trente

273 16 343
                                    

otuz! koca bir otuz bölüm! geride kaldı...

vay be... 30 bölüm, neredeyse içinde de 3 ay var. eylülün başlarından kasımın sonuna geldik. funfact: doğum günüme geldik agagagagaghdfjsk valla, artık doğum günümde harold ve odette evlenmişti diye anıp kutlarım.

not: yukarıdaki -benim aşırı sevdiğim ve playlistlerimden birine kapak bile yaptığım- fotoğraf dönemin damatlıklarına benziyor! kafanızda harold'ın damatlığını hayal ederken bu cici takımdan yola çıkabilirsiniz, ama ceketin önü tamamen kapalı gibi düşünün! -pekala ben de biraz abartıp buna benziyo diye çıldırmış olabilirim, ama biraz da hayal dünyamız burası, çaktırmayın-

o halde sizi 1832 yıllının 29 Kasımıyla baş başa bırakıyorum. bakalım ben doğmadan 200 sene önce doğum günümde neler olmuş

-⤝♆*♆*♆⤞-

"Matmazel! Bugün büyük gün! Hemen kalkın, hazırlanmaya başlamamız gerek!"

Odette sıçrayarak uyandı. Zaten uyuyalı fazla bir zaman olmamıştı. Gözlerini kıstı ve pencereleri açan Lynn'e baktı, daha güneş doğmamıştı ki...

"Ama daha sabah olmamış ki..." dedi gözlerini ovuştururken.

"Hih! Siz tüm gece uyumadınız mı? Gözlerinizin altları mosmor! Hemen bunlardan kurtulmalıyız!"

Odette daha ne olduğunu anlayamadan birkaç hizmetçi daha odasına girmiş ve üstündeki yorganı çekip onu ayağa kaldırmıştılar bile. Ardından da sarayın geniş banyolarından birine ilerlemeye başlamıştılar.

En fazla yarım saat sonra Odette mis kokulu bir küvetin içinde uyukluyordu. Hâlâ tam olarak neler olduğunu anlamış gibi görünmüyordu. Yüzünde bir maske vardı, gözlerindeki şişlikten kurtulmak için salatalık dilimleri yerleştirmişlerdi gözlerine. Ve hey... tüm gece heyecandan uyumayan biri için bu sıcak duş kesinlikle sadece daha hızlı uyuyakalmasına neden oluyordu.

Pekâlâ, önceki gün yemek masası haricinde Harold'ı neredeyse hiç görememişti, ki bu korkunçtu. Çok gergindi, çok heyecanlıydı, bu yüzden uyuyamamıştı, tüm zamanı evlilik hazırlıklarıyla geçiyordu, bugünün akşamında olacaklar yüzünden panik içindeydi, hiçbir şey bilmiyordu, korkuyordu...

Daha saymaya devam etsin miydi? Sanırsa bir annenin yokluğunu çok çekiyordu. Ancak yine de çok da kötü hissettiği söylenemezdi, Kraliçe ona çok yardımcı oluyordu. Minnettardı.

Uzun bir duştan sonra -sahiden uzun sürmüştü, vücudunu birkaç kez farklı sabunlarla ve yağlarla uzun uzun ovmuşlardı, saçlarını mis kokulu sularla ipek gibi yapmışlardı- kurulanıp gelinliğinin de olduğu odaya gelmişti. Burada kahvaltı etme imkânı buldu, Odette. Kahvaltı o köydeyken pek sık yaptığı bir şey değildi, ancak Londra'ya geldiğinden beri alışmıştı. Ve şimdi de kurt gibi açtı. Fazla şişkinlik yapmayan, ancak tok tutan sağlam bir kahvaltı yaptı. Gün uzundu, aç kalıp bayılmak istemezdi.

Bu esnada nedimeleri ona katılmıştı. Evangeline ve Caroline'dan bahsediyordu, Odette. Onlar da tıpkı Odette gibi beyaz, omuzları açık elbiseler giyecektiler. Aslında çok daha fazla nedimesi olması gerekirdi, ancak bildiğiniz üzere Odette buraya bir misafir olarak gelmişti zamanında. Arkadaş edinecek vakti de hiç olmamıştı. Gerçi buna gerek de duymamıştı.

"Hadi ama Odette! Bugün senin en mutlu günün! Hayalet görmüş gibisin..."

Odette gergince güldü, "Biraz gerginim..."

"Neden? Yoksa gece olacaklar yüzünden mi?" diye takıldı ona Evangeline. Caroline çekinmeden kıkırdarken Odette kıpkırmızı olmuştu.

"Ha-hayır... yani..." yutkundu, "Biz sanırım zaten yolda olacağız."

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now