82: Onur Gibi

214 6 1
                                    

Çok geç bölüm geldiğinin farkındaydım ama bir önceki bölümde de bahsettiğim gibi gerçekten yazamıyorum. Normalde çok kitap okuyan birisiyimdir, bir kitabı bitirmem yaklaşık üç gün sürer ancak bir aydır sadece bir kitabı bitirdim, başladığım diğer kitabın da ellinci sayfasına bile gelemedim. Anlayışla karşılayacağınızı umuyor ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Bölüm Şarkıları;

Bilmezsin, Berk Baysal
Beni Affet Bu Gece, Cem Adrian

🍂

Geçmişi sürekli yaşadığımı hissediyordum, sürekli ve sürekli. İlk önce anne ve babamın geçirdiği kaza vardı ortada, bir tır onların arabasına çarpmıştı ve o kazada annemi kaybetmiştim. Sonra Doğa vardı, benden uzaklaşmış, bir adım atmıştı ve o tek adım onun sonunu getirmişti Onu oracıkta, ona çarpan arabanın hemen yanında kaybetmiştim. 

Şimdi ise Deniz vardı. 

Ameliyattaydı çünkü ona da bir araba çarpmıştı, Mete'nin kullandığı araba ona çarpmıştı. Onun orada ne işi vardı Mete ona nasıl çarpmıştı bilmiyordum, tek düşünebildiğim şey onun ameliyatta oluşuydu. O içeride ölüm kalım savaşı veriyordu, ölmemesi için dua ediyordum. 

Emir karşımda bir o tarafa bir bu tarafa yürürken abim onu sakinleştirmeye çalışıyordu, babam ise telefonla konuşuyordu. Deniz'in annesine ulaşmaya çalıştığını biliyordum. Ben ise yine, soğuk zemine çökmüş, öylece oturuyordum.

En çok şimdi kimsesiz, en çok şimdi yapayalnız hissediyordum kendimi. Ona bir şey olma düşüncesi beni bitiriyordu, bu düşünceyi içimden söküp atmak istiyordum. Bu düşünceyi sadece içimden değil bütün evrenden silmek istiyordum. O güçlüydü, çok güçlüydü. En kötü anlarında bile karşımda bir dağ gibi duruyor, bana o korkusuz gözleriyle bakıyordu. Ona bir şey olmamalıydı, bu kadar güçlü bir adam hep yaşamalıydı. 

"Meleğim" ablamın sesini duyduğumda gözlerimi beyaz betondan ayırıp ona baktım, mavi gözleri endişeyle parlıyordu. Hızlıca yanıma, yere çöktü ve beni kollarının arasına aldı, ona sarıldığımda gözlerimi kapardım genellikle ama şimdi açık duruyorlardı. Beni anlayabilecek tek insan ablamdı, bunu fark ettiğimde burnum sızladı ve gözlerim doldu. Zorlukla yutkunarak ondan ayrıldım ve gözlerimizin yeniden buluşmasını sağladım, dudaklarımın arasından verdiğim nefes boğazımı yaktı. 

"O benim Onur'um mu olacak?" 

Ablamın ifadesi tamamen dağıldı ve gözlerindeki endişenin yerini acı aldı, saf acıyı gördüm gördüm gözlerinde. Yaren'in Onur'u, Emir'in Doğası ve Lavinia'nın Deniz'i... Bizim kaderimiz bu muydu gerçekten? Babamda annemi kaybetmişti, kim vardı sırada? Abim mi?

"Hayır" dedi ablam kendinden emin bir sesle, ifadesini toparladı ve ellerimi tuttu "o asla Onur olmayacak." Ona inanmak istedim, içimdeki bu kötü düşünceyi silip sadece ona inanmak istedim ama bu düşünce kötü huylu bir tümor gibi içime işleyen düşünce buna engel oldu. "Bunun için bana söz verebilir misin?" ablam yavaşça kaşlarını çattı "ona bir şey olmayacağına dair, onun Onur olmayacağına dair bana söz verir misin?" Tam dudaklarını aralayacakken "ama eğer sözünü tutamazsan seni hiç affetmeyeceğimi bil, ona göre ver sözünü."

"Söz veriyorum" dedi bir saniye bile düşünmeden "ona hiçbir şey olmayacak, o Onur olmayacak sana söz veriyorum." Ona tebessüm ettim ve gözlerim omzunun üzerinden arkasına kaydı, önce Ali'yi gördüm. Yüzümdeki tebessümü gördüğünde kaşlarını çattı ve bende onun arkasındaki kişiyi gördüğümde kaşlarımı çattım. Mete'yi.

Yerimden o kadar hızlı kalktım o kadar hızlı ilerledim ki oraya Ali'nin beni tutmak için zamanı bile olmadı. "Bilerek yaptın" Mete'yi sertçe iterken adeta çığlık atmıştım "bilerek yaptın değil mi?" Ali beni belimden yakalayıp geri çektiğinde bile hala ona vurmaya çalışıyordum. "Onu sevdiğimi bildiğin için" sus dedi kafamın içinde bir ses, sus pişman olacaksın. Ama ben susmadım, içimdeki korkunun beni yönetmesine izin verdim. 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now