37-Flight

507 65 36
                                    

240723

14 Eylül
Asansörden iner inmez çalan telefonu eline alıp kim olduğuna baktı. Babası arıyordu. En son buluştuklarından beri bir ay olmuştu. Jae'nin elini daha sıkı tutarken açtı telefonu. "Baba?" dedi. Jae onun babasıyla konuştuğu hiç duymamıştı. Onları küs sanıyordu, şaşırmıştı doğal olarak.

"Oğlum, nasılsın? Geçen sefer çok kötüydün." dedi babası neşesini yerine getirmeye çalışır bir ses tonuyla. Minho tebessüm etti, "İyiyim, çok iyiyim." dedi gözlerini Jae'ye çevirerek. "Sen nasılsın?" diye sordu. Tekrar önüne dönerek.

Adamdan bir kıkırtı duyuldu, "İyi olduğunu duydum ya, tüm yorgunluğum gitti. İşleri toparladım biraz, bilet alayım mı sana?" dedi sevinçle. Jae'ye döndü, onu bırakmak istemiyordu. Bir günlüğüne de olsa. Onu bırakırsa bir hemen gidecekmiş gibi geliyordu. "Bilmiyorum." dedi kafasını iki yana sallayarak. Aklına gelen fikirle gülümsedi, "Seni biriyle tanıştıracağım, iki bilet alır mısın?"

Babası güldü, "Tabii. O zaman bu akşama alıyorum iki bilet. Birazdan mesaj atarım." dedi. Minho onu onaylayarak veda etti.

Telefonu kapatıp yanında yürüyen Jae'ye döndü, "Akşam Jeju'ya gidiyoruz!" dedi. Jae şaşkınlıkla kafasını ona çevirdi. "Ne? Neden? Nereden çıktı?" diye sıraladı soruları. Minho güldü onun bu hâline, "Babamla tanıştıracağım seni." dedi. Jae'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Sevgilisinin babasıyla mı tanışacaktı. Çok gerici, onu yargılayabilirdi.

Jae'nin cevap vermemesine karşın yüzünü ona çevirdi. "Bir şey demeyecek misin?" diye sordu. Jae Minho'nun kırılmasını istemiyordu, ama çok korkutucu geliyordu bu. Yutkunup gülümsedi, "Sadece, şey.. şaşırdım, şaşırdım." dedi son kelimesinde sesini kısarak.

Minho onun önüne geçti, omuzlarına yerleştirdi ellerini. "Senin için gerici olduğunu biliyorum ama kimseyi yargılayacak bir insan değil o. Merak etme." dedi.

Jae iç çekti, "İster istemez gerici ama!" diye sitem etti. Minho ona gülümsedi, "Merak etme konuşmaya başladıktan sonra gerginliğin gider. Rahat adamdır." dedi. Jae biraz daha ikna olmuş gibiydi. Düşündü, ona güveniyordu. "Tamam ama biliyorsun, Pazartesi günü ders var." dedi aklına gelen şeyle.

"Yarın akşam döneriz." dedi Minho ve eski yerine döndü. Saate baktı, 12:24'dü. Babasının attığı biletlere baktı, 17:30'daydı. Dört saat vardı.

Changbin'ler çağırdığı için gidiyorlardı. Özür maiyetinde bir yemek ısmarlayacaklarmış. Dedikleri restorana vardıklarında içeri girip üçlüyü buldular. Jae gülümsedi, Hyunjin'in saçlarına baktı. "Hwang, saçların çok güzel olmuş!" dedi, videoyu gösterdikleri zaman kapüşonlu olduğu için fark etmemişti. Uzatmıştı saçlarını, sarıya benzer bir renkti. Gerçekten çok güzel duruyordu. "Teşekkürler noona." dedi, gülümseyerek. Minho yalandan öksürerek konuşmalarını kesti.

Changbin gergince gülümsedi, eliyle oturmalarını işaret etti. "Buna hiç gerek yoktu, Seo." dedi, Jae oturduktan sonra. "İçimizden geldi." dedi, Changbin gülümseyerek.

"Sanırım sizi affedebilirim. Jae ile barışmamı sağladığınız için." dedi Minho kollarını göğsünde birleştirip sandalyeye yaslanırken. Jeongin güldü, "Beni zaten en başta affetmeniz gerekiyordu. Ben hiçbir şey yapmadım Jae noonaya, değil mi noona?" dedi. Jae düşündü, gerçekten hiçbir şey yapmamıştı. Kafasıyla onayladı onu.

Voices |Lee Minho|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin