Üçüncü Kitap-37. Bölüm

En başından başla
                                    

Hâlâ kaldırımda oturan Kadir'e elimi uzatıp onu kaldırdıktan sonra biz de onun peşinden sokaktan çıktık. Ozan kanayan burnunu tutarak yanımda yürümeye başlamışken cebimdeki peçeteyi ona uzattım.

"Sümüklü mendil!" dedi ve hemen burnuna koydu.

"Artık kanlı mendil!" dedi gülerek, Murat.

"Espri yaptı." dedi baygınca, Kadir. Murat onun omzuna vurup gözlerini devirdi.

"Derslerini aldılar bence." dedim.

"Kanka ben o kadar dayak yesem, yalvara yalvara özür dilerdim herhalde." dedi Ozan.

"Özür dilemediler ama dilemiş kadar oldular bence." dedim.

Sefa, telefonunu çıkarıp birini aradıktan sonra kulağına götürdü. "Neredesiniz? Geliyoruz." dedi ve kapattı.

"Kimdi?" diye sordu, Salih.

"Şirin." dedi. "Parkta çekirdek çitliyorlarmış."

"Oo kavgadan sonra çok iyi gider." dedi Murat. Kafamı sallayarak onu onayladım.

Sonunda parka geldiğimizde Şirin, Dalga ve annesi bir bankta oturmuş hem çekirdek yiyor hem de sohbet ediyorlardı. Onlara yaklaştığımızda bizi fark etmişlerdi.

"Niye böyle terlemişsiniz siz?" diye sordu, Dalga.

"Sen sorasın diye!"

Yaptığım espriye sadece Kadir ve ben gülünce bunu fark ederek sustuk. "Hava sıcak ondan." dedi Ozan.

"Sıcaktan da burnun kanadı galiba!" dedi Şirin, sinirle.

Sefa, diziyle ablamın dizine vurup onu uyardı. "Ozan'ın burnu zaten sıkıntılı. Bilmiyormuşsun gibi davranma." dedi Salih, onun saçlarını okşarken.

"Hastanelik bir durum yok değil mi?" diye sordu, Öznur abla.

"Yok." dedi Ozan.

Şirin, cebindeki peçetelerden birini Ozan'ın burnuna tuttu. Bir süre sonra hepimiz evlere dağıldık.

Sefa ve ben üzerimizi değiştirirken odaya Şirin girdi. "Keşke kapıyı çalsaydın ama neyse!" dedim.

"Kavga mı ettiniz?"

"Evet."

"Niye?"

"Sen sorasın diye."

Kendi yaptığım espriye gülerken ikisinin bana ters bakışlarını fark ettiğimde gözlerimi devirerek susmak zorunda kaldım.

"Haddini bilmesi gerekenler vardı." dedi Sefa. "Biz de bildirdik."

Şirin ses çıkarmadan bir süre ikimize baktı. "Size bir şey olmadı değil mi?"

"Hayır, sadece Ozi'nin burnu kanadı." dedim.

"Dalga'nın haberi olmasın." dedi Sefa.

Şirin kafasını sallayıp odadan çıktı. "Ne zaman döneceğiz?" diye sordum.

"Yarın sahurdan sonra yola çıkacağız!" dedi Sefa ve telefonunu alıp yatağına girdi.

Şirin Berma...

Ağzımın kuruluğuyla uyandım sabah. Normalde bu kadar fazla kurumuyordu. Bu sabah niye böyle olmuştu, anlamamıştım. Yatakta biraz debelendikten sonra kalkıp abdest aldım.

Dalga, hâlâ kalmamıştı ve horul horul uyuyordu. Namazımı kılıp odadan çıktım ve Sefa'nın odasına girdim.

Emir uyanmış yatakta telefonla ilgilenirken Sefa hâlâ uyuyordu. "Namazını kıldın mı?" diye sordum.

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin