55: Affetmeye İnanmak

362 18 6
                                    

Levla Vazgeçti, Model
Kalbimden Tenime, Canozan

Ali, Deniz'in yüzüne içinde büyük bir öfke ile bakarken Zagor'un her an onun üstüne atlayabilme ihtimalini önemsemedi. Zagor vahşi değil, sahipleniciydi. Hem Ali, sokak köpekleriyle birlikte büyümüştü sokaklarda. 

Deniz'de Ali'nin yüzüne bakıyordu ama aklında sadece Lavinia vardı, Lavina ve öfke dolu gözleri. Lavina'nın bile haberi olmadığını düşünüyordu Deniz gözlerindeki öfkeden. Öyle büyük bir öfke ile bakıyordu ki genç kız adama, yerin dibine girmek istiyordu Deniz. Sadece tartışırken de değil, her anda. O gece otel odasında sanki hiç bitmemiş gibi davrandıkları zamanda dahi gözlerinde alev alev yanan bir öfke vardı. 

Sadece, dün gece dinmişti o öfkesi. Deniz'de o an gözlerinde öfkeden farklı bir duygu görmek istemediğim için başını göğsüne yaslamasını sağlamıştı. 

"Senden hoşlanmıyorum" dedi Ali sertçe, tükürür gibi, Deniz Zagor'un tasmasını bağlamak için eğildiğinde başını salladı. "Eyvallah" Ali'nin kara kaşları çatıldı ama bir şey söylemedi, Deniz tekrar ayağa kalktığında aralarında bir bakışma geçti. Deniz arkasını döndü ama ilerleyemeden durdu, onu durduran Ali'nin sesi oldu. 

"Rakı içmek ister misin?" 

Deniz ona doğru dönmedi, dudaklarında bir gülümseme oluşmuştu. Ali her ne kadar ondan hoşlanmadığını söylese de ona değer veriyordu, Deniz bunu biliyordu. Lavina'nın onu aldattığını düşünse dahi en zor anlarında yanında olduğu, onu koruduğu, ona güç verdiği için ona karşı duyduğu büyük bir saygısı vardı. 

Deniz'de Ali'ye değer veriyordu. Aşık olduğu kadının abisiydi o, kan bağı olmadan da kardeş olmanın ne demek olduğunu iyi bilirdi Deniz. Semih ile aralarında kan bağı yoktu ama Semih onun için hep bir kardeş hatta bazen de abi olabiliyordu. 

Eğer Lavinia o küçük yaşında o evden kaçtığında karşısına çıkan kişi Ali olmasaydı başına neler gelirdi düşünmek dahi istemiyordu. 

Ve dakikalar sonra Ali'nin evinde, salonda bir masa kurmuşlardı. Zagor her ne kadar ilk dakikalarda Ali'ye hırlamaya devam etse de sonrasında bir köşeye çekilip uyumuştu. Deniz kadehi masaya vurup dudaklarına yasladığında Ali'nin gözleri ona takıldı. 

"Onu seviyorsun," Deniz kadehin tamamını ilk seferde bitirip masaya bıraktı ve ona baktı "onu seviyorsun, değil mi?" Deniz peynirden bir ısırık alıp kadehini yeniden doldururken Ali de kadehindeki rakıyı yudumluyordu ama Deniz kadar hızlı içmiyordu. 

"Onu sevmek?" gülümsedi "sevmek güzel bir kelime, naif ve hoş" kadehinden bir yudum aldı. "Benim ona verdiğim bir acı var, yalandan da olsa. Bu aşk olur, sevgi acıtmaz ama aşk, acıdır." 

"Aşk, acıdır" diye tekrarladı Ali onu ve kadehini Deniz'e uzattı, kadehlerini tokuşturup dudaklarına yasladılar. "Onu bende üzüyorum" Ali boşalan kadehini doldurmaya başladı "zaten hayatında kim varsa üzüyor onu." Su şişesini yanına bırakırken sıkıntılı bir nefes verdi "ama sen, sen onu bitirdin."

"Biliyorum."

"Bilmiyorsun. Onu ilk gördüğüm gün bir cehennemden kaçıyordu, sanki arkasında gökyüzüne ulaşan alevler varmış da alevler onu yakmasın diye koşuyordu. Sonra onu tekrar gördüğümde seneler sonra, o alevler onu yakıyordu. Sonra sen girdin hayatına ve o zaman, o alevlerin artık onu yakmadığını gördüm. Sen, onu alevlerden korudun."

"Ama sonra onu ben yaktım, değil mi?"

"Sen onu yakmadın, o kül oldu. Artık ne yanabilir ne de sönebilir." 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now