kolay olsa

1.3K 88 61
                                    

Turan hemşireden olayı öğrenip gelmişti. Cem sakinleştiricinin etkisiyle uyuyordu. Turan yine baş ucundaydı. Hemşire Cem'in yalnız bırakılmamasını söylemişti.

Turan uyuyan Cem'i izlerken çok üzgündü. Bu durumda olmasında payı olduğunun farkındaydı. Geçmişi nasıl değiştirebilirdi ki? Ne yapsa kendini affettirebilir bilemiyordu. Acaba Hakan'la barışır mıydı? Ona da haber verse miydi? Belki bencillikti ama Hakan'a haber vermedi. Hem asıl onun Cem'i yalnız bırakmaması gerekmiyor muydu? Cem'i hak etmeyen asıl Hakan'dı. Yine de her an uyanabilir-sinirlenebilir ihtimaliyle eline uzanamıyordu Turan.

Sabah Cem uyandığında dün akşam üzeri olanlar akın etti aklına. Bi süre tavanı izledi. Sonra başını çevirince yanındaki koltukta kollarını göğsünde birbirine dolamış, başı rahatsız bir pozisyonda uyuyan Turan'ı gördü. Onu izledi yattığı yerden. Hala borçlanmaya devam ediyordu anlaşılan. Maddi borcunu öderdi de bu kadar iyiliği nasıl ödeyecekti?

Öldürülememişti, ölmeyi de becerememişti. Bundan sonra ne yapmalıydı?

'Dibe vurmanın en güzel yanı daha fazla düşecek yer kalmamasıdır. Artık yükselmekten başka seçeneğin kalmaz.' Bu sözler kimin acaba? Dibin ne olduğunu bilir mi bunu söyleyen? Ölümden daha dip var mıydı. İyiyi de kötüyü de bitirmek istemişti. Olmamıştı. Cem'in istemediği şeyler devam ederken, nasıl yükselecekti?

Cem hastane duvarlarını izledi. Aklı hala bulanıktı. Doğruyu bulmaya çalışıyordu. Hasan'ı düşünmek bile istemedi. 'Levent'ten öğrendiği kimliğim yüzünden bunu yaptı' diye düşünüyordu. İntikam Cem'e göre değildi. Bu güne kadar olduğu gibi Hasan'ı kaderin yazgısına bırakacaktı.

Aklı sonradan başına gelen Turan mı doğru yoldaydı? Yoksa birbirlerine emek verdikleri Hakan mı? Hangisinin ki daha affedilirdi?

Cem'in aklı da gönlü de geçmişti ikisinden de. Çünkü Can Yücel'in "Sonradan bilinen kıymetin, kaybettikten sonra farkına varılan değerin, bir de kaçırılan hevesin telafisi olmaz bence kusura bakmayın " dediği yerdeydi.

Turan da yorgun uykusundan uyandı. Gözlerini açınca Cem'le göz göze geldi. Yaslandığı yerden toparlanıp "Cem, uyanmışsın, nasılsın? "

Cem cevap vermeyince Turan devam etti. "Acıkmışsındır, kantine inip bi şeyler yiyelim." Çoktan hastanede kahvaltı saati geçmişti.

"Su?" Hemen yatağın yanındaki küçük dolaptan bi şişe su alıp, plastik bardağa doldurdu ve Cem'e verdi. Cem biraz doğrulup su içti. Turan bardağı alıp dolabın üzerine koydu. Cem üstündeki pikeyi yana atıp oturur pozisyona geldi. Bacaklarını yataktan sarkıttı. Turan'a döndü. " Ne istiyorsun? Benden ne bekliyorsun da bu kadar iyilik yapıyorsun? "

"Şimdi düşünme bunları, sadece iyileşmeye bak"

"Söyle ne istiyorsun! Söyle de bileyim. Önceden yaptığınla şimdi yaptıklarını aynı kefeye koyamıyorum çünkü."

"Yanında olmak istiyorum. Yaptığım şeyi telafi etmeye çalışıyorum." Biraz susup devam etti. "O gece öyle davranmasaydım, keşke sorsaydım, dinleseydim. Kendimi çok önceden fark etseydim. Bana eskisi gibi bakacaktın hala."

"Kendimi ben de tam olarak anlayamıyorum. Bildiğim tek şey affedemediğim. Ne seni ne diğerlerini ne de hepinizi bu kadar ciddiye aldığım için kendimi. "

"Bak ben pişmanım. Elimde olsa geri alırdım her şeyi. Söylediklerimi. Yaptığımı..."

"Öyle mi? İlla beni dövmen,hakaret etmen, başkasıyla sevgili olmam mı lazımdı kendini anlaman için!... "

Yataktan kalkıp devam etti "şimdi ne anlamı var bütün bunların. Bana bu kadar iyi davranman kendimden nefret ettiriyor. Sana muhtaç olmaktansa ölmeyi dilerdim. Ama olmadı işte."

"Ben bilemedim böyle hissettirdiğimi."

"Artık biliyorsun!"

"Senin de bilmediklerin var. Biraz iyileş konuşalım. Sen de biraz olsun pişman değil misin dört ay beraber yaşayıp hiç birbirimize kendimizi anlatmadığımıza? " dedi. Odaya sessizlik hakimdi şimdi. Bi süre ikisi de sustu. Turan haklıydı. Belki de konuşsalar...

Tam Cem konuşacakken doktor geldi. İlaçlarını düzenli kullanması önemliydi. Yakında taburcu olabilecekti.

Doktor gidince Turan'la kantine indiler. Belki de Cem onu da dinlemeliydi. Kantinde kahvaltılarını edince biraz bahçede yürüyelim dedi Turan, Cem kolunu bırakmayan adama bıraktı kendini. İsyan edecek hali de yoktu. Bahçe dediği ufacık bir alandı. İki üç ağaç, hastaneye sırtı dönük aynı sayıda bank. Çoktan doluydu hepsi. Biraz orada durup odaya geri döndüler.

Odada Hakan bekliyordu. Turan'ın dün gece uyuduğu koltuğa oturmuş, elinde kırmızı güller ve küçük kırmızı bi kutu. Cem'i görünce ayaklandı hemen. Gülleri uzattı almadı Cem, yanından geçip yatağına oturdu. Turan kapının yanında durmuş olacakları izliyordu. Hakan ona aldırmadan arkasını döndü ve Cem'in önünde diz çöktü. Kutuyu açtı. İçinde çift yüzükleri vardı. Cem'in hiç dikkatini çekmeyen, muhtemelen romantik sözler de etti.

"Ne bu?"

"Aşkım, seni seviyorum. Aramızdaki bağı simgeleyen bu yüzüklerin yeri parmaklarımız." Bi yüzük aldı ve Cem'in eline uzandı takmak için. Cem izin vermedi.

"Bitti Hakan. Bitti. Nasıl anlatayım daha? Ayrıldık. Benim için senden duyduğum 'seni seviyorum'un anlamı yok. Ben ne yaşıyorum sen yüzük diyorsun "

Hakan ayağa kalktı. "Neden? Babam haklı mı? Turan'ı işaret etti parmağıyla, niye bu adam hep yanında? Yalan mıydı her şey?"

"Git ya git bırak artık beni! Yalan olan sensin! Senin ki gibi sevgiye inancım yok!. Dün az daha kendimi pencereden atacaktım haberin var mı? Sabaha kadar baş ucumda kim bekledi haberin var mı?"

"Ne diyosun Cem? Ne... ne penceresi? Ne atması?

"Git! Bi daha sevmekten bahsetme! Git nolur ya! "

Hakan elindeki güllerin, yüzük kutusunun bu odada ne kadar saçma durduğunu fark etti sonunda. Onları koltuğun üstüne fırlatıp ağlayan Cem'e sarılmak istedi. Cem "git diyorum Hakan, istemiyorum" diye elleriyle ona engel olmaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamayan Turan kotuğa bırakılmış çiçek ve kutuyu aldığı gibi Hakan'ın kolundan tutup odadan çıkardı.

"Odada yalnız kalması tehlikeli olmasa sorardım ben sana. Git diyorsa gideceksin. Bi daha gelme alırım aklını" diye kulağına fısıldayıp, elindekileri kucağına tutuşturup ittirdi koridora doğru.

Odaya döndü. Cem cenin pozisyonunda uzanmıştı yatağa. Üstünü örttü. Koltuktaki yerini aldı. Zaman zaman Burak'ın aramalarına cevap vererek, iki gün daha geçirdi o koltukta. Cem sürekli "merak etme bi daha öyle bişey yapmayacağım" dese de gitmemişti.




O DEĞİL   [ bxb ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin