Üçüncü Kitap - 18. Bölüm

En başından başla
                                    

"Artık yalnız değilsin kardeşim. Benimde motor yok." dedi Melih, kolunu onun omzuna atarak.

Aklıma Melih'le geçirdiğimiz kaza gelince bir anda irkilmiştim. Bunu fark eden Melih diğer kolunu omzuma atıp beni sarstı. "Kendine gel vırre!"

Söylediği şeye güldüm ve Selin'e döndüm. "Özel güçlerin mi var cidden?!" diye sordum. "Hani, varsa söyle! Harcanıyorsun burada!"

"Tövbe tövbe." dedi gülerek.

Sefa Ayves...

Konumun gösterdiği yere sonunda geldiğimde yavaşlamıştım ve etrafıma bakarak Emir'i arıyordum. Bir anda yolun kenarından bir şey çıkıp motorun önüne atlayınca aniden durduğum için motordan düşmüştüm. Yerde uzananın, motorun önüne atlayan o şeyin, aslında Emir, olduğunu gördüğümde hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştım.

"Emir!" diye bağırdım. Sırt üstü uzanmıştı ve gözleri kapalıydı. Çarpmadığıma emindim. "Lan Emir!"

"Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde?!" diye bağırıp, hızla doğrulunca korkup geri çekildim.

"Döverim seni çocuk!" dedim sinirle ve onu kendime çekip sıkıca sarıldım.

"Aşkım bende seni çok özledim!" diyerek, alay edip, bana sarılınca gözlerimi devirip onu ittim.

"Aşkına osurayım!" dediğimde, yüzünü buruşturarak ayağa kalktı.

"Ablamda sende osuruktan insanlarsınız!" dediğinde gülerek onu kendime çektim ve kafasını öptüm.

"Başın yaralanmış! Hastahaneye gidelim." dediğimde kafasını salladı. Motorumu düzeltip oturduğumda o da arkama geçip oturdu. Motoru hızla sürüp bulunduğumuz yerden uzaklaştığım sırada Emir, adamlara karşı yaptıklarını anlatıyordu.

"İşte geçtim karşılarına 'Allah'tan başka kimseden korkmam' dedim. Sonra hepsini üç-beş tur dövdüm. Helin de bana aşık olmuş. Senden hemen nasıl vazgeçtiğini anlamadığımı söyledim, senden zaten vazgeçmiş olduğunu, ondan başkasını, daha çok sevmeni yedirememiş. Daha yalan-gerçek ben bilmem. Allah bilir. Sonra kaza yaptık. Bunun bilinci falan kapandı, adamlar geldi götürdü. Sanırım benimle olduğunu anladılar. Bu yüzden bizi çabuk buldular."

"Aslan yegom benim!" dedim onu överek. "Allah'an gurban!"

"Mahalle baba diyor!" diye bağırınca, güldüm. Çok seviyordum lan bu çocuğu!

"Sonra, bana ne kadar hayran olduğunu anlattım, ona."

"Güzel senaryo yazıyorsun! Gelecekteki mesleğin olabilir!" diyerek dalga geçtiğimde omzumu dişledi. "Golden, oğlum sakin ol!"

"Tövbe yarabbim!" dedi sabırla. Güldüm. Hastahanenin acil kısmında durdum ve beraber inip içeriye girdik.

Emir'in yarasına pansuman yapılırken, bende yanından biraz uzaklaşıp Şirinem'i aradım. "Ne oldu? Ne yaptınız?" diyerek hızla konuşunca sırıttım.

"Emir'i bulamıyorum. Sanırım ben gidene kadar adamlar onu yakalamış olmalı." diyerek konuştum.

"Ciddi misin Sefa?"

"Kızım bu konuda şaka yapmam! Yok işte Emir!"

"Of!" diyerek söylendiği anda sesinin boğuk çıktığını duymuştum. Telefonu kapatmayıp, sessizce gülerek Emir'e yaklaştım ve telefonu ona uzattım. Elimden alıp konuşmaya başlayınca kulağımı telefona yasladım.

"Abla!"

"Emir!"

"Ne bağırıyorsun kızım? Kendine gel!"

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin