44. BÖLÜM (BARIŞSAK MI?)

En başından başla
                                    

"Araz abime boş yere bağırıp onu üzdün." dedim. 

"Bebeğim ben üzülmedim ki. Neden abine boş yere küsüyorsun?" dedi Araz abim.

"Bana ne! Benim yüzümden sana boş yere bağırdılar." dedim.

"Boş yere olsa bağırmazdık. Sen umursamasan da biz senin sağlığını umursuyoruz." dedi Poyraz abim. 

"Benim umursamadığım sağlığımı umursamanız size ona bağırma hakkı vermiyor." dedim.

"Hey hey! Konumuz haklı ya da haksızı aramak mı? Bence buraya geliş amacımız farklıydı." dedi Ayaz abim. 

"Biz değil ama anlaşılan birileri bizi haksız bellemiş." dedi Poyraz abim. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Neden böyle yapıyordu? Hani nerede bana kıyamayan adam? Nerede göz yaşlarımı öpen adam? Belki de artık beni sevmiyordur? Belki de sıkılmıştır? Ona bakmaya devam ederken gözlerim dolmaya başlayınca gözlerimi hızla ondan çekip lavaboya ilerledim.

Kapıyı kilitleyip lavaboya girdikten sonra bir bir aktı yaşlarım. Regldim ve zaten dengesizken bir de onlarla uğraşıyordum. Akan burnumu çektim. Aynaya ilerledim. Tek bir tel olmayan kafa, çökmüş gözler, iğrenç derecede soğuk ve beyaz ten, kemikleri belli olan güçsüz bir vücut... Ben olsam bende beni sevmezdim. Niye sevsinler ki? Ağzımdan kaçan hıçkırık sessiz banyoda yankılandı. 

Belki de hiç sevmemişlerdi, sadece yıllar sonra bulunduğum için böyle davranmışlardı. Şimdi hasta olunca da bıkmışlardı benden. Olamaz mı? Seni büyüten o şerefsizler bile sevmemişken 17 yıl sonra bulduğum öz ailem mi sevecekti beni? Bir hıçkırık daha kaçtı ağzımdan.

"Aslı ağlıyor musun?" dedi Araz abim kapıdan.

Cevap veremeden bir hıçkırık daha kaçtı ağzımdan. Kapı zorlandı.

"Miniğim aç kapıyı konuşalım. Özür dilerim amacım seni kırmak değildi." dedi Poyraz abim.

Kapının önünde durdum. "Sevilmeyecek kadar çirkin olduğumu biliyorum. O yüzden bana böyle davranmanızda size hak veriyorum." dedim ağlarken.

"Prensesim ne diyorsun? Ne sevmemesi ne çirkini? Aç kapıyı hadi." dedi Kaan abim.

"Açmıyorum iğrenç halimden biraz olsun uzak kalmış olursunuz." dedim.

"Güzelim sen iğrenç değilsin. Sen bu dünyada gördüğüm en güzel yeşil gözlere, utanın kızarıp çok tatlı olan yanaklara, minik ısırmalık bir buruna sahipsin." dedi Demir abim. 

"Gerçekten mi?" dedim hafiften duran ağlamamla.

"Gerçekten. Hatta uyurken büzülen dudaklarınla çok tatlısın, bir şey anlatırken o duruma göre ayarladığın mimiklerle çok güzelsin." dedi Kaan abim. Ağlamam iç çekişlere dönerken yüzüme minik bir tebessüm yayılmıştı.

"Gülümsemenin bu dünyada en çok yakıştığı kişisin." dedi Ayaz abim.

"Her an parlayan gözlerin, minik ellerinle yaptığın her şeye kendi güzelliğini katan, çilek gibi kokan, en önemlisi hepimizin bu dünyada gördüğü en güzel iki kadından birisin. İlki zaten annemiz." dedi Poyraz abim. 

Yavaşça açtım kapıyı. Hemen bir kol tarafından çekilip sarıldım. "Nasıl seni sevmediğimizi düşünürsün? Özür dilerim miniğim. Sadece uyandığım gibi gözümün önünde bayılınca o kadar endişelendim ki sana bir şey olacak diye. Tamam biraz abarttım. Beni affedebilecek misin?" dedi bana sarılan kişi olan Poyraz abim. 

"Araz abimden özür dile. Onun bir suçu yoktu. Ben bile doktor diyene kadar havale geçirdiğimi anlamamıştım." dedim. "O zaman barışacak mıyız?" Bana bir  Microsoft XBOX Series S Oyun Konsolu olu alırsan barışırım." dedim. Aslında barışmıştım ama neden kendime hediye aldırmak varken bunu kullanmayayım. Hem o oyun konsolunu çok beğenmiştim. Bir de olanlara küs kaldığımda ne olduğunu anlamıştım. 

ÖZ AİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin