şimdi

1K 66 23
                                    

Cem, herkes sevilirken yıllarca sevgiye muhtaç kalmıştı. Kendini korumaya çalışırken yalnızlığını daha da büyütmüştü elleriyle. Arkadaş bile edinememişti. Samimiyeti, gerçek sevgiyi arayamamıştı bile. Kendini odasına biraz da kendi mahkum etmişti. Çocukluktan gelen alışkanlık mı yoksa ailesini az yada çok tanıyan hiç kimsenin kendisini sevmeyeceğine yıllar içinde iyice emin olması mı onu bu hale getirdi ayırt edilemezdi. Sonuçta sevilmeyişiyle birlikte Cem de annesinden başka kimseyi sevememişti.

Bu kadar sevgisizlikten sonra Turan'ın en küçük şefkati bile içini ısıtmıstı. Sevilmek isteyen Cem sevgiyi buldu sanmıştı.

Sevmek düşünmekti, şevkatti. Sevmek gece üstünü örtmekti, iş bulmaktı, sevdiği tatlıyı getirmekti, başka tatlılar denetmekti, parasını boşa harcamasına engel olmaktı, kendi tişörtünü vermekti, yağmurda ıslanmasın diye bi bahaneyle şemsiye götürmekti. O şemsiyenin altında yağmurdan beraber korunmaktı. Yemek yapışına yardım etmekti. Arkadaşıyla bira gecelerine ortak etmekti.

Siyah saçlar, kara derin birer kuyuya benzeyen gözlerdi. Kendinden 5cm uzun olan boy, yapılı bedendi. Cem'in ellerinden çok daha güçlü olan ellerdi.

O kara gözlere yakalanma korkusuyla gizli gizli izlenen dudaklardı, saçlarının taranma yönüydü, sakallarının aldığı şekillerdi. Adem elmasının oynayışına büyülenmekti sevmek.

Cem, kimine göre kısa kimine göre uzun olan o dört ayda Turan'a çoktan kapılmıştı. Sevgisi büyürken anlaşılma korkusu da büyüyordu içinde. Ne fikrini sorabiliyordu eşcinsellikle ilgili ne de kendini anlatacak cesareti bulabiliyordu. Ya kötü karşılarsa korkusu engel oluyordu. Uzağına gitmeye, gitmeye zorlanmaya hazır değildi.

Böyle yaşayıp gitmeye gönüllüydü Cem. Turan'ın da bi sevgilisi yoktu zaten. Yeterdi.

O gece aldığı darbelerle işittikleriyle korkularından da büyük bi kabusu yaşamıştı. Hiç soramadıklarının, hiç anlatamadıklarının cevabını öyle bir almıştı ki. Öyle ani bir darbeydi ki bu. Kendi de kendiyle ne yapacağını bilememişti. O değildi kendini açık eden ama açık etse neler olacağını görmüştü.

Neden Turan Cem'e onu tanımadan çok iyi davranabiliyorken gay olduğunu öğrenince bu derece iğrenerek bakabilmişti ki? Kaçtığı gözlere yakalanmıştı. Taa gözlerinin içine bakıyordu o gözler. Baktığı yerde ne görüyordu da bu kadar nefret doluydu?

Ya yanaklarına inen yumruklar.... Günlerce hayranlıkla izlediği parmaklar birleşip silah olmuştu şimdi. Demek yanlış yorumlamıştı her şeyi. Bırak Cem'in hissettiği gibi hissetmeyi insan olarak bile sevmemişti demek Turan. İnsan insanı neden döverdi?

O gece sevdiğini söyleyen, o kaldırımdan gelip alan, yaralarını saran, yatağını paylaşan, kollarına sığınışına sımsıkı karşılık veren Hakan'a gitmişti istemeye istemeye. Öyle sözler işitmişti ki "ellerini tutamazsam boşuna yaşayacakmışım gibi geliyor" demişti. En iyi bildiğini yapıp vazgeçmişti Turan'dan. Can havliyle tutunmuştu Hakan'a.

Gözünde öyle büyütmüştü ki zamanla. Onunla öğrenmişti çoğu şeyi, sevildiğine inanmıştı, öyle bir güvenmişti ki...

Sevmek Hakan olmuştu. Kahverengi saçlar, kahverengi hep Cem'e dönük gözler... Cem'in teninden daha koyu, dokunduğunda kolay kolay ayrılamadığı ten olmuştu. Cem'in tarayabildiği, istediğinde öpüp okşayabildiği saçlar olmuştu. Cem'in bi öpücüğüyle oynayan adem elması olmuştu. O adem elmasina bırakılan öpücükler olmuştu. Yakalanma korkusu olmadan izlemeyebilmekti sevmek. Korkmamaktı. İçini, dışını, geçmişini bile açabilmekti sevmek. Kimseye anlatamadıklarını anlatabilmekti.

Seni hep nazikçe okşayan silaha dönüşmeyen parmaklardı. Cesaretti sevmek, geçip karşısına 'seviyorum' diyebilmekti. 'Seviyorum' dediğini elinden tutup babanın karşına çıkabilmekti. Yeni hayat kurmak isteğine yardım etmekti. Beraber bulunan ev, birlikte boyanan duvarlar, alınan eşyalardı.

İlk öpücüktü sevmek. Sevdiğin hazır olana kadar, sevişmeyi çok istesen de sadece sarılıp uyumaktı. Kendini sevdiğine saklamaktı. Sevdiğin hazır olduğunda bir olmaktı. Hiç canını yakmamaktı bütün tecrübesizliğine rağmen.

Ne olduysa oldu sonra. Bi sebepsiz fırtına girdi aralarına.

Yapmaz dediklerini yapmıştı Hakan. Mantıklı bi sebep sunsa ömrünün her anını adayacaktı. Sevebildiği kadar sevecekti. Asla incitmeyecekti mesela, asla aldatmayacaktı. Kararlarında hep destekleyecekti. Yaşlandıklarında bile sımsıkı tutacaktı ellerini.

Ama elleriyle uğurladığı yerden öyle farklı dönmüştü ki geri. Hiç ihtimal vermediği şeyler yapmıştı ardı ardına. Vazgeçmeyi  sevmekten önce öğrenmiş birine yapılmayacak şeylerdi her biri.

Cem duygudan duyguya sürüklenmişti. Kendinden bile vazgeçmişti o pencerede. Bir tasadüf hayatta tutmuştu.

Turan ne kadar değişmişti. Ne büyük fedakarlık yapmıştı yaşayacak mı ölecek mi belli değilken. Sonra git dese de gitmemişti. Pişmanlığı gözlerinden okunan adam Cem'in tanıdığı adam mıydı?

Hayalini bile kuramamıştı Turan tarafından aşık olunmanın. Ama aşık gibi bakıyordu işte. Aşık gibi fedakardı, şevkatliydi, sevgiliydi.

Kaçmak istemişti Cem. Yanılgılara katlanacak gücü yoktu. Hep bir kez ve bir kişiyi seveceğini, ömrünü onunla geçireceğini hayal ederdi. Çok beklemeye razıydı. Kavuşmak olmasa bile yan yana olmak gibisi var mıydı? Turan'a hislerini böyle böyle büyütmüştü en başında.

Kendini inciteni incitmek isteyen yanıyla teslim olmak, sevilmek isteyen yanı savaşmış, teslim olmuştu sonucunda. Şimdi ruhu da bedeni de tepki veriyordu.

Korkuyordu. Çok korkuyordu pişman olmaktan. Pişman etmekten. Çünkü Hakan öyle bi girmişti ki gönlüne. Hayranlığı da sevgisi de onaydı artık. Selim'den işittiğine göre Eskişehir'e gidecekti. Tamamen vazgeçmişti demek Cem'den. Cem beklese de boşunaydı. Hakan'lı umutları tükenmişti.

Böyle duygularla bıraktı zamanında yumruk olup yanaklarına inen ellere ellerini. Çünkü içinde sevilmeye hasret yan doymamıştı bi türlü. Sevilmediği onca yıl telafi olmamıştı daha. Tıpkı annesi gibi vazgeçilen olmuştu kendi de. Cem doğru sorularla gelmesini beklerken bıkmıştı belki de Hakan. Sevmiyordu artık.

Şimdi yanındaki adam bi zaman vurup kırdıysa da 'seviyorum' diyordu. 'Bırakmam' diyordu. Cem duymak istediklerini başkasından duyuyordu.

O DEĞİL   [ bxb ]Where stories live. Discover now