vingt-et-un

252 14 108
                                    

-⤝♆*♆*♆⤞-

 "Caroline da bize eşlik edecek," dedi Evangeline, "Londra'ya kadar."

Wymond'ın kaşları şaşkınlıkla havalandı, "Buna onu kim ikna etti?"

"Ah, kuşkusuz Prenses Alice'i görmek için," dedi Caroline, "Ancak Odette'in de etkisi olduğunu söylememek olmaz." diye itiraf etti.

Odette hafifçe gülümsedi, bu insanların onu kolayca benimsemesine inanamıyordu. Onun için bu kadar kolay değildi... her şeyin korkunç olacağını düşünmüştü ancak, şu ana kadar olabileceği en iyi şekilde ilerliyordu.

"Kimse benim fikrimi sormuyor ama..." dedi Wymond, "Kardeşimi kısıtlayacak değilim. İstediğin kadar Londra'da vakit geçirebilirsin, Caro. Ancak döndüğünde daha fazla bu evde kalmanı istemiyorum. Sensiz Badminton House ne denli soğuk ve ruhsuz tahmin dahi edemezsin."

Caroline burukça gülümsedi, o da artık eve dönme vaktinin geldiğini düşünüyordu, "Elbette, lordum."

"O hâlde arabalara geçebiliriz," dedi Harold, sonunda Odette'le baş başa kalabilecekti, "Hanımlar önden."

"Aslında biz aynı arabada gitmek istiyorduk," dedi Evangeline, "Sizler için sorun olmaz, öyle değil mi?"

Harold şaşkınlıkla duraksadı. Burnundan derin bir soluk verdi. Evangeline... bilerek böyle yapıyordu, değil mi?

"Yolculuk boyunca ekselanslarına eşlik etmek isterim," dedi Chad, "Siz de isterseniz, Lord Ewart."

"Elbette," dedi Wymond, "Harold seni de davet etmek isterdim, ancak ne denli çok konuştuğun malum. Bence seni kızların yanına alabiliriz."

Harold sahte bir gülümseme sundu, "Seni de birilerinin yanına almak isterdim. Ancak ne yazık ki boş konuşanların olduğu bir araba yok."

Bu atışmaya kıkırdayan hanımlar daha fazla oyalanmadan arabaya binmişlerdi. Eh, artlarında da oldukça öfkeli Harold'ı bırakmışlardı.

Tüm gün birçok iş, birçok mesele girmişti araya. Değil yolculuk esnasında, Badminton House'a vardığında bile Odette'i doğru düzgün görememişti, Harold. Bu duruma canı o denli sıkılmıştı ki tüm gün somurtmuş, kaşlarını çatmıştı. Ona ne olduğunu o da anlayamıyordu. Birine bu kadar bağlı olmak hiç de mantıklı gelmiyordu ona, ancak elinde değildi. Olan olmuştu işte.

Akşam olduğunda ve yemekler yendiğinde herkes odasına çekilmişti. Harold nihayet Odette'i rahatça görebilmeyi umuyordu, ancak kız odasında değildi. Dünkü gibi terasta da göremeyince onu içine bir kuşku düştü.

Yeniden... Harold'ı terk etmiş olabilir miydi?

Adımları istemsizce onu atların olduğu tavlaya yönlendirdi. Atı yoksa, gitmiş demekti, öyle değil mi?

Tavlaya süratle girdiğinde Odette'i görmesi fazla sürmedi. Kaçmadığını görmek onu rahatlatsa da kaçmak istediğini düşünen Harold hızla birkaç adım attı, ancak konuşan kızı duyunca duraksadı.

"Bu dünyada yalnızca sana sevgilim dedim," dedi Odette, "Nedense senden başka kimseye sahip olacağımı düşünmedim hiç, bunu biliyorsun, kızım..."

Harold yutkundu.

"Ma Chérie," diye mırıldandı kendi kendine gülümserken, "Sonsuza dek, yalnızca ikimiz..." dedi Odette, "Aksini epeydir hiç düşünmedim. Zira inanırım, bilirsin. Ve ben ne zaman inansam, sonunda üzüldüm. Bunu da biliyorsun."

Burukça gülümsedi, "Şimdi... yıllar sonra ilk kez, sanırım inanmaya oldukça yakınım. Ama senin varlığın bana beraber üstesinden geldiğimiz onca şeyi anımsatıyor. Yıllardık sadece ikimizdik sanki. Şimdi..." yutkundu ve hafifçe güldü, "Sanırım bu kez yalnızca bana sevgilim diyen biri var."

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now