3: Zehirli Sarmaşık

1.6K 51 7
                                    

Yorma, Yasir Miy & Çağan Şengül
NVM, Faith Marie

𓍯

Ben yaşadığımız her şeyin bir tesadüften ibaret olduğunu düşünürdüm. Bana göre kader diye bir şey yoktu veya varsa bile onu biz yönetirdik çünkü eğer ben buraya gelmeseydim kaderin beni zorla buraya getirecek hali yoktu sonuçta, değil mi?

Ama Lorin'e göre yaşadığımız her şey kaderdi ve daha biz dünyaya gelmeden yazılmıştı. Ona göre hayat bir filmdi ve bu filmin senaryosu asırlar önce yazılmıştı. Bizler de o filmin oyuncularıydık.

Deniz ağır ama güçlü adımlar ile bana yaklaştıkça avucumun içindeki kahve bardağını daha sıkı kavrıyordum. Adımları o kadar ağırdı ki sanki olduğumuz an ağır çekimdeydi ama bizim dışımızda her şey olağan hızında ilerlemeye devam ediyordu. Yada bu hayal gücümün bana oynadığı oyunlardan bir tanesiydi.

Sonunda Deniz adımlarını daha hızlı atıp yanımıza vardığında başımı önüme çevirdim ve gözlerimi ondan çektim. Gözlerimi ondan çektim ama gözlerimi diktiğim masada bile onun gözleri vardı.

"Tam kapatacaktım ama güzel kızımın kahveye ve biraz konuşmaya ihtiyacı vardı."

"Latif Bey her zaman bir bahaneniz oluyor, lütfen eve. Ben kapatırım."

"Çocuk iki kelam ediyoruz."

"Dede, lütfen. Sen eve git, ben burayı kapatıp güzel kızını eve bırakırım."

Adının Latif olduğunu öğrendiğim yaşlı amcanın gözlerinin bana döndüğünü hissettiğimde masaya diktiğim gözlerimi kaldırdım ve ona baktım. Yüzüme yalandan bir tebessüm yerleştirdim ve "torununuzu tanıyorum, içiniz rahat olsun" dedim. Latif amca biraz daha kalmak için çabalasa da sonunda eve gitmeyi kabullendi ve yanımızdan ayrıldı. Deniz biraz önce dedesinin oturduğu sandalyeye oturduğunda kahvemden bir yudum almak için avucumun içinde tuttuğum bardağı kaldırdım ama deniz bileğimi yakalayarak bunu engelledi.

"O buz gibi olmuştur, sana yenisini yapabilirim."

Bileğimi elinin hapsinden kurtardım ve bardağı masaya geri bıraktım "gerek yok" dedim neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde sert bir tavırla. Deniz gür kaşlarını çatarak arkasına yaslandı "sadece kahve yapmayı teklif ettim Lavinia, bu bir evLilik teklifi değildi."

"Komik olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Hiçbir zaman öyle bir çabam olmadı."

"Güzel, şakadan anladığını sanmıyorum zaten."

Deniz gözlerini üzerime dikip bana bakmaya başladığında bakışlarından rahatsız oldum ve başımı cama çevirdim. Havanın soğukluğuna ve saatin geç olmasına rağmen sokaktan geçen insanlar çoktu. Bazıları arkadaşlarıyla gülerek geçiyordu sokaktan, bazıları sevgilileriyle birlikte sarmaş dolaş ama kimileri de tek başlarına, başları eğik bir şekilde geçiyorlardı. Başları eğik, kalpleri kırık insanları görmek dişlerimi sıkmama neden oldu.

Derin bir nefes aldıktan sonra ayaklarımı yere bastırarak sandalyeyi geriye ittim ve ayağa kalktım "benim gitmem lazım" arkamı dönüp ilerlemeye başladığımda onunda ayağa kalktığını duydum ve sonrasında kolumu yakalayarak beni kendisine çevirdi. Göğsüm göğsüne çarptığında uzun saçlarım da yüzüne yapışmıştı "seni daha bir kaç saat önce evine bıraktım ve sen kesinlikle böyle değildin" kendimi geri çektiğimde kolumu bıraktı. "Bir kaç saat içerisinde çok şey değişebilir Deniz, ölmüş bile olabilirdim bir kaç saat içerisinde."

Bana bir adım yaklaştığında geri gitmek istedim ama sanki ayaklarım zemine zamklanmış gibi hareket edemedim. Sadece gözlerimi kaldırarak kahverengi gözlerine baktığımda o gözlerde her zaman barınan öfkeden daha fazlasını gördüm. Deniz öfkeliydi, onu ilk gördüğüm gün de öyleydi.

SarmaşıkWhere stories live. Discover now