42: Yalancı Yaşlar

388 22 1
                                    

Ölmekten Beter Halim, Yıldızlardan Düştük
Black Sea, Natasha Blume

❛  

Yunan mitolojisinde tanrıların kralı, göklerin hakimi Zeus'un yarattığı insanlar eskiden dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüze sahip, sırtlarından birbirlerine yapışmış şekilde ve her insan çift olarak yaşar şekildeymiş. Bu insanlar çifter çifter mutlu şekilde yaşamlarını sürdürürken, keyiflerine düşkünlükten dolayı tanrıları Zeus'a şükretmeyi unutunca Zeus insanları uyarmış.

Kendisini unutan halka krallığına yakışan bir ceza vermek isteyen Zeus, onların huzurunu toplamak için kolları sıvamış. Bakanların gözlerini kör edecek kadar parlak olan bıçağıyla insanları ikiye bölen Zeus, onların ruhlarını da ikiye bölmüş. Artık her insandan iki tane varmış, yani birbirinin eşi olmayan ama birbirinin eşi olan parçalar her tarafa dağılmış. Zeus insanları diğer parçalarından ayrı yaşamakla lanetlemiş ve böylelikle ömürleri boyunca ruh eşlerini aramaları için onları cezalandırmış.

Bazı insanlar ruh eşlerini, ruhlarının diğer bir yarısını arayarak geçirir hayatlarını.  Ama bazı insanların ruhları bölünmez ve onlar ise sadece birbirlerine çok benzerler. Oturduğum masanın başında oturan adam, Emir'in babası da benim babama çok benziyordu. Gözleri, saçları, yüzü, duruşu. Sadece bakışları farklıydı. Fotoğraflarda, videolarda ve o yoğun bakım odasında gördüğüm babamın gözleri her zaman şefkat doluyordu. Gözleri mutlulukla parlar ve insanın içini ısıtırdı.  Ancak bu adamın bakışları insanın kanını donduracak kadar soğuk ve ruhsuzdu. 

"Kızlar" Doğa ve ben aynı anda gözlerimizi Tekin beye çevirdik "okulunuz nasıl?" Doğa'nın yerinde rahatsızca kıpırdandığını gördüm, böyle bir adamın zaten ders notlarımıza kadar öğrendiğine emindim. "Ben sınava hazırlanıyorum" diye lafa girdi Doğa "geçen sene kazanamadım." Tekin beyin dudakları kıvrıldı ama gülümsemedi "bu sene kazanacağına eminim" kaşlarım havalandı ama tepkimi anında gizledim. Tekin beyin gözleri bana döndüğünde elimdeki su bardağından bir yudum aldım ve masaya bırakırken "hukuk okuyorum" dedim "birinci sınıf." 

"Emir ile aynı sınıftaydınız, değil mi?"

"Evet." 

Beni başı ile onayladı ama gözlerini üzerimden çekmedi, benden ondan çekmedim. Bu adamda beni rahatsız eden bir şeyler vardı, babama bu kadar benzeyen bir adama sempati duyacağıma emindim ama ruhsuz bakışları beni rahatsız ediyordu. "Nasıl tanıştınız peki?" masanın diğer baş ucunda oturan Mehtap hanım konuştuğunda bakışlarım ona döndü. "Biz, Lavina sayesinde tanıştık" diye ilk konuşan Emir oldu "Doğa, Lavina'nın yanına geldiğinde tanıştık ve bir süre sonra ilişkimiz başladı." 

Mehtap hanım sıcak bir gülümseme ile onlara baktı "çok yakışıyorsunuz" Doğa'nın yanakları kızardı ve gülümsedi. Suyumdan bir yudum daha aldığım sırada Mehtap hanımın bakışları bana döndü ama soğuk bakışlarım yüzündeki gülümsemenin solmasına neden oldu. "Bir cafede tanıştık" sözümün bu kadar olduğunu ve Deniz'in konuşmayacağını anladığında zoraki bir şekilde gülümsedi ve yemeğine devam etti. Yemeğin geri kalanında çoğunlukla konuşan Mehtap hanım ve Emir olmuştu. Yemeğimiz bittiğinde kahve içmek için havuz başına geçmek için terasın merdivenlerini inmeye başladık. Deniz hemen arkamdaydı, önümde ise Doğa yürüyordu. 

Merdivenleri inip havuz başındaki bahçe koltuklarına geçtik, Deniz hemen yanımda oturuyordu. Kolunu arkama, koltuğun sırt dayama yerine attığında parmakları omzuma temas ediyordu, gözlerimi ona çevirdim. Bana baktı, gözlerini gözlerimden çekmedi ama elini de çekmedi. Geldiğimizde Deniz'e bakan hizmetli kahve servisini yaparken kahveleri özellikle bize o değil de yanındaki kadın vermişti. Gözlerimi asla üzerinden çekmedim ve bu ellerinin birbirine dolanmasına neden oldu. 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now