48-yakamızı bırakmayacak

364 42 67
                                    

bitcek bu ins bitcek
bu evlat edinme konusunda kaos aramayin bu arada asiri kaos ekleyesim geldi ama final yapcam diye eklemedim (nasi kendimi tuttum gormeniz lazimdi)

<>

jisung:
bebeğim sabah uyandığında tek başına eve gelir misin

sunghoon:
anne ne oldu

jisung:
bir şey yok bebeğim
sadece tek gel
önemli bir şey konuşacağız

sunghoon:
hayir ciddi bir sey var
hissetmistim ben
yanimda babamin arabasi var
geliyorum bes dakikaya

jisung:
sunghoon
neyse
hep babana benzedin/
benden izinsiz ani bir şey yapıp duruyorsun/
daha kendimi hazırlamadım of/
ne demeliyim ki sana/
umarım üzülmezsin bebeğim/

<>

sunghoon aceleyle geldiğinde böyle bir konu konuşacaklarını beklemiyordu.

annesi ilgiyle ona bakarken babası da saçlarını okşuyordu.

"bir şey demeyecek misin?"

"desem ne olacak gelmeyecek mi?" demesiyle minho iç çekip "bebeğim senin fikirlerin bizim için önemli, biliyorsun" demişti.

"baba benim için bu bir sorun değil istediğinizi yapın ama geldiğinde filan mı ya da geldikten yıllar sonra mı öğrenecektim... onu mu denir ne denir?" birden yükselerek sorduğu soru ile jisung'un gözleri dolmasına rağmen gülümseyerek konuşmuştu.

"alışmanız illa ki zor olacak ama bilerek büyük bir çocuğumuz olsun istedik hoon. seninle beraber büyüsün ona mükemmel kişiliğin gibi mükemmel birde abi ol. ne dersin?"

sunghoon annesine kıyamıyordu ama hala içindeki şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemiyordu.

"anne-"

"tamam şimdi söyleme"

"tamam"

"zaten başka neyi isteyecektin ki en başından sana zaman tanımamız lazımdı"

minho da eşini onayladığında sunghoon kıkırdamıştı.

"hayır anne yanlış anladınız. bir kardeş fikri kötü değil"

sunghoon'un bu dediği ikisini daha çok şaşırtırken jisung heyecanla oğluna sarılmıştı.

sunghoon kahkaha atarak annesinin sarılmasına karşılık verirken jisung sunghoon'un omzundan dolu gözlerle minho'ya baktığında minho'nun tebessümüyle kendini daha da güçlü hissetmişti.

"seni çok seviyorum birtanem"

"ben de sizi anne" minho sırtını okşayıp destek verdiğinde "patlamış mısır yapıp film izlemeye ne dersiniz" dediğinde beceriksiz ikili parlayan gözlerle minho'yu onaylamıştı.

minho ayağa kalktığında yanına gelen ikiliye bakmış "sakın tencereye dokunmayın mısırı yapacağım tencere çok sıcak olacak dikkat edin tamam mı?" diye ikisini uyarmıştı.

ikisi de minho'yu çok dinlememiş abur cubur bulmak için dolap karıştırmaya başlamışlardı bile.

"kime konuşuyorum ki? bir kulağınızdan girip diğer kulağınızdan çıkacak zaten" diyip iç çekerek mısırları patlatmak için malzemeleri çıkartmıştı.

sunghoon çalan telefonuyla içeriye geçtiğinde jisung elindeki içecekleri masaya bırakarak eşine dönmüştü.

"çok korkmuştum minho gerçekten"

"ben de sen gerginsin diye tedirginliğimi saklamaya çalıştım ama sunghoon'a güveniyordum."

"gerçekten yanında olamasak da kendini o kadar güzel yetiştirdi ki... çok pişmanım"

"ben de sevgilim. zamanlarımızı boşa harcadığımız için, sunghoon'un ilklerinde onu yalnız bıraktığımız için o kadar pişmanım ki"

"bu pişmanlık sonsuza dek bizim yakamızı bırakmayacak" morali bozulsa da ağlamamak için minho'nun çoktan patlatmaya başlattığı mısırına bakmıştı.

"çok güzel ağzım sulandı"

"karamelli mi yapsaydık ya"

"minho neden bunu şimdi söyledin canım çekti?"

"sonra da öyle yaparız hayatım olmaz mı?"

"lütfeen" jisung gözlerini kocaman açarak baktığında minho eşinin dudaklarına öpücük kondurmuştu.

sunghoon o sırada elindeki telefonu içeceklerin yanına bırakarak seslenmişti.

"anne... baba?" minho merakla ona baktığında jisung "minho yanmadan al şu tencereyi" demişti.

minho ocağı kapattığında oğluna tekrar dönmüştü.

"bir şey mi oldu bebeğim?"

"ben telefonla konuşurken gelemedim ama aramızdaki bu durumun sonsuza kadar kalmasını istemiyorum yani hep birbirimizden çekinerek yaşamak istemiyorum. ben gerçekten atlatmaya çalışıyorum ve buraya geldiğimizden beri daha iyi hissediyorum. gelecek olan kardeşim? de hepimize iyi gelecek eminim. böyle olmayalım lütfen"

"bebeğim..." jisung hemen oğlunun koluna sarılmış boynuna kafasını yaslamıştı.

minho ise jisung'un belinden tutup sunghoon'un da omzuna kolunu atarak "sunghoon ben senin her zaman bu duruma düşmeni cidden istemiyorum. bir şeyleri daha sen atlatamamışken bize destek olmaya çalışman o kadar güzel bir şey ki..."

"ama bu bize daha da yük oluyor. biz istiyoruz ki biz senin elinden tutalım ama sen tek başına bizim elimizden tutup kaldırmaya çalışıyorsun"

"peki hala aklınıza bunları getirmektense en azından size uzattığım elimi geri çevirmeseniz?"

jisung kafasını sallayarak oğluna iyice sırnaşmıştı.

"hadi artık film seçelim" sunghoon ikisinin yanağına öpücük kondurup içecekleri almıştı.

"lee sunghoon"

"efendim annee"

"kim aradı seni?"

"heeseung"

"niye peki?"

"ben hızla çıktım ardından da felix ve changbin amcam da eve gidince sorun mu var diye sordu?"

jisung heyecanla "bekle geliyorum bir şey soracağım" diyerek mutfaktan çıktığında minho elini alnına atıp "sonunda bağırmayı kestiler" diyerek mısırları da almıştı.

"heeseung ile aranız nasıl bebeğim?" jisung adeta bir çocuk gibi konuştuğunda sunghoon kahkaha atmıştı.

"ben de önemli bir şey soracak diye bekliyorum" diyen minho ile jisung ona dönüp çirkefleşmiş "kıskanma bu gayette önemli değil mi bebeğim?" dediğinde sunghoon annesi ve babası arasında gözleri giderken "bakma sen babana" diyen annesi ile tekrar kahkaha atmıştı.

ʙᴀᴅᴍɪɴᴛᴏɴ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓Место, где живут истории. Откройте их для себя