quarante-huit

221 10 351
                                    

48. bölüm, inanabiliyor musunuz?

8k olmuşuz, 7k olduğumuzu çok az görebildim doğru düzgün buraya girmediğim için, ama olsun. mutluyuz :,]

öhm, öhm... beni bir diğer mutlu eden şeyden bahsedeyim... hemen bahsetmeliyim çatlıycam.

buraya lütfen davul sesleri gelsin, minik trampetler falan 🥁🥁🥁🥁

öhm... öhm...

ENGLISHMAN BİR WATTYS KAZANDI AĞLIYORUM :,,,,,,,,]]]

İNANABİLİYO MUSUNUZ?

neyse, tamam çok sevinmiyorum. sonra kötü bi şey oluyo hemen

ama bu bölüm englishmanimin şerefine. öyle çok da güzel bir bölüm değil gerçi ama... ama ne bileyim beraber kutlarız diye düşündüm

kazanabiliceğimizi düşünmemiştim bu arada, mutlu şaşkın heyecanlı falan bissürü duygu karışık. :,]

neyse daha fazla sizi kesmiyorum ve bölümle baş başa bırakıyorum... iyi okumalar dandelion and burdocklarım, postmix lemonadelerim :,]]]]]]]]

-⤝♆*♆*♆⤞-

"Harold, neredesin sen?"

Harold sessizce odaya döndüğünde karısının kan çanağına dönmüş gözleriyle karşılaşmayı beklemiyordu.

"Sevgilim, ne oldu sana?" dedi Harold hızla yatağa doğru birkaç adım atarken.

"Sana neredesin, dedim!" dedi Odette öfkeyle zangır zangır titrerken, Harold bu öfkeli gözler karşısında donakalmıştı, "Gecenin bir yarısı, bana haber vermeden nereye gidiyorsun? Nasıl gidersin?"

Harold kaşlarını çattı, "Ne oluyor, Odette?" ona hesap sormasından hoşlanmamıştı.

"Ne mi oluyor?" dedi Odette hayal kırıklığıyla gülerken, "Ben burada tek başıma uyurken kocam, sessiz sedasız çıkıp gidiyor. Sonra da ben hesap sorunca bana bu gözlerle bakıyor! Neredeydin, Harold? Nereye gittin?"

Harold kendine sakin olmayı öğütlerken karısına yaklaştı, "Tamam, sakin ol. Buradayım işte..."

"Soruma yanıt ver!" dedi Odette, kocası kendine yaklaştıkça başını yukarı çevirmeye başlamıştı, "Neredeydin, neden gittin?"

"İşim vardı. Mühim olmasa seni bırakır mıydım sanıyorsun?"

"Bilmiyorum..." dedi Odette, "Bilmiyorum..."

Odette dizlerini kendine çekip başını dizlerine yaslamıştı, "Benim bildiğim beni bırakıp gitmezdin, Harold... Ne olursa olsun."

"Seni sonsuza dek bırakıp gitmedim ki..." dedi Harold hafifçe karısının yanına otururken, "Bak, yanındayım. Bizimle alakası olmasa bu saatte dışarı çıkar mıyım? Dönüşümüzle ilgili birkaç şeyi tetkik ettirmem gerekiyordu. Sen uyanmadan döneceğimi düşünmüştüm. Seni korkutmak istemedim, özür dilerim."

Odette hafifçe başını kocasına çevirdi, "Bana neden yalan söylüyorsun?" diye sordu, "Benden ne gizliyorsun?"

Harold yutkundu, "Hiç..."

"Yalan söylüyorsun..." dedi Odette, gözlerinden yaşlar süzülmüştü, "Günlerdir, belki haftalardır... anlamayacağımı mı sanıyordun? Sana zaman tanıdım... bana ne olduğunu anlatmanı bekledim. Ama sen hâlâ yalan söylüyorsun. Bilmemek bana daha çok zarar veriyor. Sen her ortadan kaybolduğunda aklımı kaybedecek gibi hissediyorum. Söyle, Harold. Ne oluyor? Çok mu kötü? Söyle..."

Harold ne diyeceğini bilemedi.

"O kadar mı kötü?.." dedi büyüyen gözlerini yatak örtüsüne çevirirken.

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now