cinquante-quatre

210 8 146
                                    

-⤝♆*♆*♆⤞-

Harold o gece birbirlerine sarılarak uzandıklarında her şeyin geride kaldığını sanmıştı. Aralarında bir dargınlık kalmadığını biliyordu, konuşulması gereken meseleleri de konuşmuşlardı. Fakat Odette için hayatının bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmek bu kadar kolay olmayacaktı.

Evet, tüm geceyi birbirlerine sarılarak geçirmişlerdi. Birbirlerine güveniyorlardı, birbirlerinden başka kimseleri yoktu... bunu içten içe hissediyorlardı. Bu yüzden birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmeyi kesmemiştiler.

Ancak görünen o ki bu her şeyi düzeltmek için bu yeterli değildi. 

İkisinin de uyumasına engel olan, göz kapaklarının arasına sızan bir şeyler vardı. Ne olduğuna ikisi de parmak basamazdı belki, ancak tetik üstündeymiş gibi gözlerini kırpmadan koca bir geceyi geçirmiştiler. Odette, Harold'ın uyumadığını biliyordu; Harold, Odette'in uyumadığını biliyordu. Ancak kimse konuşmuyordu, nedeni bilinmezdi.

Hiç değilse dillendirilmezdi. Zira dillendirilmeyen bir şeyin gerçekliğinden de söz edilmezdi.

Onlar da kaçtılar işte... birbirlerinden, hislerinden, gerçeklerinden... Bedenlerinin arasında birkaç parça kumaştan gayrı engel yoktu, ancak sanki aralarında uzun uzun mesafeler girivermişti bu sessizlik uzadıkça.

Odette Harold'ın hayatına gireli dokuz ay kadar oluyordu. Ve Harold, Odette ona düşmanca bakarken dahi bu kadar uzak olduklarını hissetmemişti. Çıt çıkmıyordu, oysa ikisi de uyanıklardı. Niçin ikisi de cesaret edip tek kelime edemiyorlardı? Niçin uyumuyorlardı?

Sabahı böyle ettiler işte. Uyuyor numarası yapan soluk sesleri, yan yana duruyor numarası yapan bedenler.... Her şeyin farkında olan, fakat gözlerini yumup gerçeği görmemiş gibi yapan, birbirlerini kandırmaya çalışan iki insan.

Yine de Harold cesaret etmişti konuşmaya. Bir kez daha hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya karar vermişti.

"Benim bebeklerim acıkmadılar mı?"

Odette'se bu kadar umursamaz olamayacaktı. Bir şeyler vardı ve hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edemezlerdi. Kahvaltılar yapamazlardı, belki bir süre gülemezlerdi... normal olan ne varsa yapamazlardı sanki, anlıyor musunuz? Eskisi gibi olamazlardı...

Artık bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Ve Odette kahvaltı etmeyi bile bekleyemezdi artık. Harold'a bakmadan konuştu.

"Artık buradan gidelim," dedi, "Ben daha fazla burada kalmak istemiyorum... Yalnızca buradan gidelim."

Harold yutkundu. Bunu bekliyordu... elbette. Elbette gitmeyi isteyecekti. Ağır ağır başını salladı bu yüzden, sesi fısıltıdan farksız çıkıyordu, "Haklısın."

"O vakit bir şey yap..." dedi Odette acıyla dokunmuş sesiyle. Hafifçe kafasını kaldırıp Harold'a dönmüştü, sanki konuşarak anlatılmazdı bazı şeyler. Ancak Harold Odette'i görürdü, gözlerinde okurdu her şeyi, öyle değil mi?

Harold yutkundu ve bir süre Odette'e bakakaldı. Avuçları buz kesti bu acının karşısında, ta içi acıdı. O daha karısını sevmeye kıyamıyordu... bazısı dokunmaktan bile ona zarar verebileceği için çekiniyordu.

Bu kadar acı çekmesine nasıl dayanacaktı?

Buz gibi olmuş parmak uçlarıyla evrendeki en nadide mücevher Odette'in saçlarındaymış gibi nazikçe dokundu bir tutamına. Titreye titreye karısının yüzünü çevreleyen saçı kulağının arkasına iliştirdi, "İlgileneceğim..." dedi ve tekrar yutkunması gerekti, "Sen nasıl istiyorsan öyle yapacağız. Söz veriyorum." dedi, "Bunca zaman burada kaldığımız için bana kızgın olmalısın... Gidelim."

mon chéri | harry stylesजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें