15: Deniz'de Solunan Hava

946 25 2
                                    

Ben Hanginizim, Kendimden Hallice
A Little Death, The Neighbourhood

𓍯

O anda dizlerinin önüne çöküp şöyle haykırmayı çok isterdim: "Beni de yanına al, nihayet beni tanıyasın diye, nihayet, nihayet bunca yıldan sonra!" Ancak senin önünde öylesine ürkek, öylesine korkak, öylesine köle ruhlu ve zayıftım ki, sadece şu sözcükler ağzımdan çıkabildi; "Çok üzüldüm." Bana gülümseyerek baktın: "Gerçekten üzülüyor musun buna?" İşte o an sanki birden vahşileştim. Ayağa kalktım, sana baktım, uzun süre ve dik dik. Sonra şöyle dedim: "Benim aşık olduğum adam da sürekli seyahate çıkardı." Sana baktım, gözlerinin tam içine. "Şimdi, işte şimdi tanıyacak beni!" Titriyordum ve içim daralıyordu. Ama sen bana sadece gülümsedin ve teselli ederek şöyle dedin: "Ama seyahate çıkan herkes, nasılsa geri döner." 

"Evet," diye cevap verdim, "Geri dönülür, ama o zaman çoktan unutulmuştur."

Titrek bir nefesi aralık dudaklarımdan saldıktan hemen sonra kitabı ve dudaklarımı aynı anda kapattım. Aralık kapı tamamen açıldı ve Deniz sakin adımlarla içeri girip benim ayak ucuma oturdu, ayaklarımı bacaklarının üzerine bıraktı ve gözlerini üzerime dikti "telefonla konuştuğunu sanmıştım" başımı iki yana salladım. Değişik bir alışkanlığım vardı, kitap okurken, her karakterin kurduğu cümleleri, sesli dile getirirdim. Dışarıda ne zaman kitap okusam insanların değişik bakışlarıyla karşılaşıyordum bu yüzden dolayı, çünkü sessizce kitabımı okurken bir anda bir karakter konuştuğunda ben, onu seslendiriyordum. 

"Çıkabilir miyim hapishanemden?" diye sordum alayla, Deniz elimdeki kitabı aldı ve kaldığım sayfayı açık gözlerini satırlarda dolaştırdı ve dudaklarını araladı. "İyi olan bir şey unutulmaz, seni unutmayacağım" kitabı geri kapatırken başını iki yana sallamıştı "asıl kötü unutulmaz, bir insanın sana yaptığı iyilikten çok sana yaptığı kötülüğü hatırlarsın her zaman" kitabı yanındaki küçük sehpaya bıraktı "insan aklı kötüyü silmez, çok ister ama bunu başaramaz, başardığını sanar ama en küçük ayrıntı bile ona tekrar hatırlatır" gözlerini bana çevirdi "o kötülüğü değil, asla unutamayacağını, o kötülüğü ona yapan insanı, asla unutamayacağını. Yanağımı koltuğa yasladım ve biraz daha konuşmasını istedim, bunu ona söylemedim ama o gözlerimde bunu gördü, yine de konuşmadı. 

Deniz'in sadece yedek kıyafetlerinin ve bir kaç özel dosyanın olduğunu söylediği oda o kadar da basit değildi. Bir duvar boyu siyah bir kitaplık vardı, kitaplığın tamamı klasik kitaplardan oluşuyordu, kitaplığın hemen yanında içerideki deri koltuğun aynısından duruyordu. Kapının sol tarafında büyük bir dolap duruyordu ve yedek kıyafetleri ve dosyaların o dolabın içinde olduğuna emindim, dolabın yanındaki kapı ise bir banyoya açılıyordu. Müvekkilleriyle yapması gereken görüşmeler olduğu için benim bu odada beklememi daha uygun görmüştü ve bende onu beklerken iki kitap bitirmiş, bir kaç bölüm dizi izlemiştim. Öğle arasında dışarı çıkmak yerine dışarıdan yemek söylemiştik ve ona ısrarla tavuk dürüm istediğimi söylememe rağmen tavuk ızgara sipariş etmişti bende inadımdan bir parça bile yememiştim. Gözleri siyah çorabın üzerine giydiğim siyah bilek çorabıma takıldığında kaşlarını kaldırarak bana baktı, omuzlarımı silkerek "kilotlu çorapların ayak kısımlarındaki dikiş beni rahatsız ediyor" diye kısa bir açıklama yaptım. Yere eğilip botlarımı eline aldığında kalkmak için hamle yaptım ama diğer elini bileğime bastırarak bunu engelledi ve botlarımı ayağıma geçirdi sakince, sonrasında ise ayaklarımı dizlerinden kaldırarak yere bıraktığında artık oturuyordum. 

"Semih aradı biraz önce, hep birlikte yemek yemeyi düşünmüşler, ister misin?"

"Hep birlikte?"

"Enver'in gelmesini kutlayacaklarmış" topuklarımı yere bastırarak parmaklarımı havaya kaldırdım, her topuklu ayakkabı giydiğimde bunu yapmaktan zevk alıyordum. "Siz önceden tanışıyorsunuz, değil mi?" başını salladı "evet, Semih'te tanıyor ve Zümrüt'te" o an Enver'in bir aralar burada, bu şehirde yaşadığını hatırladım. "Lise de burada okuyordu, biliyorsundur muhakkak" dediğinde başımla onayladım "Zümrüt ile aynı sınıftaydı, Zümrüt onun çok asabi olduğunu her an kavga çıkarmak için yer aradığını söylerdi bize ama onu severdi, arkadaşlardı. Bir zaman sonra bizde tanıştık onunla, Zümrüt'ün dediği gibi kavga çıkartmak için yer aramıyordu ama bir kavga olursa kaçmazdı, gözü karaydı, biraz daha sakinleşmiş şu an ama hala gözü kara" dudaklarımda bir tebessümle onu dinliyordum. Benim ağabeyim olarak gördüğüm ilk insandı o, hissettiğim ağabey eksikliğini onunla tamamlamıştım ve şimdi onu tanımadan önceki halini dinliyordum. 

SarmaşıkWo Geschichten leben. Entdecke jetzt