trois

345 19 28
                                    

-⤝♆*♆*♆⤞-

Bu esnada kamp alanına girmişlerdi, ancak etrafta garip bir koşuşturmaca vardı.

Chad hızla askerlerden birini çağırdı, "Burada neler oluyor, hemen malumat ver, asker!"

Asker başını yere eğdi, "Şövalyemiz... Fransız esir..."

"Konuşsana asker!" diye gürledi Harold, "Ne olmuş ona?!"

"Esiriniz, prensim... kaçmış!"

Harold'ın gözlerinde bir anda öfke bürüdü, nasıl kaçardı! "Yıkıl karşımdan!"

"Bana hemen çadırın önünde nöbet tutan askerleri çağırın!"

-⤝♆⤞-

Kız kaçmıştı, üstelik bunu atlarla ilgilenen seyis fark etmişti! Güzel atın ilk evvel çalındığını düşünseler de kızın çadırda olmadığını fark edince her şeyi anlamışlardı. Kız çadırın arka tarafından ufak bir kesik açarak dışarı çıkmıştı. Üstündeki kıyafetler bir leydinin giydiklerinden çok bir erkeğinkilere benzediği için fazla dikkat de çekmemişti. Nasıl olduysa da kaçmayı başarmıştı.

"Beceriksizler!" diye gürledi, "Güvendiğimiz adamları görüyor musun, Wymond?"

Kimseden çıt çıkmıyordu.

"Ekselansları, herkes, her yerde kızı arıyor..." diye malumat verdi asker, "Tekrardan yüce affınıza sığınıyoruz, Prensim."

"Af yok! Defol karşımdan!" diye gürledi Harold, "Bundan böyle askerlerin başında Komutan Byron durmayacak! Sen duracaksın, Chad!"

"Siz nasıl arzu ederseniz, ekselansları..." dedi Chad hızla başını eğerken.

Harold öfkeyle soludu, "Derhal terk etsin burayı! Onun yüzünü görmek istemiyorum!" Kendi çadırında volta atıyordu, nasıl kaçardı! Nasıl onun emirlerine karşı gelip kaçardı!

Gözleri kızın açtığı ufak kesiğe değdi. Öfkeyle yumruğunu sıktı ve çadırdan çıktı, "Atımı getirin!"

-⤝♆⤞-

Artık hava kararmak üzereydi. Harold hâlâ kızı bulamamıştı. Atının ayak izleri ormanın derinliklerinde çoktan kaybolmuştu. Kuzeye doğru gitmişti izler. Ancak Harold kızın güneye gittiğini düşünüyordu. Zira bu kadar aptal olamazdı. Hem Fransa güneyde kalıyordu. Gerçi... evinden kaçarken de Fransa'dan kaçmış okuyordu. Neden İngiliz topraklarına girmişti ki?

Fazla uzaklaşamaz... diye düşündü Harold, arada koca bir deniz vardı. Fransa'nın kalanına erişemezdi. Gemiye biner mi?..

Yok artık! Öyle bir şey yapmazdı!

Yapar mıydı?

Parası yoktu! Yapamazdı...

Ya kaçak binerse...

O atla fark edilmemesi olanaksızdı!

"Neredesin, Odette..." dedi ormanı süzerken. Artık Fransız sınırındalardı, bundan böyle o kadar da özgür olmadığı anlamına gelirdi bu. Ancak umurunda değildi. Kimse ona karışamazdı, buna cüret dahi edemezdi. Harold o kızı bulacaktı.

Odette ise o sıra düşünüyordu. Fransa sınırına girdiğini tahmin ediyordu.. Ancak şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Belki geceyi bir manastırda geçirebilirdi. Handa kalamazdı, yanında parası yoktu. Galiba hiç de o kadar parası olmamıştı.

Dudağını büzdü, acaba İngilizler de peşinde miydi? Sanmıyordu, onlara kötü bir şey yapmamıştı. Tez vakitte bir manastır bulup oraya sığınmak için talepte bulunmalıydı. Birkaç gün orada kalıp gerisin geri dönmeliydi. Yapabileceği tek şey hırsızların peşini bıraktığını ummaktı.

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now