ev

2.7K 173 27
                                    

Burak ve Turan'ın el birliğiyle hazırladıklarını yemeye koyuldular. Cem belli etmemeye çalışsa da bozulmuştu. İkidir tersleniyordu. Hem nerden bilsin Burak'ın Turan'dan 2 yaş büyük olduğunu. Turan daha büyük gösteriyordu. Israr etseler de çok fazla yiyemedi.

     Turan "yediysen seni eve bırakayım da dinlen" dedi. Cem başını sallamakla yetindi. Burak'a dönüp " kahvaltı için teşekkürler" dediğinde "Her sabah beklerim" diyen Burak'la gülümsedi ve Turan'ın peşinden dışarı çıktı. Turan bagajdan valizi alıp önden ilerledi. Cem almak istese de kendi taşımıştı. Eve çıkan merdivenler cafenin sol tarafındaydı. Merdivenleri çıkıp eve girdiler.

     Sade döşenmiş, gri ve beyaz rengin hakim olduğu, bol ışık alan bi evdi. Kısaca evi gezdirdi, arkaya bakan kocaman bi terası bile vardı. Bi odanın kapısını açıp burası senin dediğinde içeriye girdi, tek kişilik gri örtülü yatak, kapının olduğu duvarda  beyaz 3 kapılı bi dolap, açık gri duvarlar. Sade ve o kadar temizdi ki.

       Turan odayı inceleyen çocuğun yüzünü dikkatle takip etti, beğenip beğenmediğini anlayamayınca "dün akşam biraz temizledim, sevmediğin bi şey varsa değiştirebilirsin" dedi. Cem içinde bi sıcaklık hissetti. Geleceğini öğrenince temizlik yapmıştı demek. Çoğu zaman çatık kaşlı görünen bu adam ne kadar düşünceliydi aslında.  "Çok beğendim, gerçekten güzel bi evin var. Evini açtığın için teşekkür ederim, beni otogardan aldığın için de. Her şey için teşekkürler."
 

     Turan "iyi ol yeter, sen bugün dinlen, kafe 10 da kapanıyor ve kapanış bende. Genelde kafede yediğimden evde pek bişey yoktur. Öğlen ve akşam yemek getiririm ben."

     "Zahmet vermek istemem" diye  cümleye başlamasıyla Turan kaşını çatıp "öğlen görüşürüz" dedi ve çıkışa yöneldi. Dış kapıya kadar peşinden ilerledi ve kapıyı kapatırken göz göze geldiler . Cem "kolay gelsin." dedi. Kapıyı kapattı. İlk defa kullandığı söz biraz garip hissettirmişti. Çok düşünmek iyi değildi.

    Odaya yönelip valizinden temiz kıyafet alıp banyoya geçti, kısaca duş alıp bi şort tişört giyip odaya döndü. Yatağa girmesiyle kısa sürede uykuya daldı.
   
   Uyandığında saat 16:17'yi gösteriyordu. Çok susamıştı, mutfağa su içmeye gittiğinde masada yemek , bardağın altına tutturulmuş bi de not vardı: "uyandırmaya çalıştım ama duymadın, 7'de akşam yemeğinde görüşürüz."

     2 buçuk saat vardı. Bu sefer onu beklemek istedi. Acaba kızmışmıydı? Su içip gidip elini yüzünü yıkadı. Terasa geçip bi koltuğa oturdu. Aklına tel'u geldi.
Bilmediği bi numara 5 kez aramıştı dayısı olmalıydı, bi kez Levent, bi kez de Hasan. Önce Levent'i aradı.

     "Alo, kusura bakma abi haber vermeyi unuttum."

"Ne kusuru kardeşim. Sen duymayınca Turan'la konuştum. Bi ihtiyacın olursa haberim olsun."

"Teşekkür ederim abi, çok teşekkür ederim." Levent işte olduğundan kısaca konuşup kapatmışlardı.

      Dayısı olduğunu düşündüğü numarayı aradı:
" Alo"

"Cem,sen misin?"

"Evet, kimsiniz?"

"Ben dayın Kenan, Antalya'ya geleceksin diye bekledik. Her şeye rağmen kabul ediyoruz seni, sense bi haber bile vermeye tenezzül etmiyorsun. Hasan'ı aradım O da bilmiyor. Nerdesin lan sen babası kılıklı? Ortadan kaybolmak da mı genetik nedir?"

   Duyduklarıyla gözlerinden yaşlar firar etti. Elleri titremeye başlarken Levent'e minnet duydu taaa içerden. Sesini düz tutarak 

" Benim dayım falan yok, geleceğimi ben söylemedim, verecek hesabım yok" diyerek kapattı telefonu. Daha fazla konuşmanın anlamı yoktu. Hasan'ı aramayı es geçip dizlerini kendine çekip ağladı doya doya. Dayısının sözleri kafasında defalarca döndü. "Ortadan kaybolmak da mı genetik" derken öz babasından bahsediyordu. Hülya baba evine dönünce en büyük abisi üniversiteye, öğrenci evine gidip her yerde arasa da bulamamıştı.

    
     Hiç merak etmedi öz babasını Cem. Onu istemeyeni O da istemezdi. Bu kadar etkisi olmasaydı keşke hayatında. Hiç tanımadığı bi adam yüzünden kendini öyle değersiz hissettirmişti ki insanlar senelerce. Aynı değersizlik çukurunda hissetti işittikleriyle.   Hasan Cem'le aynı sofraya oturmazdı mesela.

    Ne kadar düşünse o kadar ağlıyordu. Turan gelmeden toparlansa iyi edecekti. Bu halini göstermek istemezdi. Gidip elini yüzünü yıkadı. Salondaki koltuğa oturup beklemeye başladı. Çok geçmeden kapıdan anahtar sesi geldi. 

O DEĞİL   [ bxb ]Where stories live. Discover now