Sen karıştır." dedi. Jae yanına adımladı ve karıştırmaya başladı. Yan tarafa geçip nasıl karıştırdığına bakıyordu Minho. Jae kek çırpar gibi karıştırıyordu resmen. Jae de gülümseyerek gözlerini yüzünde gezdirdi. Tek odaklanabildiği şey Minho'ydu.

Minho fark etmişti, kafasını kaldırıp ona bakınca Jae hızla karıştırdığı şeye döndü. Minho arkasına geçip sağ elini, kızın sağ elinin üstüne koyup doğru şekilde karıştırmasına yardımcı oldu. Kafasını kızın sol omzunun üzerine koydu. Jae'nin kalp atışları Minho'nun ki gibi daha da hızlanırken "Niye bu kadar güzel gülümsüyorsun?" diye fısıldadı Minho, kulağına.

"Sana itiraf etmem gereken birşey var, Jae."  Minho'nun kalp atışlarını hissedebiliyordu. "Kalbimin ağzıma gelmesini sağlıyorsun. Sana aşık oldum Jae. Biliyorum, diyeceksin ben aşkı bilmiyorum. Ben öğretirim sana; aşkı, sevilmeyi, sevmeyi, her şeyi. Yeter ki, benim gerçek sevgilim ol." dedi Minho, kalbi kulaklarındayken.

Minho'nun son günlerde hareketleri değişikti evet ama bunu beklemiyordu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Elleri titremeye başlamıştı, gözlerini tüm mutfak tezgahında gezdiriyordu. Minho fark etmişti. Eliyle kaşığı bıraktırdı, kızı ellerinden tutup kendisine döndürdü.

"Jae, bak. Anladığım kadarıyla bana karşı boş değilsin. Senin de az da olsa bunun farkında olduğunu biliyorum. Lütfen bir cevap ver. Bu konuşmadan sonra arkadaş olarak devam edemem çünkü."

Jae kafasını eğdi, ondan hoşlanıyordu. Ama aşk nedir bilmiyordu. Belki de ona güvenirse dediği gibi güzel olurdu. "Evet." dedi mırıldanır gibi. Minho çok gergindi, kabul etmeyecek diye içi içini yiyordu. Jae'nin cevabını duymadığı için de pes etti.

Ellerini elinden çekti, bir adım gitti. Her şeyden vazgeçti o an, hızla atan kalbi söndü adeta. "Her şey için teşekkürler, Jae." dedi. Jae onun ne yaptığını sorguluyordu, "Gitme!" dedi.

"Ben, senden hoşlanıyorum."

Minho yutkunarak geri döndü yanına. "Gerçek sevgilim olacak mısın? Evet veya hayır." dedi. Buradan dönüş yoktu, hayır derse tüm o anıları acı verecekti Minho'ya. "Evet." dedi kız yutkunup Minho'nun gözlerine bakarken. Minho nefesini dışarı verdi, rahatlamıştı. Kızı belinden tutup kendine çekti ve sarıldı ona. Kollarını omuzlarından sarkıtıp belini tuttu. kafasını da kızın omzuna koydu. Jae de kollarını Minho'nun beline sardı.

Minho yavaşça ayrıldı, "Sen diğerleri gibi değilsin, ben sana aşık oldum. Bırakmam seni, merak etme." dedi. Jae gülümsedi. Şu anlık bir şey olmamış gibi yapacaktı, çünkü çok utanıyordu. "Yemeğe bak." dedi. Chan'ın odasına gitti.

"Birazdan olur." dedi Jae, Chan'ın yatağının kenarına oturarak. "Kimdi, o?" Chan hasta olduğu için değişik çıkam sesiyle sordu. Jae gülümsedi, "Minho. Lapayı yapamayınca onu çağırdım. O yapıyor." diye açıkladı. Yaklaşık bir dakika önce sevgili olmuşlardı. Bunu şimdi anlatmayacaktı, hasta hâliyle bir de buna kafa yoramazdı.

Ayağa kalkıp Chan'ın alnındaki bezi aldı, banyoya gidip soğuk suyla ıslattı. Fazla suyunu da lavaboya sıkıp tekrar odaya döndü. Bezi katlayıp Chan'ın alnına koydu. Lapayı yedikten sonra ilaç verecekti Jae.

"Jae!" içeriden Minho'nun sesi gelince ayağa kalkıp mutfağa ilerledi. "Oldu bu." dedi Minho tencerenin kapağını kapatarak. Jae'ye döndü, "Chan neden yapmadı, evde değil mi?" dedi. Jae derin bir nefes aldı. "Dün gece Avustralya'dan arkadaşı geldi. Onunla Han Nehrine gittiler. Gece 1'de. Şortla gitti bir de. Uyardım gitme, diye. Dinlemedi gitti. Sonra sabaha karşı da hasta oldu. Ateşi var. Eun'da ailesinin yanına gitti. Yulaf lapası iyi gelir diye düşündüm."

"Odasında mı?" diye sordu Minho. Jae kafasıyla onayladı onu. Minho mutfaktan çıkarken "Ben bir bakayım." dedi. Jae tenceredeki lapadan bir tabağa üç kepçe kadar koydu. Bir tane yemek kaşığı da alıp Chan'ın odasına gitti.

Tabağı komidine koydu, Chan'ın doğrulamasına yardımcı oldu. Alnındaki bezi aldı, "Chan bu tabak bitecek." dedi ve banyoya gitti. Bezi yıkayıp sıktı, evyenin altındaki dolabın kulpuna astı bezi. Sinir olmuştu Chan'a, en azından bir eşofman falan giyseydi. O kadar uyarmasına rağmen çıkıp gitmişti o şortla. Salona gidip telefonla uğraşmaya başladı.

Chan, lapayı yerken Minho güldü. "Jae, baya sinirliydi. Dikkat et bence." dedi. Chan gülümsedi. "Haklı ama. Dinleseydim onu, hasta olmazdım." dedi Chan değişik çıkan sesiyle.

Jae oflayarak kalktı koltuktan. Chan'ın odasına girdi. Komidindeli ateş ölçeri alıp Chan'ın alnına tuttu. Yine üç tane bip sesi gelince okudu yazıyı. "38. Düşmüş."  Minho gülümsedi, "Bak kıyamadı canısı arkadaşına." dedi. Jae, Minho'ya döndü sinirle. "Tamam, sustum." dedi Minho ellerini teslim olurcasına kaldırarak.
_______________
SONUNDA SEVGİLİ OLDUALRRRR
BAŞARDIM
KAKFSKVKSKFKS
Bu arada sarıldıkları yer medyadaki gibiii
Nasılsınızzz
Beğendiniz mi??
Biraz bayat bir teklif oldu ama hoş

-1064 kelime

Voices |Lee Minho|Where stories live. Discover now