quarante-trois

181 10 240
                                    

ne? gecenin bi vaktinde bölüm atmıyo muyum? ve uzatmadan sizi bölümle başbaşa mı bırakıyorum?

yukardaki şarkıyı açmayı unutmayın (alex değil), son zamanlardaki (3 gün) ruh halimi yansıtıyo

iyi okumalar, dandelion and burdocklarım, postmix lemonadelerim :,]

-⤝♆*♆*♆⤞-

O gece Odette, rüyasında köyünden kaçtığı günü adeta yeniden yaşadı. Atlarla birlikte köyüne dönüşü, Clet'le beraber erzağı yerleştirmeleri, insanları mutlu edişi... günün sonuna doğru da odasına, huzura kavuşmaya gelmesi. Hepsini bir kez daha yaşadı.

Tabi ardına bakmaksızın kaçışını, ormanda tek başına kalışını, ne kadar tedirgin ve tetikte olduğunu ancak yorgunluğa direnemeyişini de...

Eğer hafifçe sıçrayarak uyanmasaydı da Harold'ın onu buluşunu görecekti, ancak hayır, uyanmıştı. Bir an az önce gördüğünü gerçek, tüm bu yaşananları da rüya sanmıştı. Ancak kocasının sıcak bedeni ona artık nereye ait olduğunu hatırlatmıştı.

Odette, ta içinde Odette Brosseau'yu hissetmişti. Hem de uzun süre sonra... ancak artık Odette Stiles'tı. Ve evet, çok farklı hissettiriyordu. Büyümüş gibi hissediyordu. Çocuksu, başına buyruk halleri asırlar öncesi gibi hissettirmişti... oysa ne de çok severdi rüzgâr gibi esmeyi, özgür olmayı.

Eh, belki de engin okyanusları aşan bir gemiydi, Odette. Şimdi bulmuştu limanını... en başından beri limana ulaşmaya çalışmadığını kim söyleyebilirdi?

Bir süre rüyanın ve yaşanılanların etkisiyle hızlanan kalbinin sakinleşmesini bekledi, Odette. Çok gerçekçiydi, bir an yabancılaşmıştı şu anki hayatına, ancak önceki kimliği de bambaşka biriymiş gibi geliyordu kulağa.

Kocasının uyuduğunu biliyordu, o da uyumalıydı. Sonra gün içinde uykusu geliyordu. Ancak uyuyamadı. Bunun yerine anıların girdabına bedeninin çaresizce sürüklenişini uykusuz bir geceyle taçlandırdı.

Her şeyi düşündü. En başından beri başına, başlarına gelenleri, apar topar evlenmelerini, bebeği... ayrı düşmelerini, zor günleri ve acıları da öyle.

Bir anda niçin orada olduğunu sorguladı, çok komik gelmişti o yatakta uzanmak... yanındaki Harold, bu saray ve şehir... bilmiyordu.

Buraya ait değil gibi hissediyordu.

Hafifçe uzaklaştı kocasından. Kendini nedensiz yere çok kötü hissetmişti... ve uyuyabilecek gibi de görünmüyordu.

Fazla hızlı hareket etmeden Harold'dan tamamen uzaklaştı. Yatakta iyice kenara kaydı ve ayaklarını sarkıttı. Kenardaki sabahlığı üstüne geçirirken doğruldu. Terliklerini giyip bahçeyi gören koltuklardan birine oturdu.

Nasıl olduysa bu üstündeki gecelikten, ayaklarındaki terliklerden bile tiksinmişti Odette. Nedenini bilmiyordu, sahiden bilmiyordu.

Değişmekten korkmuştu belki de... eskisi gibi olmadığını biliyordu. Bir bebek doğurmak ona göre bir şey değildi, evlenmek, bir düşes olmak...

Ama Harold'ı seviyordu. Nedenini anlayamadığı bir şekilde de karnındaki o küçük şeyi de çok seviyordu.

Ve bu hiç kendisiymiş gibi hissettirmiyordu.

Köyüne saldıranların her daim İngilizler olduğunu sanıyordu, ta ki Harold aksini söyleyene kadar. O hâlde kimdi? Babası neden ölmüştü?

Belki de Harold ona yalan söylemişti. Onunla birlikte buraya gelebilmesi için...

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now