savunmasız

1.6K 96 46
                                    

    İki hafta zor dayanmıştı Cem kafede çalışmaya. İçinde bulunduğu bunalım denizinden çıkmalıydı önce. Turan her seferinde siper olsa da Burak'la da arası açılacaktı bu gidişle. Müşteri şikayetleri, kırılan tabak-bardaklar bir-iki olsa lafı olmazdı da süregelene dur demeliydi biri.
 
İnsan kaybetme lüksü yoktu Cem'in. Burak'la helalleşip son verdi Turan dışında herkesin çektiği çileye.

Hiç yapmadığı bir şeyi yapacaktı şimdi. Bira kutularıyla dolu siyah poşetiyle evine gidiyordu. Dinmeyen sızıyı böyle uyuşturmaktı niyeti. Belki uykuya da dalardı da en azından birkaç saat dinerdi acısı.

Evinin sokağına dönmeden sokak lambalarının aydınlatmadığı bir metrelik alana girmesiyle apartmanların arasında kalan karanlıktan bir karaltı yaklaştı sessizce.  Kafası bu kadar dolu olmasa, kendini bu kadar sorgulamıyor olsa, nerede hata yaptığını bir bilebilse, bulabilse kendisini bu noktaya neyin getirdiğini. O zaman fark eder miydi sinsice yaklaşan düşmanı? Durdurabilir miydi en savunmasız anları olmasa?

 
Sadece gözlerini gizlememiş düşman ilk bıçak darbesinden sonra vazgeçer miydi bilse karşısındakinin ölümü ne kadar istediğini? Kötülük etmek niyetiyle iyilik yaptığını, dinmeyen acıya son verdiğini...

Tanımıştı Cem sadece bir anlığına göz göze gelseler de, anlamıştı düşmanın kim olduğunu. Nasıl bilmezdi yıllarca görünmekten kaçtığı bakışları. Daha bir iğreniyor gibiydi nedense.

Kimse şuçlu o değil demedi. O değil doğmayı seçen, O değil piç olmayı seçen, O değil seni sevmeyen bir kadınla evliliğe iten, O değil sana yapılan haksızlıkların sebebi, O değil lakaplar takan,  O da senin kadar üzüldü o arkandan konuşulanlara, O değil, O ödememeli bedelini demedi kimse. Ne Seher Hanım durdurdu kocasını, ne Levent abisi olmaz öyle şey dedi. Ne de vicdan söz hakkı bulabildi yanan yüreğe karşı.

Bir gün Cem'i sokağın karanlık köşesinde kanlar içinde bırakacağını bilse yine de yapar mıydı Hülya bilinmez.

Dört erkekten sonra doğunca kıymetli olmuştu Hülya. Yoksa kız çocuklarına nadiren değer verilirdi bu şehirde. Ondandır okuyabiliyordu, ondandır aşka cesaret edebilmişti. Anne babasının kıymetlisiydi.

Hatası anne babasını bambaşka insanlara dönüştürmüştü. El üstünde tutulanken eziyet edilen, aşağılanan olmuştu. Hasan'ın ilgisini hep bilir de küçümserdi. 'Ona mı kaldım' dediğine muhtaç olmuştu. Onca darbeye rağmen hayata sıkı sıkı tututan bir can vardı içinde. O yaşasın diye olmasa hangi güç giyim tarzını- konuşma şeklini-yürüyüşündeki aksaklığı kız arkadaşlarıyla gülüşme malzemesi yaptığı birine senelerce kadınlık ettirebilirdi ki?

Kendiyle gurur duyardı Hülya, Cem'i her elleriyle odasına kapattığında, oğlundan piç diye bahsedildiği her kulağına geldiğinde, Cem'i getirmemeleri şartıyla ziyarete kabul edildikleri Hasan'ın akrabalarının evine oğlunu arkada bırakıp her gidişinde, Cem'in yemeğini odasına her görüşünde, Cem'den sakınılan sevgiye her şahit oluşunda. 'İyi ki yaptım' derdi içinden. 'İyi ki çocuk doğurmadım senin gibi bi adamdan.'

Ayak sesleriyle bıçaklamaya son verdi Hasan. Kaçtı ardına bakmadan.

Turan'ın içine dert olmuştu Cem'in hali. Konuşmak, iş bulmasında yardımcı olmak istemişti. İlk kez Cem'in evine giderken gördüklerine anlam veremedi önce. Karanlığa girince görüş biraz daha netleşti. Yerde yatan Cem'di. Uzaklaşan, yerleri dövercesine ses çıkaran düzensiz adımlar geliyordu kulağına. Dizlerine çöktü, kanlar içindeki gençten alamadı bakışlarını. Ambulansı nasıl aradı? nasıl ne ara geldi bu hastane koridoruna hiç anlamadı.

Kendini suçluyordu. Keşke kafeden Cem'le birlikte çıksaydı. Hatta o malum gece yaşanmasa ,hiç vurmamış hiç o sözleri söylememiş olsa koruyabilirdi. Kim yaptı bilmiyordu ama yanında olsa yaşanmazdı bunlar.

Ameliyathane kapısı açıldı. Yoğun bakıma alınacaktı ne zaman kendine geleceği belli değildi. Belki günler belki aylar sürebilir diyordu doktor.

Hakan'a hiç haber verilmedi. Hakan'ın babası tembihledi sıkı sıkı Selim, Turan ve Burak'ı. Asker çocuktu mazallah, hem ayrılmışlardı zaten.

Turan ve Burak dönüşümlü geldiler önce. Burak'ın da bir hayatı, işi, kız arkadaşı vardı zamanla azaldı ve kesildi ziyaretleri. Bir Turan vazgeçmedi elini tutmaktan, her fırsatta gelmekten, cevap alamasa da başında konuşmaktan, özür dilemekten, mutlu sonlu hikayeler anlatmaktan vazgeçmedi hiç.

Hakan terhis olmasına yakın dayanamayıp aradı son 2 ay 3 hafta 5 gün ve 17 saattir kendisini aramayan mesaj dahi atmayan numarayı. Bir aşk imtihanıydı bu ayrılık Hakan'ın gözünde. Önce pes eden en çok sevendi. Kendi pes ediyordu şimdi. En çok seven Hakan'dı Hakan'a göre. Ulaşılamayan numarayı tekrar aradı emin olmak istercesine. İlk çalışta açılmasını bekliyordu oysa. Hasretle karşılanmayı bekliyordu. 'Neden aramayı-yazmayı bıraktın?' diye hesap soracaktı bi güzel. Cem de ona hesap soracaktı ayrılık için ama kıyamayacaktı Hakan'ın sesini bi duysa biliyordu Hakan.  Gelme dese de kışlaya kadar almaya gelecekti sevdiği biliyordu. Çantanın altına saklayıp hasretle kenetleyeceklerdi ellerini birbirine yol boyu.

Ama ulaşılamıyordu. Nasıl geçecekti şimdi kalan 1 gün 7 saat?

"Simsiyah bir acıya yazma beni" demişti ilk aşkı. Şimdi kendi neden aynı acıya yazıyordu dünyasını?

Yoksa kendi cevapsız bıraktıkça aramalarını-yazdıklarını Cem de böyle mi hissetmişti? Yoksa ayrılığı kabullenip çoktan arkada bıraktığından mı yazmıyordu bunca zamandır? Dünyam dediğine dünyasının köşesinde bile yer vermiyor muydu şimdi? 'Oooofffff ne yaptım ben?' diyordu Hakan.

Şimdi Cem'in her dakikasını yıl gibi yaşadığı karanlık kuyudaydı. Aşk kayıp gitmişti ellerinden. İmtihanı kendi kaybetmişti. Üstelik kimsenin umrunda değildi o imtihan. Farkına varması çok zaman alsa da anlamıştı. Cem olmadan Hakan olamazdı.

Can veremeyen biri vardı hastane odasında. Kaç kere ölüp ölüp ölememişti.Bunca zaman ruhuna kaç çizik atılmıştı, delik deşik edilmişti de bedeni inadına yaşamıştı. Şimdi bedeni delik deşik içindeyken ruhunda bir yer hala neye tutunuyordu ki? Kim kalmıştı umudedecek?

Kalbinin hangi köşesi diyordu "dur daha seveceğim var bu hayatta!" diye?

Sevdi mi sevmedi mi belli olmayan hangi aşıktı onu hayatta tutan? Veda etmek isteyen koca bedene hangi zerre karşı koyuyordu günlerdir de ezip geçemiyordu? Bir türlü kıyamadığı o kimdi?

O DEĞİL   [ bxb ]Where stories live. Discover now