Üçüncü Kitap - 17. Bölüm

En başından başla
                                    

Tıpkı günlüğü, aptal ablamdan önce, okuyup polise götürdüğüm gibi. O günlükte yazılan adreslerle şu an gideceğimiz adres varsa beni kolayca bulabileceklerdi. Yine kendi kendimi kurtarmıştım ya. Mükemmel bir insanım.

Araba hareket etmeyip durdu ve daha sonra adam aşağıya inince kafamı hafiften kaldırdım ve dışarıya baktım. Küçük bir eve gelmiştik. Etrafta kimse yoktu. Bunu fırsat bilerek hemen aşağıya indim ve dikkatlice eve doğru ilerledim. Telefonum çekip çekmediğine bakmak için ekranı açtım.

Çekiyordu.

Hemen Sefa abiyi arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Cevap vermedi. Bir daha aradım. Cevap yok. Bir daha aradım. Yine cevap yok. Sinirle telefonu kulağımdan indirdim. Uyuyor olmalıydı. Derste kiminle telefonla uğraşacağını düşünürken aklıma Ozan geldi. O bilgisayardan ve telefondan oyun oynamayı severdi. Derste oynar mıydı bilmiyordum ama yinede denemekte fayda vardı. Ozan'ı arayıp kulağıma götürdüm ve saklanmak için evin yan tarafına girip duvara yaslandım. Ozan, cevaplandırmayıp meşgule atınca telefonunun elinde olduğunu anlayıp tekrardan aradım. Sürekli aradığımı gördüğünde acil bir şey olduğunu anlayacaktı. İnşallah oyunundan vazgeçip cevap verirdi. İki kere daha meşgule atınca öfkeyle ekrana baktım. Bu sefer beni biri arıyordu. Hemen sesi kısıp kimin aradığına baktım. Kadir'in aradığını gördüğümde, keşke aklı başında biri arasaydı, diyerek içimden geçirdikten sonra cevaplandırıp kulağıma götürdüm.

"Ne oldu?" dedi çok kısık sesle. "Ozan'ı sinir ettin, hoca telefonla oynadığını fark edip elinden aldı. Niye zırt pırt arıyorsun?"

"Aga başım dertte!"

"Dersteyken başın nasıl dertte oluyor? Matematik mi ders? O zaman kesin başın dertte."

"Okulda değilim kaçırıldım!"

Ozan Arslan...

Derste fazla sıkıldığımı fark ettiğimde etrafıma bakındım. Sefa, yine uyuyordu, Salih ve Şirin delice not alıyordu, Melih ucu olmayan kalemle sırayı deşiyordu, Berfin kalemini çevirerek dersi dinliyordu, Hazar dalgın bir şekilde dışarı bakıyordu. Gözlerimi Emrah'a çevirdiğimde aynı anda bana bakmaya başladı. Yer değiştirmek için işaret verdiğimde gözlerini devirdi ve kalkacağını belli ederek öne doğru eğildi. Hoca arkasını dönüp tahtaya yazı yazmaya başlayınca hemen yerlerimizi değiştirdik.

Alnımı sıranın ucuna yaslayıp dizlerimin üzerine telefonumu aldım ve yarım kaldığım aynı zamanda bir türlü geçemediğim oyunu açtım. Oyunu yarılamışken ekranda 'Emir' yazısı oluşunca meşgule atıp tekrar oyuna döndüm ama yeniden aradı. Kaşlarımı çatıp tekrar meşgule attım. Derste niye arıyordu ki? Tekrar arayınca hışımla kafamı kaldırdım.

"Ne oldu?" diye sordu, Ece.

"Emir arıyor durmadan." dedim sinirle. Hoca bir anda bana doğru gelmeye başlayınca hemen telefonumu saklamaya çalıştım ama o çoktan görmüştü.

"Ver o telefonu hemen bana." dediğinde oflayarak telefonu hocaya verdim. "Telefon getirmenize sesimiz çıkmıyor, üstüne üstlük son sınıf olduğunuz için okulda çıkarmanız görmezden geliniyor ama derste de bunu yapmayın yani!"

Hoca sitemle konuştuktan sonra sinirle sıraya vurup, Kadir'e baktım. "Emir'i ara." dediğimde, Şirin'in bakışları bana döndü.

"Emir ne alaka?"

"Beni aradı bir kaç kere." dediğimde, Kadir gizlice telefonunu çıkarıp Emir'i aradı.

Kadir Çakır...

En sevdiğim kankam, ruh eşim, aksiyon yoldaşımı aramak için telefonumu cebimden çıkardım ve Emir'i arayarak eğildim. "Ne oldu?" dedim cevaplandırdığı anda, çok kısık sesle. "Ozan'ı sinir ettin, hoca telefonla oynadığını fark edip elinden aldı. Niye zırt pırt arıyorsun?"

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin