her şeyin sonu

1.5K 99 55
                                    

       Cem sürekli düşünüyordu. Bıçaklanması çok sarsmıştı. Hayatını gözünün önünden geçiyordu. Nerede ne yanlış yaptım? Bendeki eksiklik ne? Neden başıma sürekli bunlar geliyor? diye kendini sorguluyordu. Suçu kendinde bulmaya başlamıştı. Keşke doğmasaydım diyordu sürekli. O zaman annesi Hasan'la evlenmek zorunda kalmazdı. O zaman annesi o kadar mutsuz olmazdı, o kadar ağlamazdı. Keşke doğmasaydım da dünyadan bi piç bi ibne eksik olsaydı diyordu. Kendini yaşadıklarına layık görmeye başlıyordu. Bütün dünya haklıydı da bi Cem fazlaydı. Herkes mutluluğu hak ediyordu, herkesin bi annesi, babası, kardeşi, arayanı, soranı vardı da bi Cem'in yoktu.

Annesi ölünce 'acaba Hasan beni ne zaman kovar?' diye korka korka uyumuştu kaç gece. Okula git dediğinde, hiç anlamamıştı neden böyle yaptığını. Hasan kendince iyilik yapmıştı, en azından liseyi bitirmesini beklemişti. En kötüsünü beklediğinden ona bile minnettar olmuştu Cem. Neden bütün dünyaya borçlu hissediyordu kendini?

Neden sığındığı evden dayak yiyerek, böyle küçük düşürücü bir şekilde ayrılmak zorundaydı?
"Seni seviyorum" diyen biri çıkınca neden kendisi aşık olmasa da elleri o ellere uzanmıştı? Tutunmak istemişti Hakan'a, sevmek istemişti, sevmişti.

Hep hayata tutunmak isteyen bi taraf vardı çünkü içinde.

Hakan'ı dinledi. Başta gerçekten 'anlatmazsan biter' dediğinde Cem anlatmayınca sinirlenmişti. Sonra Cem'in yazdıklarıyla anlatmamasının bir sebebi olduğuna inanmıştı. Ama Cem'i denemişti. Dönmeden bir gün önce arayıp Cem'e ulaşamadığında onu anladığını anlatmıştı. Cevapsız kalmanın insanı düşürdüğü mutsuzluğu anlamıştı söylediğine göre.

Boşu boşuna ne kadar üzülmüştü Cem. Şimdi gelmiş yine "seni seviyorum" diyordu. Sevmek bu muydu?

Niye Turan'a bu kadar borçlanmıştı? Bu şevkat niyeydi? Şimdi aşık gibi bakıyordu Cem'e, öyle davranıyordu. Nerden çıkmıştı bu sevgi? Sevse o sözleri eder miydi? Seven sevdiğine vurabilir miydi?

Hakan'ın babasının dedikleri... "Eğlendiniz bitti" demişti. Madem oğlu için başka hayalleri vardı neden Cem'le ikisine izin vermişti. Oğlunun eğleneceği bir oyuncak mıydı Cem?

Levent abisi Cem ona cinsel kimliğini anlattığında "sakın bir daha beni arama! Böyle günahkar olduğunu bilsem senin için parmağımı bile oynatmazdım" demişti.

Hasan da gelip öldürmek istemişti sonunda. Cem kiminin gözünde eğlence, kiminin gözünde günahkar, kiminin gözünde yaşam hakkı bile olmayan biriydi.

'Tabi Hakan da haklı' diyordu kendi kendine. 'Benim gibi birini kim sever?' diyordu. Neden umursasın göz yaşlarımı? Derken bi yandan hastane odasındaki pencereye tırmanıyordu. Bu dünyada mutlu olmaya hakkı yoktu. Bu dünyada sevmeye hakkı yoktu. Bu dünyada kimsesi yoktu.

Kim tanıdığı herkesin mutsuzluğu olmak isterdi ki? Cem de istemedi. Annesinin göz yaşı olmak istemedi. Akrabalarının utancı olmak istemedi. Hasan'ın katil olmasını istemedi. Turan'ın bu kadar fedakarlık yapmasını istemedi. Hakan'ın canı istediğinde gelip canı istediğinde gitmesini istemedi. Hakan'ın babasına endişe vermek istemedi. Levent'in yaptığı iyiliğe pişman olmasını istemedi.

Hastanenin 7. katındaydı. Bu dünyadan bir Cem geçiyordu. Sevdim diyenlerin bile sevmediği. Kimsenin evine, kimsenin yüreğine sığdıramadığı. Pencereye tırmandı. Oturdu. Tüm hisleri ayaklar altına alınmıştı. Gururu defalarca kırılmıştı. Kıranlardan uzaklaşınca gururunu koruyabileceğini düşünmüştü hep. O kırıklar öz sevgisini yitirmesine, kendini hep suçlu gibi hissetmesine, değersiz hissetmesine sebep olmuştu.

Gözlerini kapadı. Ruhundaki, bedenindeki ağrılara son vermek istedi. Dünyayı yaşam hakkı olanlara bırakmak istedi. Saatler önce başlamıştı ağlamaya. Turan'ın ziyareti bitip odada yalnız kaldığından beri bu haldeydi. Göz yaşları aklamaya devam ediyordu.

Son bir hamleyle kendini boşluğa bırakacaktı ki tam o anda beline sımsıkı dolandı iki kol. Cem'in incecik bedenini çekti odanın içine. Cem hiç bağırmadığı kadar bağırdı. Kendi sesinin bu kadar yüksek çıkabildiğini kendi de bilmezdi o ana kadar. Çığlıklar atarak kendini tutan kollardan kurtulmaya, pencereye dönmeye çalışıyordu. Cem'e sarılıp sakinleştirmeye çalışıyordu yabancı eller. Sonra başkaları eklendi.

Bir hemşire gelip sakinleştirici yapana kadar kimse durduramadı çırpınan kollarını, kimse susturamadı çığlıkları.

Yanlış odaya ziyarete gelen bi adam kurtardı Cem'i. 322 yerine 327'ye gelmiş pencerede hıçkırarak ağlayan genci görünce sessizce yaklaşmıştı.

Kötü şeyler hep üst üste gelir ya iyi şeyler de üst üste gelecek miydi?

O DEĞİL   [ bxb ]Where stories live. Discover now