quarante-et-un

191 13 349
                                    

6k okunmamız olmuş... alexin gözleri yaşlı, thered better be a mirrorball dinlerken duygulanıyo :,] (peki tamam her türlü duygulanıyodum zaten, ama bu sefer ekstra!)

dinlemek istersiniz diye yukarı koydum ;]

ayrıca 41. bölüme denk geldi... 41 kere maşallah agagahahajajsjsj :,] espiriler şakalar

iyi okumalar dandelion and burdocklarım, postmix lemonadelerim :]

-⤝♆*♆*♆⤞-

Aradan bir haftaya yakın vakit geçmişti. Gelişleri gibi dönüşleri de uzun sürmüştü Wymond ve Meredith'in. Kulağa korkunç bir şaka gibi geliyordu, ancak dönerken de bir kar fırtınasına yakalanmışlardı. Üstelik yolculuğun kuzeye olması işlerini hiç kolaylaştırmıyordu.

Bu kez yoğun yağış yüzünden at arabaları kara saplanmıştı. Eh, ikisi de deneyimli oldukları için bu kez daha az endişelilerdi. Arabacı atlardan birini alıp geri dönmüş, yardım aramaya gitmişti. Ancak Wymond ve Meredith'in önünde az bir yol vardı, diğer atla limana daha fazla vakit kaybetmeden ulaşmayı amaçlamışlardı.

Ne var ki işler beklendiği gibi ilerlememişti. Bir süre sonra Meredith sola gitmeleri gerektiğini söylese de Wymond'a göre kesinlikle sağa gitmeleri gerekiyordu, zira yeterince sol tarafta kalmışlardı zaten. Ancak Wymond'ı bilirsiniz. Meredith ona yanlış yoldan gittiklerini ısrarla söylese de kendi bildiğini okumuş, sonucunda da gitmeleri gerekenden daha fazla kuzeye gitmiş, en son da yolu kaybetmişlerdi. Wymond'ın Meredith'e haklı olduğunu söyleyemeyişi fazla komikti, ancak ikisi de gülmek için fazla üşümüşlerdi.

"Geçen sefer ölmedik ancak bu sefer bizi öldürmeye kararlısın..." diye homurdandı Meredith, "Belki de inip biraz yürümeliyiz, hareket etmek ısınmamıza yardımcı olur."

"Bana kızmak yerine etrafa bak, bir yer bulamazsak kötü olacak..." dedi Wymond, ardından da attan indi. Kızın da inmesine yardımcı oldu.

Bir süre sessizce yürüseler de Meredith dayanamayıp gülmeye başlamıştı, sinirleri bozulmuştu. Wymond kızın neye güldüğünü anlayamadığı için biraz bozulmuştu. Bunun nesi komikti!

"Tanrım, şu haline bir bak... Kim inanır senin bir dük olduğuna?"

Wymond kötü kötü bakmaya çalışsa da... bilirsiniz, kız gülerken bunu yapamıyordu, "Gül sen..." diye homurdandı Wymond, "Gece olduğunda da böyle gülecek misin bakalım?"

"Gülmesem de gece olacak... ve biz de geceyi ormanda geçireceğiz..." dedi Meredith, "Söylesene, Wymond, seni defalarca uyarmama rağmen ısrarla yanlış yöne gittin ve kaybolduk. Yanımızda fazla bir şey de yok..." derin bir soluk verdi ve sakince yağan karı izledi, "Önümüzdeki yolu da bilmediğimize göre... bu kez belki de sığınabileceğimiz bir yer de yok. Planın nedir?"

"Atkını biraz ağzına çekip susmanı sağlamak..." diye homurdandı Wymond.

Meredith buna kahkahalarıyla cevap vermişti.

Yarım saat içinde hava kararmıştı. Önceki seferin aksine fırtınadan çok daha sakin bir şekilde yağıyordu kar. Yine de varlığını bir an olsun unutturmuyordu. Sessizce yürümeye devam ettiler. Zavallı at da çok üşümüştü, ancak yapacak bir şey yoktu.

Meredith de Wymond da artık o kadar yorulmuşlardı ki sürekli kelimeleri yanlış telaffuz ediyor, dilleri sürçüyordu. En son Meredith, Wymond'a Tymond bile demişti... adamın ismini dahi düzgün telaffuz edemiyordu.

Yorgunluktan ikisi de gülmeye başlarken hayal meyal bir çatı görmüştü, Wymond.

"Oh, Tanrım... bu kez de ölmedik..."

mon chéri | harry stylesWhere stories live. Discover now