"Evet yeniyim." dedi hoca ve daha sonra Mert'e baktı. "O senden daha yakışıklı."

"Hayır." diyerek karşı çıktı Sefa. "Mert daha yakışıklı."

"Mert mi?" dedi Berfin. "Aga saçmalamayın." 

"Kızım senin benimle derdin ne?" diye sordu Mert.

"Seninle işim olmaz Mert." dedi Berfin gülerek.

"Evet bunu biliyorum." dedi Mert sinirle.

"Mert adam ol." diyerek sakince konuştu Ozan.

"Tamam yarın yarışı başlatıyorum o zaman." dedi hoca. "Tüm on ikileri gezip en yakışıklı olanı alacağım ve tüm okul hepsini seninle karşılaştıracağız." 

"Tamam." dedi Mert durgunca. "Zaten işimiz yok bunlarla uğraşırız."

"Hocam bu sınıftan kimi seçeceksiniz?" diye sordu Şeyma.

"Beni seçin hocam." dedi Melih. "En azından Mert'e bir puan gider. Nasıl olsa ben seçilmeyeceğim."

"Adam gibi adam." dedi Ozan, onun kafasına vurarak.

"Seni seçiyorum." dedi hoca eliyle cam kenarını göstererek. Hepimiz o tarafa baktığımızda Hazar'ın sırıttığını gördük.

"Kusura bakmayın hocam. Mert'le yarışa dahi giremem. Neden kaybedeceğimi bile bile biriyle yarışa gireyim?" dedi Hazar. Daha sonra Sefa'ya doğru döndü. "Ama birileriyle karakter yarışına girebilirim."

"Olmayan şeyle nasıl yarışacak merak ettim." dedi Sefa. Ona doğru döndüğümde hâlâ kafasını sıraya yaslamış bir şekildeydi.

"Sende varsa yarışalım." dedi Hazar.

Sefa ağır ağır doğruldu ve saçlarını karıştırdı. "Lazım olursa vereyim." dedi Hazar'a bakmadan.

"Yok senin ki ancak sana yeter." dedi Hazar.

"Benim ki sana ağır basar diye korktun galiba." dedi Sefa.

"Çocuklar." dedi şaşkınca hoca. "Niye düşman gibi davranıyorsunuz?"

"Zaten öyleyiz."

"Zaten öyleyiz."

Yine ikisi aynı anda konuşmuştu. "Oo bence bu geldiğim en iyi okul olacak." dedi hoca. "Ve sanırım en çok sizin dersinize ben girmek isteyeceğim."

"Hocam siz ciddi misiniz?" dedi Semra.

"Evet. Bir sorun mu vardı?" dedi hoca.

"Hayır." dedi Salih. "Bu okulda bizi seven bir Din hocamız bir de edebiyat hocamız var. Şaşırdık sadece."

"Sizi sevdiğimi söylemedim." dedi hoca.

----

Zilin çalmasıyla sınıfın yarısı dışarı çıkmıştı. Salih sınıftan çıkınca bende peşinden sessizce ilerledim. Bahçeye çıkıp arka tarafa doğru ilerlemeye başladı. Peşinden ilerlerken bir anda durdu. "Ne oldu?" diye sorunca ne yapacağımı bilemedim. Arkamı dönüp ilerlemeye başlamıştım ki yine konuştu. "Kaçma! Yemem seni!" diye bağırınca korkuyla ona doğru döndüm.

"Sadece geçen teneffüs neden bana tuhaf tuhaf baktığını merak ettim" diyerek konuştum. 

"Hiç öyle." dedi.

"Ondan mı hoşlanıyorsun?" Sorduğum soru karşısında kaşlarını çattı.

"Aramızda?"

"Aramızda!" dedim.

"Hoşlanıyordum." dedi. "Şimdi ise çok fazla değişmesi ondan hoşlandığım için hayal kırıklığına uğrattı beni. Sana öyle davranmasına izin vermem."

Gülümsedim. "Bir dostun olarak söylüyorum." dedim. "Kalbinin kırılmasını istemiyorsan, boş ver Irmak'ı."

Cevap vermesini beklemeden arkamı döndüm ve uzaklaştım. Ön bahçeye çıkarak bir banka oturdum. Bana doğru gelen Sefa'yı gördüğümde gülümsedim. "Tek başına ne yapıyorsun burada?" diye sordu Sefa.

"Salih'i takip ettim." dedim.

"Niye?"

"Bir casusum!"

"Alo! Polis mi?" dedi elini telefon gibi yaparak.

"Manyak." dedim ve omzuna vurdum.

"Şş Irmak geliyor. Sana bir şey derse laf sok."

"Laf sokamam ben." dedim telaşla.

"Uydur bir şeyler. Zekisin sen." dediğinde kafamı salladım ve o anda Irmak önümüzde durdu.

"Kızım sülük müsün sen? Sefa'ya yapıştın kaldın. Defolup gitsene başka yere." dedi Irmak.

"Bunun sancısı çok var. Alın götürün başka yerde yumurtlasın." dedim ve Irmak'ın yanından geçerek yürümeye başladım.

"Bir de laf sokamam diyordu." dedi yanımda yürümeye başlayan Sefa.

"Bir anda gelişti." dedim gülerek. Beraber sınıfa çıktığımız da yerime oturdum.

"Şirinem." diyerek bana seslenen Selin'e baktım. "O pembe tükenmez kalemini bu ders bana versene."

"Tamam." dedim ve gülümseyerek kalemi ona uzattım.

Selin, her yanıma geldiğinde pembe kalemi alıp onunla bir şeyler yazıyordu. Galiba o pembe kalemi çok sevmişti. Bir anda Irmak'ın sınıfa girmesiyle ona bakmaya başladım. Bana tersçe bakıp Sefa'nın yanına gidince dönüp oraya bakmaya başladım.

"Çıkışta benimle geleceksin!" dedi Irmak ve daha sonra Sefa'yı yanağından öptü. Sefa'nın bakışları bir anda bana dönünce gözlerimi kaçırıp önüme döndüm.

"Kızım sen niye öpüyorsun beni!" diye bağırdı Sefa. "Çıkışta da senle falan gelmiyorum. Alla alla. İnsan bir gelir misin diye sorar. Geleceksin nedir ya? Ay bir de beni öptü. Namusum gitti."

Irmak yüzü kızarmış bir şekilde sınıftan çıkarken hemen arkamı döndüm. "Niye öyle davrandın?" dediğimde omuzlarını silkti ve sinirle kafasını sıraya dayadı.

"Hoca gelmeyecek galiba. Okulda da yoktu. 11/F ye de girmemiş." dedi Murat.

"Her şeyden haberin olsun zaten." dedi Sıla.

"Sus kızım. Kaçırırım seni." dedi Murat.

"Ay çok korktum şu an." dedi gülerek Sıla.

"Ayaklı gazete Murat Korkmaz!" dedi Kadir.

Duygu'nun omzuma dokunmasıyla arkamı döndüm ve ona baktım. "Bugün Ceylin'i gezdirelim." dedi.

"Tamam olur." dedim.

---

Çıkış zamanı geldiğinde Sıla, Buse, Duygu, Ceylin, Berfin ve ben beraber okuldan ayrıldık. Emir'e de geç geleceğime dair kısa bir mesaj atmıştım.

"Geçen ailemle yediğimiz et çok güzeldi. Bugünde yesek mi?" dedi Ceylin.

"Sanırım kebaptan bahsediyor." dedim. "Yiyelim. Bende çok severim."

Yolda yürümeye devam ederken bir grup serseri önümüzü kesti. Korkuyla geri bir adım atarken serseriler bize gülerek yaklaşıyorlardı.

"Kaçalım." dedi Berfin. O anda bir çocuk onu tutup kendine çekince hızla Berfin'in kolunu tuttum.

"Bırak onu!" diye bağırdım korkuyla. Ceylin, kolumu sıkıca tutmuş bana bakarken ben korkuyla geri adım atıyordum. Duygu, bir çocuğa vurmaya çalışırken çocuktan sert bir darbe yedi. Sıla ve Buse'yi de iki çocuk sıkıştırmıştı.

"Şirin ne oluyor?" dedi korkuyla Ceylin.

Gözümden bir damla yaş akarken hıçkırarak Ceylin'e cevap verdim. "Sana anlatmadığımız bir şey daha var." dedim. "Türkiye'de kadınlar ölüyor."

^^^^

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin